Kurtulmak için!.. Dâvud-i Kayserî büyük âlim ve velî, Sözleri, herkes için, olurdu faideli. O bir gün buyurdu ki; (Şimdi vardır Cehennem, Dünya ateşlerinden, daha şiddetlidir hem. Bu şiddetli azaptan, kurtulabilmek için, İslâma sarılması lâzım gelir kişinin. Her insan, dünyadaki her amelinden bizzat, Hesaba çekilecek, gün gün ve saat saat. O, amel defterini, görünce satır satır, Yaptığı günahlardan, mahcup olur, utanır. Öyle çok üzülür ki, pişman olur bin kere, Lâkin yoktur faydası, olan olmuş bir kere. Ey insan, "Ölüm"ünü unutma hiçbir zaman, Zîra isyan edemez, ölümü hatırlayan. Bir insan bilirse ki, söylediği her sözün, Mahşerde hesabını, Rabbine verir bir gün, Az konuşur o kişi, susmayı tercih eder, Zîra "Susan kurtuldu" buyuruyor Peygamber. Az söyler, çok iş yapar, kâmil olan müslüman, Münâfık, çok konuşur, az iş yapar her zaman.) Yine bir sohbetinde; (Peygamber Efendimiz, Buyurdu; (Malınızın zekâtını veriniz.) Bir kul zekat vermeyi, vazife bilmiyorsa, Yâni farz olduğuna, eğer inanmıyorsa, Zekât vermediğine, sıkılmıyorsa canı, Mâzallah küfre kayıp, heder olur îmanı. İnsanın senelerce vermediği zekâtlar, Birikip, en sonunda, bütün malını kaplar. O malda, mü''minlerin hakları olduğunu, Hiç de düşünmeyerek, kendinin sanır onu. O halde bu gafleti, at ki ey mağrur zengin, Öğündüğün o mallar, aslında değil senin. Zîra başkasınındı, bu mallar senden önce, Yine başkalarının olacak sen ölünce. Zekâtını ayırıp vermediğin o malın, Hakikatte "ateş"tir, anlarsın bunu yarın. Uşrunu vermediğin o buğday, bir "Zehir"dir, O mal da, bu buğday da, zâten senin değildir. Allahü teâlâdır, her şeyin tek sâhibi, Sen onu kullanırsın, sanki bir vekil gibi. Şöyle buyuruldu ki, meâlen bir âyette; (Zekâtını verenler, kurtulacak elbette.) Hadiste buyuruldu; (Verip zekâtınızı, Böylelikle zarardan, koruyun, malınızı.) Ey "gaflet şarabı"nın sarhoşu gâfil insan, Bu dünyanın peşinde, ömrünü ettin ziyan. Daha ne güne kadar, koşacaksın böyle hep, "Ölüm" hiç hatırına gelmez mi senin acep?)

