Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Gazetelere yansıyan ve büyük bir memnuniyetle verilen bir habere göre trafik cezalarının insanların malî gücüne ve servetine göre belirlenmesi düşünülüyormuş. Yani aynı suçu işleyen zenginlere daha çok fakirlere daha az para cezası verilecekmiş. İddialara göre bu tarz cezalandırma adalete daha uygunmuş ve trafik suçlarının caydırılmasında daha etkili olacakmış.
Bu tarzın bir çeşit müterakki (artan oranlı) vergi uygulamasına benzetilmesi mümkün. Müterakki vergi insanların gelirleri yükseldikçe, vergi oranlarının da yükselmesini gerektiriyor. Aslında vergi oranı aynı olsa da zenginlerden daha çok vergi alınıyor. Vergi oranının yüzde on olduğu bir yerde 100 lira kazanan 10 lira vergi verirken 1000 lira kazanan on katıyla yüz lira, 1 milyon lira kazanan ise on bin katıyla yüz bin lira vergi veriyor. Ancak, müterakki vergi görüşü mutlak vergi miktarının artmasıyla yetinmeyip vergi oranlarıyla oynamaya yöneliyor. İnsanların gelir seviyesi yükseldikçe tabi oldukları vergi oranlarını yükseltiyor. Bunun daha adil olduğunu düşünüyor. Aşağı yukarı aynı argümanlarla, zengine daha fazla fakire daha az trafik cezası kesilmesinin adalete daha uygun ve daha adil olduğu savunuluyor.
 
Bu yaklaşımın hem mantığı hatalarla dolu hem de uygulamada çeşitli problemlere yol açması kaçınılmaz. Her şeyden önce, hukukun hâkimiyeti ilkesine aykırı. Hukuk önünde eşitlik, kuralların genel, soyut ve eşit olmasını, insanların özel ve özgül durumlarına göre ayrımcılık yapılmadan uygulanmasını gerektirir. Bu çerçevede, aynı suçu işleyenlerin aynı şekilde cezalandırılması esastır. Trafik suçlarına farklı cezalar uygulamaya kalkmak bu ilkenin açıkça ihlâli anlamına gelir ve uygulama muhtemelen yargıya taşınır.
 
Bu uygulama kamu otoritesinin vatandaşlar arasında malî güçlerinden ve servetlerinden dolayı negatif ve pozitif ayrımcılık yapması anlamına gelir. Bu ayrımcılık muhtemelen başka ayrımcılık talepleri tarafından takip edilir. Kendilerini başkalarına göre dezavantajlı görenler farklı muamele, yani pozitif ayrımcılık talep eder ve bu yolculuğun nerede sona ereceği önceden bilinemez ve tahmin edilemez.
 
Bu uygulama, ayrıca, devletin vatandaşlarını daha sıkı bir takip altına almasını gerektirir. Özel hayatın mahremiyetinin ihlâline giden yolu açar. Ayrı cezalandırma ceza kesilecek her bireyin malî ve maddî durumu, serveti ve servetinin kalemleri hakkında kamu otoritesi tarafından bilgi toplanması mecburiyetini doğurur. Bu yüzden bütün vatandaşların tam manasıyla takip altına alınmasını ve her şeyiyle ilgili bilgilerin kayıt altına alınarak bir merkezde toplanmasını icap ettirir.
 
Diğer taraftan, vatandaşlar bu uygulamaya karşı tedbirler alabilir. Üzerlerindeki varlıkları sevdikleri ve güvendikleri insanlar arasında dağıtarak fiiliyattaki zenginliğini resmiyette gözden kaçırmaya çalışabilir. İnsanlar servetlerinin en azından bir bölümünü olağan yolların dışına taşıyabilir ve kayıt altına alınamayacakları şekilde muhafaza etmeye yönelebilir. Örneğin servetini kasalarda muhafaza edilen altına çevirebilir.
 
Güçlü siyasî ve idarî bağlara sahip olanlar bu bağlara dayanarak bu tür daha ağır cezalandırmalardan kaçınabilir. Böylece vatandaşlar arasında yeni bir ayrımcılık türü ortaya çıkar veya zaten var olan ayrımcılık kuvvetlenir.
 
Son olarak, ayrı ceza uygulaması toplumda bir çeşit servet düşmanlığı olgusunun ortaya çıkmasını da teşvik edebilir. Bu şekilde bir anlamda iyi çalışmak ve çok kazanmak bir çeşit cezalandırılma sebebine dönüşür. Oysa, piyasa şartlarında her çok kazanan kişi aynı zamanda içinde yaşadığı topluma da büyük katkı sağlamaktadır…
 
Sonuç itibarıyla, insanlara malî gücüne ve servetinin miktarına göre trafik cezası kesilmesi bir taraftan akla, mantığa diğer taraftan hukukun hâkimiyetine ve hakkaniyete aykırı.
ÖNE ÇIKANLAR