Kaydet
a- | +A
Bu zâtı sevenlerden, ilim ehli bir kimse, Bir yere gidiyordu, bazı talebesiyle. Birden gördü önünde, simsiyah bir "yılan"ı, Bastonuyla vurunca, öldü ve aktı kanı. Onun vurması ile, ölür ölmez o yılan, Âlimin etrafını, sardı siyah bir duman. Az sonra açılınca bakıp talebeleri, Onu göremeyince, merak etti her biri. Tam bir saat geçince, baktı ki sonra onlar, Geliyor hocaları, gidip karşıladılar. Üstünde çok kıymetli var idi bir elbise, Dediler; (Merak ettik, ne oldu böyle size?) Dedi ki; (Öldürdüğüm o yılan, "Cin"miş meğer, Beni tutup, denizin dibine indirdiler. Padişahları varmış, o denizin dibinde, Ve onun huzuruna çıkardılar beni de. Baktım, taht üzerinde heybetle duruyordu, Ve kınından sıyrılmış, bir kılıç tutuyordu. Kan içinde bir ölü yatardı yerde ise, Cinler padişahının oğlu imiş meğerse. Beni, adamlarına eliyle göstererek, Bütün hiddeti ile, sordu; (Bu kim?) diyerek. (Bu gencin katilidir) deyince kendisine, Padişah öfke kattı, önceki öfkesine. Bana bakıp dedi ki; (Suçu neydi bu gencin? Bunu sen öldürmüşsün, söyle bana ne için?) Bu itham karşısında, hemen ettim itiraz, (Onu ben öldürmedim) diyerek eyledim arz. Dediler ki; (Efendim, bakın, kanlı bastonu, Katil bu adamdır ki, öldürün siz de onu.) Dedim ki; (Bir yılanı öldürmüştüm ben gündüz, O yılanın kanıdır, sizin o gördüğünüz.) Dedi; (Benim oğlumdur, senin yılan dediğin, Sen dahi öleceksin, cezanı çekmen için.) Kadı verdi kararı, tasdik etti müftü hem, Artık an meselesi olmuştu öldürülmem. Yapacak bir şey yoktu, düşündüm ki o sâat, Hemen "Gavsül âzam"dan isteyeyim bir imdât. Tam öldürecekti ki, kılıcıyla o beni, Dedim; (Ey Gavsül âzam, Abdülkadir Geylâni) O anda, nurlu biri içeri girdi nâgâh, Dedi ki; (Bu insanı öldürme ey padişah. Çünkü Gavsül âzamın bir yakınıdır bu zât, Nasıl verebildiniz, katline bunun ruhsat?) "Gavsül âzam" ismini, duyar duymaz padişah, Kılıcını atarak, dedi ki; (Aman, eyvah! Ne için daha önce, tanıtmadın kendini, Onun hatırı için, affettim ben de seni.)
ÖNE ÇIKANLAR