Yılmaz Öztuna

Haftaya Irak'ta seçimler var. Amerika, bir an önce ülkeyi boşaltmak için seçimleri ve sonuçlarına göre kurulacak yeni hükûmeti bekliyor.

Sessiz ve derinden bazı temaslar ve gelişmeler, dikkatimi çekti: İsrail Hahambaşısı, Ermenistan Cumhuriyeti'ni ziyaret etti. İsrail yavaş yavaş ABD hesabına Ermenistan ile Kürdistan'a mı sokuluyor?

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns'ün İran'ı şiddetle itham etmesinin akabinde, İran'ın yeni Dışişleri Bakanı -eski Ankara Büyükelçisi- Muttaki, Türkiye'ye geldi. Eski ve yeni başlıca devlet ve politika adamlarımızla görüştü. Bu arada Süleyman Demirel'den -tutacağı epey şüpheli- derinlemesine öğütler aldı.

Türkiye'nin tarih felsefesi branşında tek profesörü Şahin Uçar, vaktiyle mutat perşembe geceleri toplantılarımızın birinde, 21. asırda dünyamızı, milliyetleri bilinmeyen milletlerarası şirketler yönetecek demişti. Elhak pîrimiz İbn Haldûn'un hayrülhalefi olduğunu göstermişti.

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, 2006 yılı için per capita (kişi başına) millî gelirimizin 5.216 dolar ve iştirâ (satınalma) gücüne göre 9.000 küsur dolar hesaplandığını söyledi. Gelişme hızı yüzde 5 kabûl edilerek yapılmış bir tahmindir.

İspanya'da art arda iki milletlerarası konferans toplandı. Mayorka adasında Türkiye ile İspanya başbakanları, Medeniyetler İttifakı üzerinde ilk çalışmalarını yaptılar. Tayyip Erdoğan'ın bu konudaki öncülüğü, genel kabûl ve tasvip gördü.

Başbakan Tayyip Erdoğan, İspanya'da iki konferansa katıldı: Mayorka adasındaki birincisinde, İspanya Başbakanı Zapetero ile görüştü. Başarılı oldu. Tabiatıyla çok çetin konudur. Uzun vadelidir. Sürekli geliştirilmesi gereken büyük bir projedir.

Dün Başbakan Tayyip Erdoğan ve yardımcısı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İspanya'da idiler. İspanya'da medeniyetler buluşmasının provası yapıldı.

Burası Fransa değil, Türkiye... Fransa olsa idik gereken bir iki ilde olağanüstü hal ilân ederdik. Yakaladığımız sanığı 10 ay hapsedip sorguladıktan sonra yargıya verirdik. Medenî ve gayri medenî (!) dünyanın sesi çıkmazdı.

Başkan Bush'un Moğolistan'ı resmen ziyareti dikkat çekti. Çekmelidir. Bush Moğolistan devlet başkanı ile, eski hâkanlarımızınkilere benzer bir otağda, Cengiz Han'ın resmi altında yemek yedi.

Avrupa Birliği, Balkan devletlerine açılmakta acele ediyor: Hırvatistan'la müzakere başlatmak için, Avusturya dışişleri bakanı vasıtasıyla olmadık hokkabazlıklar yapıldığını gördük.

Erken (Kasım 2006) veya zamanında (Kasım 2007) genel seçimlerde, AK Parti'nin 1. sırada oy alacağı kesindir. Ancak önümüzdeki 1 veya 2 yıl içinde, büyük başarısızlık veya aksaklık hâlinde, 1. sıradan düşebilir. Epey küçük ihtimal görülse bile mevcuttur. Türk Devleti'nin temel ve vazgeçilmez ilkesi bulunan laiklik konusunda devletle hükûmet arasında ciddi bir ihtilâf ihtimali, AK Parti'nin ve yöneticilerinin yumuşak tarafıdır.

CHP Genel Başkanlığına yeniden seçilen ana muhalefet lideri Deniz Baykal'ı kutluyoruz. 2006'yı seçim yılı ilân etti. Daha önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de hulûlüne 40 gün kalan 2006 için -bahar diye tasrih de ederek- aynı şeyi söylemişti. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar zaten sürekli erken seçim diyor.

Güneydoğumuzda, tam İran sınırımızda ne oluyor? Bazı devlet görevlilerine isnad edilen iddiaların mahiyetini bilmiyoruz. Milletvekillerimiz de -kendileri böyle söylüyorlar- bilmiyorlar. Bakanlarımızın ne bilip ne bilmedikleri belli değil. Bir takım ihtimalleri sıralıyarak zihin karıştırmak için erkendir. Zira yabancı devletlerden tutunuz da uyuşturucu trafiğine kadar pek çok konu ile ilişki kurmak mümkün.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kopenhag'daki davranışı Türkiye'de beğenildi, genel tasvip gördü. Zira birçok Avrupa devleti, demokrasi bâbında kantarın topunu kaçırmıştı. Müslümana karşı, hele Türk olduğu takdirde, davranışlarındaki sinsilik, açığa çıkmıştı. Türk ve Türkiye aleyhinde her gelişme destek buluyordu.

Fransa'da isyan yatıştı. İhtilâle dönüşmek durumu kalmadı. Benzer eylemler Almanya'ya, Yunanistan'a sıçradı. Hollanda ve Belçika'da büyük telâş oldu. Şimdi durgunluğa girdi.

Nasıl bir gündemle haftaya giriyoruz? Birkaçını sıralayalım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Genel Kurulu'nun türban hakkındaki kararı üzerinden hafta geçti. Cumhurbaşkanı, Meclis başkanı, başbakan, muhalefet lideri, dışişleri bakanı ve bütün medya fikir beyan ettiler. Hâlâ hararetle münakaşa konusu...

Seçim kanunumuzun milli iradeyi yansıtmadığı, AB raporunda yer aldı. 2002 seçimlerinden önceki yıllarda seçim yasamızın ıslahı zaruretinden bahseden epey yazı yazdım.

Türkiye'yi uzak mazide kana bulayan Ermeniler'in ve yakın geçmişte bebeklere kadar katliam eden PKK'nın hamisi ve de insan haklarının, eşitliğin, kardeşliğin ve benzerlerinin büyük şampiyonu, Türk Yenileşme Tarihi'nde örnek aldığımız Fransa'da Altıncı Cumhuriyet'in tohumları yeşerdi. Paris, Nice ve Cannes'da sıkı yönetim benzeri olağanüstü durum ve sokağa çıkma yasağı ilân eden Sarkozy'nin suyu ısındı. Millî gururumuzla oynayan bu devşirme Fransız, kendi halkını aşağılıyor, fakat istifayı ağzına almıyor. Fransa'daki duruma aman Türkiye ve Türk'ü karıştırmıyalım.

9 Kasım günü yayınlanarak dünyaya ilan edilen Avrupa Birliği'nin Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi denen İlerleme Raporu'nda, millî iradeyi yansıtmayan seçim yasamızı düzeltmemiz isteniyor. Mahut barajı indirmemiz, özellikle vurgulanıyor.