CHP’nin kapatılması veya kendi kendisini feshetmesi gerektiğini ilk dile getirenlerden biriyim. Önceleri tuhaf karşılanan bu fikir artık gitgide yayılmakta ve destek bulmakta. Bana göre CHP’nin kapatılmasının veya feshedilmesinin çok makul ve demokratik gerekçeleri var.
Her şeyden önce partinin kültürel ve siyasal genetiği tek parti döneminde şekillenmiş. Bu, esas itibarıyla, halkın siyasette temsil edilmesinden ve halkın taleplerinin sisteme yansıtılmasından ziyade halkın sorgulanamaz ve eleştirilemez bir kadro ve yönelim tarafından öncülük edilecek şekilde değiştirilmesini, halk arasındaki tabiriyle “adam edilmesini” öngörüyor. Başka bir deyişle CHP “halkın iyiliği için halka rağmen” hareket edilmesini istiyor. Bunun CHP’nin tarihî misyonu olduğu ve bu hâliyle CHP’nin topluma bir lütuf olduğu algısı CHP çevrelerinde egemen. Bu inanç kodları kolay kolay değişmiyor ve başka ögeler tarafından da destekleniyor. Bu genetik kodlar demokrasiyle uyuşmuyor.
En büyük ve daimî muhalefet partisi olarak CHP muhalefete hem muhtevada hem de siyaset dilinde büyük ölçüde yön ve şekil veriyor. M. Kemal tarafından kurulduğunu dile getiriyor. Antidemokratik dönemdeki zihniyetini ve icraatlarını sorgulamıyor. Mesela Kürt probleminin ana sorumlusu olduğu hâlde hiç bu konuya temas etmiyor. M. Kemal’in partisi olduğunu öne sürerek bir tekel iddiasında bulunuyor. Kendisini M. Kemal ile özdeşleştirerek vatandaşlar arasında ayrımcılık yapıyor. CHP ideolojik ve bürokratik yapılanması sayesinde resmen iktidarda olmasa da fiilen hep iktidardaydı. Bu durum ancak çok yakın zamanlarda değişmeye başladı ve henüz tamamıyla ortadan kalkmadı. Bu da demokrasiye aykırı.
CHP’nin pozisyonu siyasi partilerin eşitliğine de ters düşüyor. Siyasi Partiler Kanunu partilerin ticaretle uğraşmasını yasaklıyor. Bu yüzden siyasi partilerin iktisadi işlerle meşgul olmaları, yatırım yapmaları veya bir şirkette hisse sahibi olmaları kanuna aykırı. Fakat CHP’nin İş Bankası’nda hisseleri var. İş Bankası Türkiye’nin en büyük ve en başarılı özel işletmelerinden biri. Ülke ekonomisine büyük katkıları var. Bu talihsiz durumu da banka oluşturmadı. Bu durum İş Bankası’nı da zora sokuyor ama banka fiilen bu duruma karşı bir şey yapamaz. Bir bakıma da CHP, İş Bankası hisselerini gasbetmiş sayılabilir. Zira M. Kemal’in vefat ettiği tarihte CHP tek parti olarak devlet ile aynıydı. Ona bırakılan miras devlete bırakılmış sayılabilir. CHP bu yüzden de Siyasi Partiler Mevzuatına aykırı bir oluşum.
CHP kendisinin ve kendi çizgisinin ülkenin tek ve gerçek sahibi olduğu inancında ve havasında. Kendisini öbür partilerle eşit statüde değil ayrıcalıklı bir siyasi hareket olarak görüyor. Diğer siyasi partilerin bir tür sapma olduğu kanaatinde. Bu yüzden meşruiyet ölçüsü olarak demokratik standartlara değil kendisine bakıyor. Partililerde, tahsil seviyeleri ve sosyoekonomik durumları ne olursa olsun, diğer insanlara ve çizgilere karşı tuhaf bir üstünlük duygusu hâkim. CHP’li olmanın kendilerine bir üstünlük kazandırdığı kanaatindeler. CHP’li olmayanlara küçümseyerek ve hatta acıyarak bakıyorlar.
CHP’nin bu çalkantılı günlerinde gerçeği bir kere daha dile getirmekte fayda var. CHP ya kapatılmalı ya kendi kendisini feshetmeli ya da parti olmaktan çıkmalı, statü değiştirmeli. Mesela bir vakfa dönüşmeli. "Cumhuriyet Halk Vakfı" adını almalı. İş Bankası’ndaki CHP hisseleri de bu vakfa geçmeli. Bu vakıf siyasetle ilgilenmemeli, tarih, kültür ve sanat faaliyetleri yürütmeli. Banka hisselerinden elde edeceği gelirleri bu faaliyetlerde kullanmalı.
CHP mevcut hâliyle ne yazık ki Türkiye demokrasisinin önündeki en büyük engellerden biri. Parti olmaktan çıkması ve bir vakfa dönüşmesi hem CHP’lilerin hem de bütün Türkiye’nin hayrına olacaktır.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...