Türk toplumunun temel taşı ailedir. Devletin, milletin geleceği de ailedir. Ailelerin yetiştirdiği evlatlar bilimin, teknolojinin, gelişmenin, kalkınmanın, büyümenin… Katalizörüdür, mihenk taşıdır...
Ama son yıllarda durum hiç iç açısı değil…
Geleneklerimiz bir bir asimile ediliyor. Yalnız yaşamak bir ödülmüş gibi sunuluyor. En fazla bir çocuk teması işleniyor. Nikâh yerini ‘seviyeli’ birlikteliğe bıraktı!
Cinsiyetsizlik gibi abuk sabuk özentiler aşılanıyor. Doğurganlık oranımız ortalamanın çok altında. Gençlik azalıyor, yaşlı sayımız artıyor. Aile içi şiddet, boşanmalar aldı başına gidiyor…
Ateizm, deizm gibi kavramlarla zihinler bulandırılıyor.
Dinimiz aile üzerinden yıpratılıyor. Sosyal mecra üzerinden yapılan operasyonlarla… Ne idiğü belirsiz sözde bilim adamlarıyla… Dış destekli içerideki hainlerle... Hedefe ulaşmak için her yol deneniyor.
Tek bir amaç söz konusu:
Aileyi yozlaştırmak, yıkımın kapılarını aralamak. Böyle bir tablo karşısında âdeta mücadele etmek de çok zorlaşıyor.
Lakin iktidar da elinden gelen her şeyi yapıyor.
Bu yılın "Aile Yılı" ilan edilmesi de bunun bir parçası… Kadınlarımıza sağlanan sosyal haklar, çocuk sayısının artması için verilen teşvikler… İnşallah 2035'lere girdiğimizde tehlike çanlarının çalmasını engelleyecektir.
Çocuk istemeyenlerin gerekçelerinden biri de ekonomik durumun ileri sürülmesi…
Geçtiğimiz günlerde Aile Bakanımızda sohbet yaptık.
Bu tezi çürüten değerlendirmelerde bulundu:
Mahinur Özdemir Göktaş bakın ne dedi:
“Mesela Kore'de ekonomik refah seviyesi yüksek ama doğurganlık oranı çok çok düşük. Avrupa da şu anda aynı hâlde, diplerde. Yaşlanan nüfusla ilgili haberler yapıyorlar. Dünyanın en önemli gündem maddesi demografi. Bizim gibi birçok ülkede bu kaygı var.”
***
Aile demişken….
İnsanlığın ufkuna bir güneş gibi doğan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizden de bir nebze bahsedelim…
Geçtiğimiz Hafta Peygamber efendimizin dünyayı teşriflerinin 1500. yıl dönümüydü. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde anma programı düzenlendi.
1500. yılında âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamın adının verildiği etkinlikte temel konu da aileydi. Peygamber efendimizin aile için ne buyurdukları anlatıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aile hayatına en güzel örneğin Peygamber Efendimizin yaşantısı olduğunu söyledi:
“Aile bizler için çok çok önemli. Aileyi merhamet ve fedakârlık yuvası, ülfet ve muhabbet ocağı yapacak tüm çözümlerin tüm reçeteler Allah Resulü'nün aile hayatında mevcuttur. (Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır...) Bu hadis-i şerif efendimizin aile müessesesine verdiği değeri çok net gösteriyor. Uzun yıllar Resulü Ekrem Efendimizin hizmetinde bulunan Enes bin Malik (radıyallahü anh) peygamberimizi bakınız nasıl anlatıyor:
‘Muhterem zevcelerine karşı daima hürmetkâr olan efendimiz çocuklara karşı da şefkat ve merhametle yaklaşmış uyarılarını yavrucuğum diyerek incitmeden muhatabının narin kalbini kırmadan yapmıştır..’
Peygamberimiz kız çocuklarının o diri diri toprağa gömüldüğü karanlık bir dönemde zamanı aşan tavsiyeleri ve örnek yaşantısıyla insanlık adına yeni bir çağı başlatmıştır. Bilhassa kadına ve çocuğa yönelik şiddetin endişe verici boyutlara ulaştığı günümüzde Peygamber Efendimizin aile hayatını daha fazla öğrenmeye onu daha çok örnek almaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum. 'Mevlid-i Nebi Haftamızın' bu yılki temasının peygamberimiz ve aile ahlakı olarak belirlenmesini bu bakımdan çok isabetli buluyorum. Hafta boyunca doğumunun bin beş yüzüncü yılından 'Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed' başlığıyla yapılacak faaliyetlerin aile konusundaki bilinç ve farkındalığı daha da arttırmasını ümit ediyorum."
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’tan da bir alıntı yapalım:
“Aile bir inanç, ahlak ve değer eğitimi merkezidir. Tüm güzelliklerin odak noktasıdır. Allah Resulü'nün hane-i saadeti bunun en güzel örneğidir. Onun aile hayatı, istişarenin, nezaketin, sadakatin, vefanın, güvenin, hürmet ve muhabbetin en büyük sembolüdür. Bu anlayışla ülkemiz genelinde beş yüz beş noktada aile ve dinî rehberlik merkezlerimiz başta olmak üzere tüm imkânlarımızla aileyi korumaya ve güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz.”
Yeni adli yılın açılış töreninde konuştu Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez…
Hem de öyle bir konuşma yaptı ki…
Katılmamak, hak vermemek mümkün değildi. Samimi bir şekilde dile getirdiği gerçekleri bir bir gözler önüne serdi… Adalete, hukuka önemli vurgular yaparken.
Özellikte davaların uzun sürmesinin sebeplerini anlattı.
Gecikmelerin haklıyı mağdur ettiğine yönelik…
Çok güzel ve yerinde bir örnek de verdi:
“Doğumu sırasında iki gözünü de kaybeden bir bebeğin anne ve babasının açtığı tazminat davasının temyiz duruşması sırasında, duruşma salonuna 12 yaşında bir çocuk geldi. Ve o çocuğun gözleri görmüyordu. Yani o bebek büyümüş ve kendi duruşmasına gelmişti. O çocuğun görmeyen gözlerinin arkasında ne hissettiğini anlamak mesleğimizin en önemli hassasiyetlerinden biri olmalıdır. O gün biz o çocuğun gözlerinin davasına bakıyorduk ama gözlerine bakamıyorduk. Adalet bir hâkimin kalbinin en derininde hissettiği duygudur. Buradan tüm samimiyetimle söylemek istiyorum ki, yargılama sürecinin uzaması vatandaşlarımız kadar bizleri de derinden etkileyen bir husustur.”
Ve… sözlerine şöyle devam etti:
"Adalet huzurun temelidir... Adalet barışın temelidir... Adalet hoşgörünün temelidir... Adalet liyakatin temelidir... Adalet ekonominin temelidir... Adalet demokrasinin temelidir... Adalet cumhuriyetin temelidir... Adalet insanlığın temelidir... Adalet mülkün temelidir."
Temennimiz odur ki:
İnşallah yeni adli yılla birlikte, biriken milyonlarca dosya eritilir… Haklı kazanır, haksız cezasını bulur.
Yargıtay Başkanımızın dediği gibi:
“Hakkı olana hakkını vermenin ve hukukunu korumanın adı da 'Adalet'tir.”
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...