Aşağıda geçen olay tamamen kurgusaldır. Herhangi bir belediyeyle ilgisi yoktur. Hiçbir belediye başkanını da bağlamaz.
Bilirsiniz masallar tekerleme ile başlar.
Süslenir, renklendirilir, ilginç hâle getirilir.
Bunlar olayın özüdür, ruhudur, kurgusudur;
"Bir varmış, bir yokmuş… Zaman zaman içinde…
Kalbur saman içinde deve tellal, manda berber iken…
Annem kaşıkta, babam beşikte iken,
Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…"
Masal bu ya;
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin…
Sayılı sanayi şehirlerinden birinde…
Bir yerel idare binasında geçer.
Bir firmaya falanca adet ekmek siparişi verilir.
İşi veren yetkili açık açık pazarlık yapar:
"Birim fiyatını yüksek tutacaksın.
Faturayı da iki katı keseceksin.
İkimiz de yolumuzu bulacağız!.."
Alışverişten iki taraf da memnundur.
Bir süre al gülüm ver gülüm devam eder…
Zaman zamanı kovalar…
Lakin bir süre sonra firma sahibi pişmanlık duyar.
Vicdanının sesine kulak verir.
Haram kazançtan rahatsız olur.
Belediyenin kapısını çalar.
Devleti nasıl dolandırdıklarını,
Yaptıkları alavereyi tek tek anlatır.
Amir, yetkiliyi odasına çağırır…
Satıcının yanında verir veriştirir:
"Sen hiç Allah’tan korkmaz mısın?
Sende utanma, arlanma yok mu?
Aldığın o paralarda fakirin fukaranın,
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var.
Kul hakkı yemek büyük günahtır..."
Her türlü hakareti çekinmeden söyler.
Amir âdeta doğruluk timsalidir.
Amirini pürdikkat dinleyen yetkili, kendini bir cümle ile savunur…
Pişkin pişkin cevap verirken:
"Amirim siz ağacı kökünden götürüyorsunuz. Ben dalından bir yaprak koparmışım çok mu?!.."
Odada derin bir sessizlik hâkim olur.
Amir sanki dilini yutmuştur konuşamaz.
Beklediği cevap vücut kimyasını bozmuştur.
Başını öne eğer…
Yetkili zafer kazanmış komutan gibi, elini kolunu sallaya sallaya odadan çıkar.
Firma sahibi de geçirdiği şokun ardından, ne yapacağını bilmez şekilde belediyeyi terk eder…
Dedik ya bu masal… Kimseyi suçlamıyoruz.
Kimseyi itham altında bırakmıyoruz.
Malum yolsuzlukların… Rüşvetin kol gezdiği, sistemleştirildiği bir zaman dilimindeyiz.
Okuduğunuz masalı da bu yüzden satırlara döktük.
Ama masalın da bir hikâye olabileceğini unutmayalım.
Bu dünya nelere şahit oldu… Neler gördü, neler geçirdi?!
Müsavat Dervişoğlu gündeme getirmişti… Kısa bir süre önce… Bakın ne demişti…
Muhalefete çağrıda bulunarak:
"Ortak bir cumhurbaşkanı adayında buluşmalıyız..."
Teklife kimler sıcak baktı?
Yeniden Refah Partisi… Açılım da önerdi:
AK Parti ve CHP’nin dışında bir aday olsun.
Yani… Erdoğan da olmasın, İmamoğlu da…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de destek verdi…
Muhalefetin ortak aday çıkarmasına…
Ama onun gönlündeki ortak adayı İmamoğlu’ydu.
Mansur Yavaş’ı yedek kulübesine aldı.
İyi Parti’nin bu çıkışı Mansur Yavaş olarak da yorumlandı.
CHP ile bozulan ilişkilerin düzeltilmesi olarak da…
Ama geçmişe kısaca göz attığımızda…
Farklı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Yaşadık… Gördük… Ama ders almadık.
Mesela:
Meşhur "6’lı Masa"da olup bitenler,
Meral Akşener’in başına gelenler,
Son dakika golüyle Kemal beyin adaylığı,
Ve de sandıkta muhalefetin hüsrana uğraması,
Küçük partilerin dağılma sürecine girmesi…
Bu olanlar herhâlde masal değil!
Hepsi bire bir bir gerçek!
Yine böyle bir oluşumda;
Masada, benzer oyunların, kumpasların, tehditlerin…
Cirit atmayacağını kimse garanti edemez…
Ekrem İmamoğlu cephesine baktığımızda ise…
Madalyonun iki yüzü söz konusu…
İlk yüzü:
"Alternatif Aday" mesajı çok manidar.
Artık tükenme noktasına gelmiş,
Umudunu kesmiş, teslimiyetçi bir ruha bürünmüş…
Âdeta mağlubiyeti kabullenmiş bir duruş var.
Bir zihnî yıkılışın son çırpınışları gibi.
Madalyonun diğer yüzüne gelince:
Diploma iptali, adaylığını bitirdi.
Hakkında açılan davalar yabana atılacak gibi değil…
Tutukluluğu mahkûmiyete dönüşebilir.
Gerçekleri gördü, CHP’nin önünü açmak istedi.
Belki de Dervişoğlu’nun sesine kulak vererek…
Son söz:
İmamoğlu’nun Batı'yı eleştirmesine de çaresizliğin,
Yıkılmışlığın dayanılmaz acısı diyebiliriz.
Düne kadar sırtınızı dayadığınız güçlerin…
Son anda yolda bırakması ne kadar kötü…
Washington, Berlin Londra umursamaz bile…
Ne derler:
Güvenme dostuna saman doldurur postuna…
Allah düşmanımın başına bile vermesin!?.
Özgür Özel’in hâkimiyeti tehlikede…
Belediye başkanları terk ediyor.
Örgütten kopmalar artabilir.
Özgür beyin yakaladığı ivme tersine dönüyor.
Saldırgan/tutarsız siyaseti terk etmezse…
CHP kaos dolu günlere adım adım gidecektir.
Değil kimse; Bay Kemal bile kurtaramaz?!.
●Kredisi bitmiş bir dostluğun limitini yükseltmeye gerek yok!
●Benden sana akıl, aklın varsa tek takıl!
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...