Nasihat istediler, bu veliden bir ara, Buyurdu ki; (Ne kadar, şaşılır şu kullara. Bir kimse ona pek az, iyilik etse şayet, Ona karşı kalbinde, duyar sevgi, muhabbet. Bu, elinde değildir, gerçi hiçbir insanın, Zira insan, kuludur, iyilik ve ihsanın. Lakin o, çok teşekkür eder de ona yine, Şükretmez o ni''metin, hakiki sahibine. Halbuki kuldan gelen, her iyilik ve ihsan, Allah''tan gelmektedir, acizdir çünki insan. Allahü teâlânın, şöyledir ki âdeti, Kullarının eliyle, gönderir her nimeti. O hatırlatmasaydı, o işi o insana, Hiç nâil olamazdı, bu kişi o ihsana. Vermeseydi Rabbimiz, ona kuvvet ve fırsat, İyilik yapamazdı, o kula yine o zât. Ancak bir vasıtadır, kul iyilik etmekte, Her ni''metin sahibi, Rabbimizdir elbette.) Bir gün de buyurdu ki; (Çok âcizdir şu insan, Buna rağmen Allah''a, o eder en çok isyan. Öyle zelil olur ki, o bu isyanlarıyle, Ondan nefret ederler, hatta şeytanlar bile. Hayret ki Rabbi ona, ettikçe bol bol ihsan, O, bunlara karşılık, yapar hep günah isyan. Halbuki olmasaydı, Rabbin ona ihsânı, Kim kurtarabilirdi, her şerden o insanı? Kendisini yaratan, her an varlıkta tutan, O''dur hem kendisini, koruyan her korkudan. Beşikten tâ mezara, rızkını verir de hep, O, yine sahibine, isyan eder rûz-i şeb. Lâkin tövbe edip de, ibadet etse eğer, Öyle aziz olur ki, gıbta eder melekler.) Bir gün de genç birine, buyurdu ki; (Her yandan, Bil ki, şeytan gençlere, saldırır hiç durmadan. Böyle kritik anda, yapılan az ibadet, Öyle kıymetlidir ki, sevabı çoktur gayet. İhtiyarlıkta ise, gider gücü kuvveti, Alamaz hiçbir şeyden, gençlikteki lezzeti. Arzulara kavuşmak ümidi de böylece, Kalmayıp, pişmanlıktan, "Ah" eder gündüz gece. Bu hal, tövbe sayılır, bu da nimet ve şeref, Çokları bugünlere, kavuşamaz maalesef. Nasıl ki bunca ömür, çabuk geçtiyse eğer, Bundan sonraki dahi, öyle süratli geçer. Öyleyse ey evladım, kendine gel ki artık, Zira hiç fayda etmez, son andaki pişmanlık. Şimdi geçir vaktini, taat ve ibadette, Zira sonsuz rahatlık, olacak ahirette.)

