Allah adamlarından, âlim ve velî bir zât, Sohbeti gönüllere olurdu âb-ı hayat. Üstadına ihlâsı, sevgi ve muhabbeti, Fevkalâde çoktu hem, ona teslimiyeti. O derdi ki; (Her neye, kavuştuysam ben eğer, Hocamın sayesinde, oldu hepsi müyesser. Bir Müslüman ne kadar etse de çok ibadet, "Allah''ın rızası"na, ermesi zordur elbet. Kulun ibâdetleri, ne kadar olsa iyi, Yine de zor kazanır, rızâ-i İlahîyi. Lâkin sevgi beslerse, bir mübarek velîye, Kavuşturur o onu, rızâ-i İlâhiye. Çünkü Hakk''ın rızası, nasıl elde edilir? O, bu işin yolunu, herkesten iyi bilir. Zîra dünyada bile, bir devlet büyüğünün, Huzuruna girmesi, çok zordur bir köylünün. Ve lâkin pâdişaha yakın olsa bir kişi, Onu "Rehber" alırsa, kolay olur bu işi. Allah''ın rızasına varmak için de elbet, Bir Allah adamından, gerekir yardım, medet. Allah''a çok yakındır evliya ve velîler, Onların kalplerine, girmektir asıl hüner.) Bir gün de bir sohbette, bu mübarek veli zat, Bir genç talebesine, şöyle etti nasihat: (En iyi kul, dünyayı, kalbinden çıkarandır, Ve Allah sevgisiyle, her an kalbi çarpandır. Zira dünya sevgisi, başıdır her günahın, Ondan kurtulmak ise, başıdır tâatların. Bu gün öyle kimseler vardır ki evliyadan, Her zerre ve hücresi, zikreder Hakk''ı her an. "Dünya", kalbi Allah''tan gâfil eden şeylerdir, Haram ve mekruh gibi, kerih, günah işlerdir. Para, mal, mevki makam, bu gibi dünyalıklar, Eğer böyle iseler, hepsi de dünyadırlar. Hak teâlâ buyurdu; (Bizden yüz çevirenden, Sen de çevir yüzünü, onları sevme hemen.) Dünyayı terk etmek de, esasen şu demektir, Ona düşkün olmamak, ve kıymet vermemektir. Düşkün olmamanın da, şöyledir ki mânâsı, Müsavi olmasıdır, "Var" ile "Yok" olması. Böyle olabilmek de, bir Allah adamının, Yanında yetişmekle, mümkün olur bi hakkın. Böyle kâmil birisi, ele geçerse eğer, Emrine can ve başla, itaat icab eder. Çünkü onun bir içten teveccüh ve nazarı, Siler atar kalpteki, karartı ve pasları. Kalpten "Hubb-i dünya"yı çıkarabilmek için, Böyle bir zât lâzımdır, yolu budur bu işin.)

