Bu zât bir sohbetinde, buyurdu; (Ey cemâat, Gaflete gelmeyin ki, çabuk biter bu hayat. İnsanların haline bakıp üzülüyorum, "Ya Rabbi, bu insanlar nasıl yanar" diyorum. Çok dehşetli günler var, hepimizin önünde, Rezil rüsvay olmak var, yarın hesap gününde. Bu çetin geçitlerden, kurtulmadıkça insan, Neş''elenebilir mi, dünyada kısa bir an? Önce nasıl ölecek, o anda kalkar şuur, Kelime-i tevhidi söylemek çok zor olur. Bir araya gelse de, dünyadaki acılar, Can acısı yanında, yine de hiç kalırlar. Sonra "Kabir hayatı" başlar ki mezarında, Karanlık, dar bir yerdir, kimse olmaz yanında. Sonra korkunç şekilde gelerek Münker Nekir, Suale çekerler ki, "Rabbin kim, dinin nedir?" Günahı nisbetinde, mezarı sıkar onu, Böcekler ve akrepler, kemirir vücudunu. Kafirlerin mezarı, Cehennemden bir çukur, Müslümanın ki ise, Cennetten bahçe olur. Sonra "Mahşer azabı", gayet zordur ve çetin, İnsanlar nice bin yıl, beklerler hesap için. Sonra "Mizan" önünde, başlar öne eğilir, Beklenir ki hakkında, nasıl hüküm verilir? "Sırat"ta altı şeyden, sual sorulur ki hem, Altında alev alev, yanmaktadır Cehennem. İman, namaz, hac, zekât, gusül ve kul hakları, Sorulur bu sualler, herkese ayrı ayrı. Hele kul haklarında, olur ki öyle dehşet, Peygamberlere bile, gelir korku ve haşyet. Bir gıybet, bir iftira, gönül yıkma, sui zan, Yüzünden Cehenneme atılır nice insan. Bu günahlar girer ki, kul hakkının içine, Atılır böyleleri, Cehennem ateşine. Cehennemde vardır ki, ateşten çetin azab, Bu, Rabbin etmesidir, onlara öfke gazab. Meselâ hocam bana, öfkelense mazallah, Yüz bin defa ölümden, acıdır bana vallah. Gerçi bir talebeye, bu korku bir ni''mettir, Eğer korku olmazsa, o zaman felâkettir. Öyle ise ölmeden, yarar iş yapmalı ki, İnsan böyle kurtulur, azabtan tabii ki. Yine âhiret için, yarar iş de bir tektir, O da, Resûlullah''ın yolunda yürümektir. İşlerde ve sözlerde, hattâ her harekette, Emir ve yasaklara, uymalıdır elbette. Bu emirlere uymak, necata sebep olur, Yani tatbik edenler, ebediyyen kurtulur.)

