Cemâleddin-i Sübkî büyük bir evliyadır, Gönülleri fetheden, nasihatleri vardır. Bir gün bâzı kimseler, ettiler ki ona arz, Siz İmâm-ı Azam''dan, bahsedin bize biraz. Buyurdu, (O, İslama uyardı titizlikle, Kaçırmak istemezdi, bir tek edebi bile Abdest edeplerinden, yapmayınca birini, Kazâ etti kırk yıllık, namaz ibadetini. Müctehidler içinde, zühd, verâ cihetinden, O idi en üstünü, sair müctehidînden. Îsa Peygamber gibi, ülül''azm bir büyük zât, Gökten yere inince, yapacaktır ictihad. Onun çıkaracağı hükümler de hep yine, Muvafık olacaktır, "Hanefi mezhebi"ne. İmâm-ı a''zam ile, talebesi de elbet, İmam-ı Ebû Yûsuf, ve İmâm-ı Muhammed. Seyyid Abdülkadir-i Geylani gibi aynen, Büyük evliya idi, hepsi de ayriyeten. Ve lâkin bu âlimler, kendi aralarında, Bir "Vazife taksimi", yaptılar her asırda. Yâni hangi devirde, mühimse hangi hizmet, O devrin âlimleri, ona sarıldılar hep. İmâm-ı a''zamın da, devrinde mühim olan, İslâmın ahkâmını, korumaktı zarardan. Zîra fıkıh bilgisi, hem unutuluyordu, Hem de sapık fikirler, çıkıp yayılıyordu. O, Ca''fer-i Sâdık''ın, mübarek derslerine, İki yıl devam edip, kavuşmuştu feyzine. Ve lâkin o devirde, daha mühim iş vardı, Zîra din düşmanları, dîne saldırırlardı. "Yunan felsefesi"ne, âit bazı fikirler, İman ve itikada, karışmakta idiler. Sonra "Yahudilik"le, hem de "Hıristiyanlık", Dine girip, bozmağa başlamış idi artık. Hem sonra o devirde, "Şi''a" ve "Mu''tezile", Gibi bazı fırkalar, yayılırdı hız ile. O, bu tehlikelerin, varlığını görünce, Bunlardan korunmağa, ağırlık verdi önce. İslâm ilimlerini, fıkıh, tefsir ve kelâm, Gibi isimler ile, kollara ayırdı tam. Sonra bu bilgileri, o gün ve daha sonra, Öğretebilmek için, bütün müslümanlara. Yâni İslâmiyyeti, doğru, temiz olarak, Öğrenmeleri için, herkesin tam olarak, Onları kısım kısım, geçerek kitaplara, Yâdigar bırakmıştır, bütün müslümanlara.

