Gönül ehli zâtlarından büyük alim ve velî, Sohbeti, dinleyene olurdu faideli. Bir gün sevdiklerine, bu mübarek âlim zât, Yine bir sohbetinde, buyurdu; (Ey cemaat. Yarın mahşer gününde, korkusuzluk, emniyet, İçinde bulunmayı, istiyorsanız şâyet, Ve yine Cehennemden, kurtulabilmek için, Bugünden çaresine, bakın elbet bu işin. Burada çok korkun ki, Allahü teâlâdan, Kurtuluş mümkün olsun, âhirette azabtan. Bu ömür sermayesi, günahla geçerse hep, Kul, yarın sahibine, ne cevap verir acep? Siz, dedelerinizin yerini tutarsınız, Sizin de yerinizi, tutar torunlarınız. Zira görürsünüz ki, gelenler hiç durmuyor, Yine görürsünüz ki, giden geri dönmüyor. Mutlak gideceğiniz bir yer var, bu kat''idir, Bu da, hiç şüphe yok ki, huzur-u ilâhîdir. Her gün birer ikişer, ölenler görüyoruz, Onları elimizle, götürüp gömüyoruz. Kara toprak altında, tek ve tenha olarak, Yatıyorlar kefenle, ne yastık var, ne yatak. Pişman olmamak için, kabir ve âhirette, İslâma tam olarak, uymalıdır elbette.) Bir gün de buyurdu ki; (Çok korkunuz Allah''tan, Kaçının titizlikle, her haram ve günahtan. Tenhâda da günahtan kaçmalı ki muhakkak, Her şeyi görüyor ve, biliyor cenab-ı Hak. İnsanların sadece dışını görürüz biz, Lâkin içlerini de, görür elbet Rabbimiz. Buna, kat''î olarak, inanırsa bir kişi, Elbet İslâmiyete, uygun olur her işi. Zaten inanmıyanın, imanı yok demektir, İnanarak isyan da, ne büyük bir cürettir. Zira Cenab-ı Allah, buyurur ki; (Ey insan, Bilmiyor musun seni, görüyorum her zaman.) Biri Resulullah''a, dedi; (Çoktur günahım, Şimdi tövbe edersem, affeder mi Allah''ım?) (Affeder) buyurunca, dedi; (Yâ Resûlallah, Ben onları işlerken, görüyor muydu Allah?) (Görüyordu) deyince, bir "Eyvah" dedi o an, Ve yıkılıp can verdi, budur hayâ ve îman. Hadiste buyurdu ki, yine Peygamberimiz; (Allah''ı görür gibi, ibadet eyleyiniz. Siz görmüyorsanız da, görmektedir O sizi, Ve sizden iyi bilir, O sizin içinizi.) Allah''ın gördüğüne inanan bir Müslüman, Aslâ yapabilir mi, Ona günah ve isyan?)

