Kaydet
a- | +A
Tuzlu su, tatlı su Resûlullah bir şeye dokunsa idi eğer, Anında bir canlılık kazanırdı o şeyler. Meselâ birisinin var idi ki bir atı, Zayıf olup, yok idi yüremeye tâkatı. Bir gün bu zayıf ata, bindi Fahr-i kainat, Rüzgar gibi koşmaya başladı hemen o at. O günden itibaren, öyle oldu ki hatta, Ondaki bu çeviklik, yoktu başka bir atta. Yine "Sa''d bin Ubâde" hazretlerinin dahi, Bir merkebi vardı ki, uyuşuktu bir hayli. Peygamber efendimiz, bir gün de bindi ona, O anda bir canlılık, kuvvet geldi hayvana. Eshabtan birinin de, hanesinde bir vakit, Bir tencere var idi, Resulullah''a ait. O tencere içinde, su bulunduruyordu, Ve hasta olanlara, o sudan veriyordu. Peygamber-i zişanın bereketiyle hemen, İçen şifa bulur ve, kurtulurdu derdinden. Yine Peygamberimiz, bazı eshabı ile, Bir kuyunun yanından geçiyordu bir kere. (Bu su nasıldır?) diye, sual etti o Server, Cevaben kendisine; (Tuzlu sudur) dediler. Peygamber Efendimiz buyurdular ki; (Hayır, Tuzlu değil, bilakis, çok güzel tadı vardır.) Vakta ki Resûlullah, o gün böyle buyurdu, O su, o günden sonra, tatlı ve güzel oldu. Bir gün de Resulullah, eshabtan bir zât ile, Beraberce yatsıyı kılarak cemaatle, Bir hurma dalı verdi, eline o kimsenin, Buyurdu ki; (Yolunu aydınlatır bu senin.) O dal ile evine giderken o sahabi, Aydınlattı önünü, o dal bir lamba gibi. Yine Bedir harbinde, savaşırken pek çetin, Kılıcı kırılmıştı hazreti "Ukaşe"nin. Resulullah yerden bir "Hurma dalı" alarak, Uzattı kendisine, hemen acil olarak. Ve ona; (Al bununla savaş) buyurduğunda, O dal, onun elinde, "Kılıç" oldu anında. Uzun, parlak ve keskin, kalındı hem de gayet, Savaştı o kılıçla, harplerde uzun müddet. Peygamber Efendimiz, yine sahabilerden, "Umeyr"in saçlarını, okşamıştı küçükken. Bu mübarek sahabi, geldi seksen yaşına, Yine de bir tek olsun, ak düşmedi saçına. "Hazreti Katâde"nin, yüzüne de o Server, Mübarek eli ile, dokunmuştu bir sefer. Onun dahi yüzüne geldi ki bir parlaklık, Herkesin arasında fark edilirdi artık.
ÖNE ÇIKANLAR