Bir 27 Mayıs vardı!

A -
A +
Bir 27 Mayıs vardı!

ADNAN MENDERES 28 Mayıs 1960 günü kimse sokağa çıkmadı, aydınlar tepki koymadı. Bu da ihtilalcileri cesaretlendirdi, darbe bayramlaştırıldı. Adnan Bey, kendisini darağacına götüren savcıya "sizi de yorduk" diyecek kadar zarif, darbeciler ise idamda kullanılan ipin bedelini Menderes'in eşinden isteyecek kadar kabaydı!.. Bir 27 Mayıs vardı!

BEYOĞLU SOKAKLARI 6-7 Eylül 1955 tarihinde Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığı iddiasıyla Beyoğlu'nda Rum azınlıkların iş yerleri yağmalanmış ve binlerce kişi evini terk etmek zorunda kalmıştı. Yassıada Mahkemesi, bu olaydan da Menderis'i sorumlu tutmuştu. Bir 27 Mayıs vardı!

İDAM KARARI YASSIADA'DA İhtilalin ardından Yassıada'dan 15 idam kararı çıktı. Milli Birlik Komitesi, kararı değerlendirecek birikime haiz değildi, odalar dolusu dosyayı okuyamaz, anlayamazdı. Tayyare ile yollanan özete göz ucuyla bakıldı. Aralarında sert tartışmalar yaşandı, neticede "4'ü asılsın" buyurdular!.. Bir 27 Mayıs vardı!

Adnan Menderes, rezil bir muayeneden birkaç saat sonra asıldı. HATA YAPTI! Milli Birlik Komitesi dediğin bir avuç küçük rütbeli subay, dağıtması kolaydı. Menderes'in tertipden haberi de vardı. Ancak "köyüne yol, su, elektrik götürdüğüm erler bana silah doğrultmaz" dedi, hata yaptı. SUNUŞ Adnan Menderes 1930'da Serbest Fırka'nın Aydın Teşkilatı'nı kurdu ve Vilayet Başkanı oldu. Bu parti kapatılınca CHP'ye girdi ve 1931 yılında Aydın Milletvekili seçildi. Saraçoğlu Hükümeti'nin Toprak Kanunu Tasarısı'na itirazda bulununca, CHP Disiplin Kurulu tarafından ihraç edildi. 1946 seçimlerinde DP'den Kütahya Milletvekili seçildi, parti içinde hızla yükseldi. 1950 seçimlerinde oyların 53.5'ini alarak Başbakan oldu. 10 sene zarfında ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, şehirleşme ve sanayileşme yolunda ciddi adımlar atıldı. 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle devrildi. Yassıada'da taraflı bir mahkemenin önüne çıkarıldı. Dayanılmaz işkencelere maruz kaldı ve asıldı. Yıl 1966... Belki de 67... Zeynep Kamil İlkokulunda talebeyim. Ders herhalde hayat bilgisi... Önümüzde Ünite Dergisi... Kapakta tören adımı yürüyen askerler, üzerlerinde üç jet uçmakta... Öğretmen ansızın esneyenlerden birini kaldırdı, "sen anlat bakiyim!" Garibim alâkasızdı, kitabındaki asker resimlerinden aldığı ilhamla saçmaladı, "27 Mayıstaaa... Yurdumuzu düşmanlardan kurtardı!.." -Hangi düşman yavrum? Kim kurtardı? -... Üstelemedi, "peki hanginiz söyleyecek?" Kalkan parmakların arasında benimki yoktu ama gözüme baktı. "Söyle İrfan! 27 Mayıs'ta ne oldu?" - İhtilal oldu örtmenim, Başvekil asıldı! Çevremiz silme Demokrat Partiliydi, tafsilata da girebilir, İnönü'ye, Gürsel'e, Egesel'e laf sokabilirdim. Ama korku vardı, evde konuşulanlar mektepte anlatılmazdı. Kadıncağız uzun uzun "cık cık" etti, suratı karıştı. Şimdi düşünüyorum da el kadar çocuklara idam, ihtilal nasıl anlatılırdı? Hem darağacı kurmanın nesi kutlanırdı? Darbecinin hakkından darbeci geldi, bu garabet 80 ihtilalinden sonra kaldırıldı. Hatta, İETT otobüslerinin tabelalarından "Hürriyet Meydanı" (Bayezid) ifadesi de kazındı. Olmazdı ama, Hürriyet'in bu kadarı da fazlaydı! KİBAR, UMURSAMAZ Biliyor musunuz Menderes'in sonunu kibarlığı getirdi. Bir de umursamazlığı... Milli Birlik Komitesi dediğin bir avuç küçük rütbeli subay, dağıtması kolaydı. Kaldı ki Başvekilin tertipden haberi vardı. Ancak "köyüne yol, su, elektrik götürdüğüm erler bana silah doğrultmaz" dedi, hata yaptı. Aslında ihtilalciler de sancılıydı. Erzurum'dan General Gümüşpala "Siz kimsiniz, kimden emir aldınız" diye sorunca panik başladı. Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşayı bile aşağılayıp, cezaevine tıkmışsın. Kendi komutanına saygısız davranmışsın. Bu yüzden mütekait Kara Kuvvetleri Komutanı Gürsel'in gölgesine sığınıldı. Menderes'in efendiliği işte. Muhsin Batur yolunu kestiğinde "Hayır albayım, beni tutuklayamazsınız" dese ne olurdu sahi? Muhsin silahını çıkarıp vuracak mıydı? Vurursa vursun! Zaten asacaklar, hiç değilse mahkemelerde sürünmez, yorulmazdı. Uzatmayalım Cumhurbaşkanı, Bakanlar, Tahkikat Komisyonu üyeleri ve DP milletvekilleri evlerinden alınıp Harp Okulunda toplandı. Neden Harp Okulu? Niye böyle tatbiki darbe dersleri? Çocuklar öğrensin ileride lâzım olur belki. HER HALÜKÂRDA Menderes'i İmralı'ya götüren hücum-botuna alelacele darağacı kuruldu. Eğer aksi bir karar çıkarsa infazı gemide yapacaklardı. Gözlerini kan bürümüştü. Sen misin oligarşinin tekerine çomak sokan? Nefretlerini saklamıyorlardı. Ada komutanı Yarbay Tarık Güryay, koca Başvekili elinde sopayla karşıladı, yüzünden düşen bin parçaydı! Menderes, 5 ay boyunca tecrit edildi, nöbetçi subaylar sorularını duymadı. Konuşma melekesini kaybetmeye başladı. Bir gün dayanamadı, Yzb. Çakır'a, "Biliyor musun? Buna taksitle ölüm diyorlar" diye fısıldadı. Yassıada'da fırça atan atana. Bir ara Salim Başol saydırdı: "Şu kadar sene memleketi yönettiniz, tüccarlara, köylülere milyonlarca lira harcadınız, askerlere hiç bir hizmetiniz olmadı, hepsi bodrum katlarında çatı aralarında sefalet içinde yaşadı!" - Muhterem Başkan, omuzlarında bu şerefli yıldızı taşıyan subaylarımızın milletin saadetini kıskanacağını sanmıyorum. Cevap güzel ama, kurt, "suyu bulandırdın" diyorsa bulandırmışsındır. Kuzunun, derenin aşağısında olması kararı bozmazdı. MEZARLAR HAZIR İdamdan aylar evvel zeytin fidanı dikilecek bahanesi ile 150 çukur kazıldı, meyve sandığı bahanesi ile tabutlar çakıldı. Kale direkleri diye darağaçları hazırlandı. Hem dış baskılardan korktular, hem de Menderes'in sağ çıkmaması için her şey yapıldı. İdamdan iki gün evvel Menderes zehirlendi. Halk "uyku haplarını biriktirip intihara yeltendi" yalanı ile uyutuldu. TRT ellerindeydi, basın, külliyen yanlarındaydı... Başvekil ilacın tesiri sürerken, ayıltıldı ve apar topar ipe yollandı. Bu yargılamanın adil olmadığı vakıa, nitekim Salim Başol "sizi içeri tıkan güç böyle istiyor" demekten sakınmadı. İşin hukuki cihetini bırakalım hukukçular konuşsun ancak hekimlerin yaptıklarını (bir hekim olarak) sindirebilmiş değilim. Mesleğin haysiyeti, edilen yeminler hiçe sayıldı. Henüz şuuru yerine gelmeyen, ayakta sallanan hastaya sağlam raporu yazıldı. Hakaretin de bir sınırı olur. Asmadan az evvel zavallının bi tarafına (rektal tuşe) parmak atıldı. İSTİRHAM EDİYORUM Adnan Bey'in kapatıldığı odaya yerleştirilen bir mikrofonla bütün konuşmalar kayda alınmıştı. Gün geldi bu bantlar Nazlı Ilıcak'ın eline geçti ve yayınlandı. (Bkz: Menderes'i Zehirlediler!) 17 Eylül 1961... Saat onu beş geçiyor. Komutanla birlikte Ord. Prof. Dr. S T. odaya dalıyor. ST: "Şöyle bir umumi muayene edelim." Komutan: "Utanmayın, utanmayın!" (Herhalde belden aşağı iniyorlar) ST: "Efendim bir şey unutmuşuz. Prostat muayenesi yapalım da..." Menderes: "Efendim?" ST: "Prostat muayenesi yapılacak." Menderes: "Yok bir şey..." ST: "Ama lâzım..." Menderes: "Nasıl olacak bu?" ST: "Şey ile, eldivenle. Prostatta bir şişlik filan var mı? Bir defa müsaade edin efendim, pantolonunuzu çıkartın... Yatağın üzerine bu şekilde durun, rica ederim!" Menderes: "İstirham ederim, utanıyorum." Dr. Z: "Eğilin efendim, eğilin, eğilin! Ellerinizi yatağa koyun!.." Adnan Menderes, bu rezil muayeneden birkaç saat sonra asıldı. Ne yani, prostatında bir anamoli çıksa, tedaviye mi alacaklardı? İDAMLIK SUÇA BAK! Bir iki örtülü ödenek iddiası, birkaç radyo konuşması... Adamcağızı ipe götürecek tek delil yoktu, ihtilalciler "anayasayı tebdil, tağyir, ilga ve ihlal" gibi muğlak bir bahaneye sarıldı. Efendim laikliği zedelemişmiş. Ne zaman? Eyyûb Sultan Türbesini ziyarete açtı ya, n'apsın daha? Üstelik uçak kazasından kurtulunca adak kestirmiş! Hele bakındı şuna! Arapça ezan zaten yeterli cürm, adamı astırmaya yeter de artardı. HANİ ÖZEL HAYAT? Halk Partililerin Baykal kasetine gösterdikleri tepkiyi anlayabiliyorum, mahremiyet ortalığa saçılmamalı. Lâkin... Lakin onlar daha beterini yaptı. Savcılar gözü yaşlı Berrin Menderes'e, üstelik üç çocuğunun gözü önünde, kocasının çekmecesinden çıktığı iddia edilen kadın külotunu gösterecek kadar alçaldı. Halbuki ellerinde ne ses, ne de görüntü vardı! Neler söylendi? Neler yazıldı? Menderes, tam boynuna ilmek geçirileceği sırada cellada; 'Dur!' demiş ve dudakları, yalnız kendi gönül kulağına ve Allah'a hitap ederek 2-3 dakika boyunca kıpırdamıştır. Dua ettiği besbellidir. * Necip Fazıl Kısakürek "Son Posta" (Gardiyanın anlattıklarından) *** "Sonradan öğrendiğimize göre hakim, savcı ve subay maskesi altında idamını seyretmeye gelen katiller, yağmurun şiddeti karşısında çil yavrusu gibi dağılmış, Menderes'in son anını görme zevkinden mahrum kalmışlardı." * Gazeteci Yazar Mustafa Armağan *** "Dışarıda hava birdenbire kararmıştı. Koğuşta dahi birbirimizi seçemez olmuştuk. Saat tam 13.23'te bir 'Allah' sesi etrafa yayıldı. Bu ses, Menderes'indi. İki dakika sonra semadan tufan hâlinde bir yağmur sağanağı indi. İmralı'da bulunan karaağaçların dallarında tüneyen on binlerce kuş, yağmurun şiddetinden dolayı yerlerinden fırlayıp havaya kalkmışlar ve etrafı büsbütün karartmışlardı..." * Bolu Mebusu Reşat Akşemsettinoğlu *** "Asla muğber (dargın) değilim ve hiçbir iğbirar duymuyorum. Sizin ve diğer zevâtın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim... İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme karar-i metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek, Adnan Menderes'in ruhu sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen dualarım (üzeri çizilerek merhametim yapılmıştır) sizlerle beraberdir." * Adnan Menderes *** "Bütün Türk vatanperverleri bu muazzam ve büyük günün heyecanı içindedirler... Hakiki hürriyetin saati çalmıştır. Atatürk inkılaplarına bağlı demokratik bir memlekette Türklüğün şerefine yakışan bir nizamın temelleri atılmaktadır. Yaşasın Türk milleti. Yaşasın Türk ordusu!" * Çetin Altan (27 Mayıs 1960 - Milliyet)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.