Kaydet
a- | +A
Bir anda yetmiş yerde! Seyyid "Abdülkadir-i Geylâni" hazretleri, Pek çoktu fevkalade hal ve kerametleri. Ramazanda aynı gün, "Yetmiş kişi" bir ara, Birbirinden habersiz, çağırdılar iftara. Kabul edip, onların aynı gün davetini, Hepsine de giderek, hoş etti kalplerini. Ertesi gün olunca, anlaşıldı keramet, O kimseler buna çok şaşırıp etti hayret. Zira birbirlerini görüp onlar dışarda, Derlerdi ki; (Hocamız bizdeydi dün iftarda.) Ötekisi derdi ki; (Ne dedin, anlamadım, Dün akşam iftarını, bizde yaptı üstadım.) Akıl erdiremedi, kimse onun işine, En nihayet sordular, gidip hizmetçisine. Dediler; (Sen söyle de, bitsin ihtilafımız, Dün iftarda, acaba, kimdeydi üstadımız?) Dedi ki; (Hiçbir yere gitmemişti dün akşam, İftarını burada, benimle yaptı hocam.) Bir gün de sıcak çölde, giderken Gavsül âzam, Çölün hararetinden, susamıştı muazzam. İçecek su da yoktu, çöl idi o yer zîra, Allah, Ona "Bir bulut" gönderdi biraz sonra. Bir yağmur boşandı ki, o buluttan bir nice, Kana kana içerek, ferahladı iyice. O sırada bir ışık peyda oldu bulutta, İçinde, suret gibi bir şey de gördü hatta. Ve o bulut yönünden gelen bir nida duydu, Kendisine hitaben, o ses şöyle diyordu: (Dinle ey Abdülkadir, ben senin Hâlikınım, Bütün haram şeyleri, sana ben helâl kıldım.) O bunu işitince, hiddetle verdi cevap, Arapça buyurdu ki; (Kezzebte be hey kezzâb) Yâni onun anlayıp, bir "Şeytan" olduğunu, Buyurdu; (Ey yalancı, yalan dedin sen bunu.) Hakikaten şeytandı, Ona böyle seslenen, İnandıramayınca, dedi ki ona hemen: (Ey Abdülkadir, senin derecen çok yüksektir, Sana, benim vesvesem, eylemedi hiç tesir.) Oğlu merak ederek, sual etti, (Ey baba, Sen, şeytan olduğunu, nasıl bildin acaba?) Buyurdu ki; (Evladım, bu iş gayet kolaydır, Onun o sözlerine, ahmak olan inanır. Zira bana o mel''un, dedi ki şu kelâmı; "Sana ben helâl kıldım, her günah ve haramı." Halbuki her haramdan, kaçmıştı Resulullah, Ona bile haramı, helal kılmadı Allah. Allah''ın resulüne, bu, olmazken evladım, Bana helâl olur mu, işte bundan anladım.)
ÖNE ÇIKANLAR