Elemelerin ardından

A -
A +

2005 Avrupa Şampiyonası elemelerinde bütün maçlarımızı kazanarak finallere katılmaya hak kazandık. Namağlup unvanımız gurur verici olmakla birlikte grubumuzdaki rakipler Avrupa'nın ilk 10 takımı arasında sayılamayacağı için galibiyet hedefinin yanında uzun vadeli bir başka hedefe yöneldik. Gençleri sahneye çıkardık ve Milli Takım oyuncu havuzunu mümkün olduğunca genişlettik. NEREDEN NEREYE Gençleri kazanmak klişeleşmiş bir ifade haline geldiğinde anlamını yitirebiliyor bazen; bu nedenle hatırlatalım. 12 yıl öncesini kaç kişi anımsar bilemiyoruz; 1993 Avrupa Şampiyonası elemelerinde yine Hollanda ile aynı grupta idik. Tam kadro oynadığımız maçlar baştan sona çetin bir mücadeleye sahne olmuş, ikisini de zor kazanabilmiştik. 20 Kasım 1991 tarihindeki ilk maçta Mersin'de son anda 91-90 kazanmıştık. Atışımız havada iken süre bitmiş, basketin geçerli olup olmadığı epeyce tartışılmıştı. 18 Kasım 1992'de Hollanda'daki rövanşı ise yine tek sayı ile (85-84) zor geçmiştik. Hüsnü'nün, Harun'un, Orhun'un takımımızın yükünü çektiği bu dönemde bütün gücümüzle yüklendiğimizde zor yeniyorduk Hollanda'yı. Hollanda'yı kendi evinde genç oyuncularımızla 67-47 ezerek yenmenin anlamı, nereden nereye geldiğimizi göstermesi açısından da büyük önem taşıyor. MİLLİ TAKIM TATİLDE Kasım ve şubat aylarındaki Milli Takım müsabakalarının kaldırılması yüzünden kış boyunca Milli Takım karşılaşmaları oynanamayacak. Dolayısıyla 12 Dev Adam da diğer milli takımlar gibi üç gün arayla 6 eleme maçı oynayıp tatile girdi. Kış boyunca basketbolseverler milli takımları desteklemek için salonlara gidemeyecek, hayran olduğu yıldızları milli forma altında izleyemeyecek, medya bu önemli boyuta yer vermeyecek, önemli bir heyecan potansiyeli âtıl kalacak. Çok daha büyük kulüp bütçelerinin baskısı altındaki futbolda dahi milli takım müsabakalarını sezon içerisine serpiştirmenin yolu bulunurken, FIBA bu konuda bir çözüm üretemedi ne yazık ki. Basketbolun gelişmesinin lokomotifi durumundaki milli takımlar sezonun büyük bölümünde sahadan çekilerek gelişim potansiyeli sınırlandı. Basketbolda futbolda olmayan NBA gibi bir tehdidin varlığı gidişatı etkilese de bir takım çıkış yollarının yine de üretilebileceğini umuyoruz. POTANSİYELİ DEĞERLENDİRMELİYİZ Milli takım konseptinin başarılı kullanımıyla her yıl geniş kitlelere ulaşan FIFA ve UEFA ise bunun meyvelerini toplamakta. Hatırlayacaksınız, milyonlarca dolar maliyetli Ortega'nın F.Bahçe'de oynarken takımını bırakıp Arjantin Milli Takımı'nın Japonya'da oynayacağı özel maça gitmesine o zaman içerlemiştik belki, ancak futbolu endüstri haline getiren başarının temel taşlarından birini FIFA ve UEFA'nın bu şekilde milli takım boyutunun arkasında durması oluşturuyor. Oysa basketbolda en iyi ürünlerimizi sahadan çekmiş durumdayız. Olimpiyatlarda takımlara 2005 Avrupa Şampiyonası'na da direkt katılım hakkı tanınmasıyla Litvanya, İtalya, Sırbistan, İspanya gibi basketbol devleri elemelere dahil edilmedi. Basketbolseverler bu takımları izlemekten mahrum kalırken bizim grubumuzda olduğu gibi dolaylı sorunlar da çıktı. Elemelerde rekabet düzeyi ile birlikte heyecan, seyirci sayısı, naklen yayın değeri, sponsor katkısı gibi önemli kriterler hep birlikte düştü. Futbol gibi iyi yönetilen bir sporun da eleme grupları aynı dönemde oynandı. Avrupa'nın bütün güçlü takımları sahadaydılar ve futbol heyecanının gelişmesine hizmet etmekteydiler. Şampiyon Yunanistan adı sanı duyulmamış küçücük Arnavutluk ile oynadı mesela. Tiran'daki sürpriz sonuç tanıtım etkisini daha da arttırdı. Yunanistan galibiyeti tarihi bir zafer olarak Arnavutluk futbol tarihinde yerini alarak ülkenin adeta futbola odaklanmasını sağladı. Küçük Arnavut çocuklarının büyük hedefleri var şimdi, bir sürü potansiyel yetenek futbola yöneliyor, onlarla birlikte Arnavut şirketleri, medya ve futbolun gelişimine katkı yapacak tüm diğer unsurlar da... Yenilselerdi dahi Arnavutluk futbolu için bir önceki şampiyon ile oynamak çok önemli olacaktı. Basketbolda ise son şampiyon Litvanya ile en güçlü diğer takımların sahada olmamasının ötesinde de sıkıntılar var. Geçen yıl alınan bir kararla ilk 24 takım diğerlerinden ayrıldı. Basketbolda küçük ülkelerin büyüklerle oynaması bu yüzden artık mümkün değil. İlk 24 takım kendi arasında eleme oynarken, sonrakiler de yine kendi aralarında ayrıca sıralanıyorlar, Avrupa Şampiyonası'na katılmanın hayalini dahi yaşayamadan ve Avrupa'nın büyük takımlarıyla hiç oynamadan, basketbolun gelişmesi için ulusal ilginin lokomotifi milli takımların kendi ülkelerinde daha fazla sahaya çıkartılmalarının yerel olarak, en iyi takımların (ürünlerin) mümkün olduğunca sergilenmesinin ise genel olarak katkı yapacağını düşünüyoruz. Başarılı örnekler ortada.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.