Ha Kandil, ha HDP! Ha HDP, ha CHP!

A -
A +
Türkiye kadar açık ihanet gören ülke var mıdır, bilmiyorum.
Batı'da asla olmaz...
Örneği yok çünkü.
Rusya, Çin gibi ülkeler de katiyen müsaade etmez.
Olsa olsa sömürgelerde olur bizim yaşadıklarımız.
"Öyleyiz" demeye de bizim dilimiz varmaz.
*
Gara'da, 5-6 senedir rehin tutulan 13 asker ve polisimizin terör örgütü tarafından başlarına sıkılan tek kurşunla infaz edilmesi, acı gerçekle bir kere daha yüzleştirdi bizi.
Şöyle bir hadiseyi yaşayan kaç ülke var yeryüzünde?
Ve böyle korkunç gerçeklerle yüzleşince, bunu kendi devleti aleyhine kampanyaya dönüştüren bir partiyi görebilir misiniz herhangi bir ülkede?
Bizde var...
Hem de âlâsı var.
*
Bu öyle bir yüzsüzlük ki üstelik...
Şehit edilen asker ve polislerimizin tamamı 2015-2016 yıllarında kaçırılmış.
O yıllarda ne olmuştu, hatırlatayım;
Hemen öncesinde devlet, çözüm süreci adı altında "terör örgütüne silah bıraktırma" amaçlı görüşmeler yürütüyordu.
Terör örgütünün istismar ettiği "Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik haklar" konusunda da önemli düzenlemeler yapılmıştı.
CHP'nin temsil ettiği eski Türkiye zihniyetinin "Kendi ana dillerini konuşturmamak" gibi Kürt vatandaşlara yönelik zulmü sona ererken, güç aldığı bu istismar konuları boşa çıkan terör örgütüne de "Silahları göm. Bir derdin varsa gel HDP üzerinden siyasi alanda konuş" deniliyordu.
Gelin görün ki, Batı ülkeleri gibi, CHP de bu süreçten rahatsızdı.
Süreci akamete uğratmak için Oslo görüşmelerini sızdıran, hatta işi 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklama teşebbüsüne kadar götüren FETÖ, siyasette en büyük desteği CHP'den alıyordu.
Evet, MİT hedefti...
Çünkü, PKK terör örgütü silahları gömerse, bunu başaracak yer bu kurumdu.
*
Devlet, 30 yıllık terör belasından kurtulmak için bir şey deniyordu, ancak her adımda HDP'nin ikiyüzlü, samimiyetsiz tavrı vardı.
İyi niyetle meselenin çözümüne değil, daha fazla taviz koparmaya, devleti âciz göstermeye çalışıyorlardı.
Sürecin bütün siyasi riskini alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 Nisan'ında "Yeter artık" dedi ve 28 Şubat'ta imzalanan mutabakatın çöp olduğunu açıkladı.
Nitekim iki ay sonra, 7 Haziran'da genel seçimler vardı.
Bütün demokratik hakları verilen Kürt kökenli seçmenler, devletin iyi niyetli gayretini de, Kandil'in güdümünden çıkamayan HDP'nin nasıl bir esaret altında hareket ettiğini de görmüştü.
Bu yüzleşme, sonraki yıllarda PKK ve HDP'ye yapılan operasyonlarda, terör örgütü ile halkın ayrışması konusunda büyük etki sağlayacaktı.
*
Ne var ki, siyaset bu çabayı da istismar ediyordu.
Milliyetçi oyları kaybetme pahasına yürütülen girişim, sandıkta Türkiye'yi kaosa soktu.
AK Parti, Ahmet Davutoğlu liderliğinde girdiği ilk seçimde birinci parti çıkmasına rağmen, tek başına hükûmet kurmak için yeterli çoğunluğa ulaşamamıştı.
Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki derin fark, bu süreçte görüldü.
Zira, Davutoğlu'na kalsa, 2012'den beri FETÖ'nün borazanlığını yapan Kılıçdaroğlu CHP'si ve Kandil'in güdümünden çıkamayan HDP ile koalisyona sıcaktı.
Bunca ihaneti görmüşken, AK Parti hareketinin sonunu getirecek koalisyona imzayı basacaktı.
Ya Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları!
Hatırlar mısınız; MHP, HDP ve CHP koalisyonunu kurmayı bile zorladı!
Kılıçdaroğlu'nun, "Yeter ki hükûmeti kuralım! Sen Başbakan ol" teklifini MHP lideri Bahçeli elinin tersiyle itmese, Türkiye feraha çıkamayacaktı.
-Ki, FETÖ’nün Bahçeli’yi devirme, başaramayınca MHP'yi bölme girişimi de bundan sonra başlayacaktı.
*
Oluşan bu kaos ortamından ise Türkiye düşmanları ve terör örgütü yararlandı.
Suriye sınırımız boyunca terör devleti kurma girişimleri bu dönem hızlandı.
Kobani bahanesiyle içeride gerilim tırmandırıldı.
Nihayetinde 22 Temmuz'da Suruç'ta patlatılan FETÖ-PKK ortak kumpası bomba ile çözüm süreci sona erdi. Aynı gün iki polisimizin evlerinde şehit edilmesi ile yeniden silahlı mücadele başladı.
Sonrasını biliyorsunuz...
HDP-PKK'nın çukur olayları ile sözde özerklik kalkışması...
Ve devletin ettiği "Son terörist öldürülene kadar artık durmak yok" yemini.
*
Gara'da şehit edilen 13 asker ve polisimiz işte bu kaos döneminde kaçırılmıştı.
Yani, HDP ile CHP'nin birlikte hükûmet kurmaya çalıştığı, başarısız olunca ülkeyi bölmeye teşebbüs ettiği zamanlar.
1 Kasım 2015'te tekrarlanan seçimle Türkiye'yi yeniden istikrara kavuşturan ve terör örgütüyle amansız mücadeleyi başlatan kişi, Recep Tayyip Erdoğan'dı.
Bu süreçte CHP ne yaptı dersiniz?
Çukur olaylarında güvenlik güçlerimizin elini güçlendirecek kanunlara ret oyu verdi mesela...
Sözde özerklik ilan ederek, ülkemizi fiilen bölme eylemi başlatan HDP-PKK'ya tam saha destek oldu.
O çukur olaylarında 793 asker ve polisimiz şehit oldu.
Terör örgütü binlerce sivili kendine kalkan yaptı, 314 sivili katletti.
Ve o CHP, bir tek gün bu ölümlerden dolayı HDP'ye ve terör örgütüne laf etmedi.
Hatta ve hatta, Kandil'deki terör örgütü elebaşlarının her seçim öncesinde CHP'ye "AKP-MHP faşizmine karşı HDP ile iş birliği yap" çağrılarına "Hadi be oradan! Sen kim oluyorsun ki bana çağrıda bulunuyorsun" bile demedi, diyemedi.
Aksine, "Her evden bir oy CHP'ye, bir oy HDP'ye" kampanyasıyla bu isteği yerine getirdi.
Ötesi de var...
Sınırımıza kurulmak istenen terör devletine payandalık edip, terör örgütünün Suriye kolu YPG'yi "Topraklarını savunuyorlar. Biz onlara terör örgütü diyemeyiz" beyanatlarıyla aklamaya kalktı.
Bunları ben uydurmuyorum, hepsi kayıtlarda.
Terör örgütünün sınırımızdaki üssü Afrin'e, sonrasında Fırat'ın doğusuna operasyon yapmamamız için harcadıkları çabayı hatırlayın mesela.
*
Devlet, siyasette karşılaştığı bu ihanete rağmen, Batı'nın taşeronu terör örgütüne içeride de, dışarıda da gerekeni yaptı.
Teröristlerin kaçırdığı rehineleri kurtarmak için de büyük çaba harcadı.
Nitekim, Gara'da şehit edilen 13 asker ve polisimizi kurtarmak için nelerin denendiğini İçişleri Bakanı’mız Süleyman Soylu, TBMM'den bütün Türkiye'ye anlattı.
En nihayetinde çok zor bir operasyonla rehinelerimiz kurtarılmaya çalışıldı ve o operasyonda üç kahramanımız daha şehit oldu...
Ne var ki, dünyanın en aşağılık yaratığı teröristler, kendileri gebermeden önce rehineleri şehit etmişti.
Yalanı ağızlarında sakız gibi çiğneyen terör yandaşlarının "Bombalamada öldüler" tezviratı ise kısa sürede çürütüldü.
Terör örgütü ve siyasi sözcüsü HDP bu denli köşeye sıkışınca iş gizli müttefik CHP'ye düştü?
CHP Genel Başkanı, terör örgütüne ve gizli ortağı HDP'ye bir şey demeden, milletin önünde devleti ve Cumhurbaşkanı'nı suçladı.
Tıpkı, 15 Temmuz gibi açık ihanetten sonra, 'kontrollü darbe' yalanına payandalık ettiği FETÖ'yü kurtarmaya çalıştığı gibi...
*
Sözün tükendiği yere geldik.
HDP ve FETÖ'cülerle seçim kutlaması yapanlar rahatsız olacaktır bu cümlelerden ama acı gerçek bu.
Kandil'de terör örgütü elebaşlarıyla kahkahalı fotoğraflar yayınlayan Selahattin Demirtaş'ı, Pervin Buldan'ı dost edinenlerin ne dediği artık bizi şaşırtmıyor.
Şehit cenazesinde kendisine saldırdılar diye köylü vatandaşları "terörist" ilan edip, akabinde HDP'lileri "Geçmiş olsun"a kabul edenler bizi yanıltmaz.
Daha iki yıl önce HDP ile birlikte Türkiye'yi 20'ye bölen anayasa taslağı hazırlayanlar, terör örgütüne yardım ettikleri için yerlerine kayyum atanan HDP'lileri canhıraş savunanlar, PKK'lı teröristlerin cenazesine katılan milletvekillerine hiç ses etmeyenler ne yapsalar bizi şaşırtmaz.
Aslında bütün suçu Kılıçdaroğlu'na yıkarak, haksızlık ediyor da olabiliriz.
En nihayetinde HDP'yi (o günkü adıyla HEP'i) 1990 yılında Meclis'e ilk sokan da bunlar değil miydi zaten!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.