Dünyaya feyiz saçan, çok büyük bir veliydi, Sohbeti, dinleyene pek çok faideliydi. En bâriz vasfı idi, güler yüz ve tatlı dil, Çok merhametli olup, cömertti, cimri değil. O, bir gün buyurdu ki; (Bu din, ilim dinidir, İlim de, ehil olan âlimden öğrenilir. "Âlim" ona denir ki, âmildir ilmi ile, Değilse, âlim denmez çok şeyler bilse bile. İlmiyle âmil alan bir âlim yoksa eğer, O zâtların yazdığı kitap da fayda eder. O hâlis kitaplardan, her gün sekiz sahife, Okunsa îfa olur, bu çok mühim vazife. Lâkin yalnız ilimle kurtulamaz bir kişi, Amel eylemeyince, mahşerde zordur işi. İlim, amelden sonra, lazımdır bir de ihlâs, Bunsuz da azablardan kurtuluş mümkün olmaz. Şeytan da âlim idi, çok şeyi biliyordu, İhlâsı olmayınca, huzurdan tard olundu. "Bel''âm-ı Bâura" da, âlimdi daha önce, İmansız gitti lâkin, ihlâsı kaybedince. "İhlas" şu demektir ki, her amelin, her işin, Yapılması demektir, sadece Allah için. Kullar beğensin diye, yapılırsa bir amel, Kabul olunmasına, bu niyet olur engel.) Bir gün de buyurdu ki, (İhlâsı elde etmek, İhlaslı kişilerin yanında kolaydır pek. Yeter ki, o kişinin ihlâslı olduğuna, İnanıp onu sevsin, bu, kafi gelir ona. Böyle kamil bir zata muhabbet ve hüsnü zan, Edenin de, ihlâsa ermesi olur âsân. Zira bu büyüklere, varsa sevgi ve hizmet, Kendiliğinden gelir, ondan yardım ve himmet. Onlar himmet ederse, güç işler kolay gelir, Zira veli himmeti, dağı bile devirir.) Yine o buyurdu ki; (Mütevazı olunuz, Muvaffak olmak için, çok mühimdir bu husus. Aşağı görüyorum, kendimi her insandan Ve küçük görüyorum, hatta bir karıncadan. Tevazu göstereni, yükseltir Hak teâlâ, O tevâzu ettikçe, yükselir daha a''lâ. Aksine, kibredeni alçaltır cenab-ı Hak, O da büyüklendikçe, küçük görür onu halk. Hele mahşer gününde, gurur ve kibirliler, Ayak altında kalıp, çok hakaret görürler. Kolay gidiliyorsa, bir kimsenin yanına, Mütevazı kimsedir, müjdeler olsun ona. Eğer kaçılıyorsa, yanından bir kişinin, Büyük bir felakettir, bu hali onun için.

