"Kendine gel!.." Bu zat anlatıyor ki; (Bir kişi filân yerde, Bulunan bir velîyi gitmişti ziyarete. Onu ilk gördüğünde merak etmiş ki hemen; "Gerçekten velî midir, bu kişi hakikaten?" Sonra namaz kılmışlar, o velî olmuş imam, O namaz esnasında düşünmüş ki o adam: "Bu nasıl velîdir ki, tecvid dahî bilmiyor, Bir Fâtiha''yı bile, doğru okuyamıyor." O gece o hanede mecbur olmuş kalmaya, Sabahleyin kalkınca, çıkmış abdest almaya. Bakmış, koca bir arslan, görünür hem dişleri, Korkusundan zor atmış kendisini içeri. Demiş ki; (Dışarıda bir arslan gördüm ki ben, Kendimi zor kurtarıp, içeri girdim hemen.) O velî bir eline alarak asâsını Dışarıya çıkarak azarlamış arslanı. Demiş; (Misafirimi sen ne hakla ey hayvan, Böyle korkutuyorsun, defol, git buralardan.) Hayvan boyun bükerek, terk eylemiş o yeri, Dönüp misafirine şöyle demiş o velî: (Bizim Fâtihamıza yanlış diyeceğine, Kendi âcizliğini düşün de gel kendine. Senin merak ettiğin velîler şöyledir bak, Onlar, Hak teâlâya mutîdir tam olarak. Kim itâat ederse Rabbine tam ihlâsla, Onun mahlûklarından bir zarar gelmez aslâ. Arslan bana itâat ettiyse, şudur sebep, Ben, Rabbimin emrine, itâat ederim hep. Gaibden haber vermek, mârifet değil asla; Hüner, İslâmiyete tam uymaktır ihlâsla.) Bir gün de buyurdu ki; (Fâsık din adamiyle, Arkadaşlık yapmayın, hem bid''at sahibiyle. Yahya bin Muâz dahî, buyurur ki bu babta; (Üç kimsenin yanına yaklaşmayın hayatta.. Birincisi, gafil ve cahil din adamıdır, Biri de, zenginlere yaltaklanan hâfızdır. Bir de İslâmiyetten hiç haberi olmayan, Tarikatçılardır ki, çok sakının onlardan.) "Din adamı" olarak tanınmışsa bir kimse, Eğer ki yaşayışı dîne uygun değilse, Arslandan kaçar gibi kaçmalıdır yanından, Ve uzaklaşmalıdır, varsa kitaplarından. O, din adamı değil, sanki "din düşmanı"dır, O, sana şeytandan da, daha çok zararlıdır. Sözleri yaldızlı ve pek tesirli olsa da, Dünyayı sevmiyormuş gibi hem davransa da, Yine de kaçar gibi, yırtıcı hayvanlardan, Hattâ daha da fazla kaçmalıdır onlardan.)

