Kaydet
a- | +A
Farzlar ve nafileler Allah adamlarından, bir evliya ve âlim, İlmiyle insanlara, hizmet etti her dâim. Bu zât buyuruyor ki, (Eğer iki müslüman, Bir hususta ihtilaf etmiş olsa bir zaman. Onlardan bir tanesi, haklı olsa yüzde yüz, Yine de öbürüne, göstererek güleryüz, "(Bu işte ben haksızım)", der ise ona eğer, Cennette o kimseye, yüksek bir köşk verirler.) Bir gün de buyurdu ki; (Amelleriniz bir bir, Yakın akrabanıza, kabrinde bildirilir. İyi işlerinizi, görünce sevinirler, Lâkin aksi olursa, bu sefer üzülürler. Derler ki: (Yâ İlâhi, affeyle bu kulunu, Hidayet nasib edip, sonra kabzet ruhunu." Melekler tartar iken, mîzanda amelini, Olmaz "Güzel ahlak"tan, daha ağır geleni. Güzel huylu bir kişi, "Edeb"lidir her zaman, Sıkışık insanlara, yardım eder durmadan. Herkese güler yüzlü olmağa eder gayret, O daima "Peki" der, eylemez muhalefet. Kaldırır yol üstünde olan taş ve dikeni, Ki rahatsız etmesin, yoldan gelip gideni.) Bir gün de buyurdu ki; (Saâdete kavuşmak, İslâmın her emrine, uymakla olur ancak. Bütün hareketlerin, duruşun ve gidişin, İslâma uygun olsun, esâsı budur işin. Yapacak iş şudur ki, her şeyden daha evvel, Doğru îman, itikad edinmektir mükemmel. İslâm âlimlerinin, bildirdiğine göre, Önce itikadını, düzeltmektir bir kere. Sonra fıkıh bilgisi, öğrenmelidir hemen, Farzı yapıp kaçmalı, günah olan şeylerden. Zira farzın yanında, nafile ibadetin, Yoktur hiçbir kıymeti, buna çok dikkat edin. Bugün çoğu müslüman, farzları yapmıyorlar, Nafile ibadete, sıkı sarılıyorlar. Yapıyorlar nafile çok sadaka ve hayrat, Gösteriş, "Riyâ" ile, oluyor bunlar fakat. Buna rağmen beş vakit farz namazı kılmaya, Pek önem vermiyorlar, haramdan sakınmaya. Zekât, uşur vermeyi, hem de borç ödemeyi, Lüzumsuz görüyorlar, İslâmı öğrenmeyi. Para saçıyorlar da, olur olmaz yerlere, Bir kuruşluk zekâtı, vermiyorlar fakire. Lâkin bilmiyorlar ki, bir kuruşluk o zekât, Binlerle sadakadan, sevaptır hem de kat kat. Çünkü zekât, Allah''ın emridir yani farzdır, Elbette onu yapan, daha çok sevap alır.)
ÖNE ÇIKANLAR