İslâm alimlerinden çok büyük bir veliydi, Söz ve nasihatleri, pek çok faideliydi. Bir gün de buyurdu ki; (Dînimiz üç esastır, Bir "İlim", iki "Amel", üçüncüsü "İhlas"tır. Bir işi Allah için, yapmazsa eğer bir kul, Hak teâlâ indinde, o amel olmaz kabul. Bir amelin indallah makbul olması için, İhlâsla yapılması lâzım gelir o işin. İşin hâlisi ile, bozuğu da zâhiren, Çok benzer olsa bile, ayrıdır birbirinden. Hakiki çiçek ile, yapma, sun''î bir çiçek, Ne kadar benzese de, ayrıdır, bu bir gerçek. Zîra hakiki çiçek, güzel kokar elbette, İşte kokar mis gibi, bir hâlis ibâdet de.) Bir gün de buyurdu ki; (Dünya kazanç yeridir, Bu zaman da git gide, her gün azalıverir. Geçer ise bu ömür, hep günah işlemekle, Yarın pişman olmaktan, başka şey geçmez ele. Öyle ise ölmeden uyanmalıyız artık, Ve hep yaşamalıyız, İslâma tam muvafık. Ancak böyle yaparsak, kurtulmamız umulur, Ve böyle ele geçer, sonsuz rahat ve huzur. İş yapacak zamandır, yani dünya hayatı, Cennette bulacaktır, insan asıl rahatı. Bir kul, iş zamanını, keyifle geçirirse, Ne elde edebilir, âhirette o kimse? Bir çiftçi, tohumunu ekmez ise iş günü, Yarın alabilir mi, tarlanın mahsulünü? Ne iyi, ne kötüdür, dünyalık, yani mal mülk, Onu sarfedendedir, iyilik ve kötülük. Bir mal, Hak teâlânın, hoş görüp beğendiği, Bir yerde harcanırsa, elbette olur iyi. Günah olan bir yerde, kullanılırsa şayet, Bu sefer olur o mal, bir sebeb-i felâket. Kim kendini dünyaya kaptırırsa bir kere, Şu kimseye benzer ki, çıkmıştır bir sefere. Beraberce gittiği kafilede olanlar, Sağa sola bakmayıp, sür''atle yol alırlar. O ise, hayvanının, otu ve palaniyle, Uğraşıp, kafileden geri kalır haliyle. Kafile yol alırken, o oyalanır, durur, Çölde yalnız başına kalır ve helâk olur. İnsan dahi dünyaya ne için geldiğini, Unutup, bu fâniye, kaptırırsa kendini, Dünyanın bu yalancı zevklerine aldanır, Ebedî saâdetten, böylece mahrum kalır. İşte dünya sevgisi, zararlıdır insana, Çünkü o, mani olur, ölüm hazırlığına.)

