Allah adamlarından olan bu mübarek zât, Bir günkü sohbetinde şöyle etti nasihat: (Sizler hatırlayın ki sık sık ölümünüzü, Ölümü çok düşünmek, uzatır ömrünüzü. Ve lakin bu zamanda, herşey olmuş dünyalık, Ölümü hatırlamak, imkansız olmuş artık. Vaktiyle bu yerlerde kum gibi "velî" vardı, Çünkü o gün insanlar, bunu istiyorlardı. Zira insan dünyada, ister ise her neyi, Kolaylaştırır Allah, onu elde etmeyi. Şimdi herkes "dünya"yı ediyor arzu talep, Rabbimiz de onlara, dünyalık veriyor hep. Bir insanın gönlünde, ne yatıyorsa eğer, Odur alın yazısı, odur kaza ve kader. Kimin "Allah sevgisi" varsa eğer kalbinde, Mutlaka doğru yola erer günün birinde. Sarılır ibadete, hizmetlere koşar hep, Zira böyle olmayı, ediyordu o talep. Kim kılmak istiyorsa, namazını beş vakit, Ona da, bu şartları kılar uygun, müsait. Her kim ne istiyorsa, o şeye kavuşturur, Ve herkes, yaptığından sorumlu, mesul olur. Kim nereye gitmeyi isterse bugün eğer, Elbet oraya giden, bir vasıtaya biner. İnince diyemez ki, "Niçin geldim buraya?" Çünkü kendi isteyip, bindi o vasıtaya. Hacca gitmek niyeti var ise bir kişinin, Bir hac kafilesine katılır bunun için. Gitmek istese idi, şayet başka bir yere, O yerin kervanına katılırdı bu kere.) Bir gün de buyurdu ki; (Tasavvuf şu demektir, Bütün varlığı ile, Rabbe kulluk etmektir. Bu yolun nihayeti "kulluk makamı"dır ki, Burada nasib olur, tam İslâm-ı hakiki. Bu makama kavuşan kimseye "ârif" denir, Tam hakiki kulluğu, bu arif yapabilir. Nefisten hasıl olan gevşeklik onda olmaz, Çünki nefs, kazanmıştır artık iman ve ihlas. İnsanın kendisini, başka Müslümanlardan, Üstün yapmak için de, değildir hiçbir zaman. Herkesin görmediği ruh veya cin ve melek, Görmek için değildir, bu yolda ilerlemek. Her zaman gördüğümüz, bu güzel manzaralar, Ay, güneş ve yıldızlar, bu renkler, bu ziyalar, Ne gibi noksanlığı, var ki bütün bunların, Bunlar bırakılıp da, başka şeyler aransın?)

