GDO'nun şaibeli milyarderleri

A -
A +
"Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri yönetirsiniz; ama yiyeceği kontrol ederseniz, halkları da yönetirsiniz" ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger GDO'nun şaibeli milyarderleri

Bir ara İskandinavyalı geyikseverler kurtlara takıyor. Nerde parçalanmış bir ceset görseler heyheyleniyor, çatal boynuzluları korumak ve kollamak uğruna sürek avı düzenliyorlar. Degav degav degav! Urun kurtlara! Alayının bacağına ip bağlayıp sürüyor, postlarına ot dolduruyorlar. Sözüm ona ormanda huzur ve güven ortamı tesis ediliyor. Sonra? Sonra olan oluyor. Kış gelince vadiler dolusu geyik ölüsü buluyor, buna bir mana veremiyorlar. Ortalık leşten geçilmiyor. Bir ufunet, bir ufunet... Hastalıklar kapıya dayanıyor. Oturup inceliyor ve geyiklerde hiyerarşinin çok önemli olduğunu öğreniyorlar. Sürünün yaşlı erkekleri dururken gençler çiftleşmiyor. Eh ihtiyar babadan gelen yavrular da kışı çıkaramıyor. Hadiseyi çözdünüz di mi? Kurtlar yaşlıları ortadan kaldırıyor ve geyik nesline büyük bir iyilik yapıyor. * * * Efendim müteşebbisin biri küçük bir adada turistik tesis açmaya kalkıyor. Gelgelelim martı çığlıkları canını sıkıyor. Sabahlara kadar, cak cak cak! Biri akıl veriyor. "Birkaç tilki getir, barınamasınlar!" Öyle yapıyor ve hakikaten martılar uzaklaşıyor. İyi ama o günden sonra ortalık fıkır fıkır yılan kaynamaya başlıyor. Yapılacak şeyi biliyor artık. Tilkileri gönderiyor, martılara kucak açıyor... * * * Bir Fransız firması alakart restaurantlarda sunmak üzere iri kurbağalar isteyince yörenin Hintlileri sazlıklara koşuyor.. Bilmem kaç tanesi şu kadar franktan, sat, sat, para... Gel gelelim kurbağalar azaldıkça sinek ve haşerat artıyor, tahammül edilmez raddelere varıyor. Kullanılan kimyasallar yüzünden sular zehirleniyor, toprak kirleniyor, kaldırdıkları pirinç ellerinde kalıyor. Şimdi yeniden kurbağaları bekliyorlar. Gözleri ufukta... * * * Adamcağızın biri kozasından çıkmak için çabalayan bir kelebeği seyre dalıyor. Hayvancık saatlerce uğraşıp didinince dayanamıyor, çakısı ile kozanın ağzını yırtıveriyor. Ancak kafesinden kolayca çıkan kelebek uçamıyor, kaçamıyor, çiçeklere koşamıyor. Kanatları buruşup kararıyor. Meğer sır deliğin inceliğinde imiş. Kelebeğin vücudundaki mayiler ancak o çaba ile yayılabiliyor uçlara. *** Bundan 20 yıl kadar evvel Batılı ilaç firmaları anne sütünü "aratmayacak" mamalar yapmış "emzirmektense kaşıkla besleyin, doya doya yesin gelişsin" teorisini savunmuşlardı. Lakin bütün seri katiller, psikopatlar emzirilmeyen çocuklar arasından çıkınca şafak attı. Anne göğsünden sadece süt değil, merhamet, şefkat, aktığını da anlayabildiler sonunda... * * * Ben yabani hayatı çeken kameramanlara çok kızardım bir zamanlar. Şimdi büyük kedinin biri güzelim ceylanı gözlerinin önünde deviriyor, hiç karışmıyorlar. İnsan hareket mareket yapar, hışt hoşt der en azından. Elleri belinde seyrediyor, parmaklarını bile oynatmıyorlar. Doğrusu buymuş oysa... SİLAHSIZ SAVAŞ Lafı GDO'ya getireceğimi anlamışsınızdır. Sahi durup dururken organizmaların genetiği niye değiştirilir? Korkarım birileri yine dengelerle oynuyor. Muhaliflerin yazdıklarına bakarsanız GDO'lar hem bitki çeşitliliğini bitiriyor, hem toprağı kendine bağlıyor. Hani Sapanca Gölüne piranha salmak gibi bir şey. Girdikleri yerde hakimiyetlerini ilan ediyorlar ve çarklar sadece tohum üreten üç beş firma için dönüyor. Efendim balık geni eklenince domatesin mukavemeti artacakmış. Yüzgeçleri de çıkar mı bilmiyorum ama ihtimal içimizden birilerinin nesebi kuruyacak, bazılarımız da kanser olacak. Eee ekmesinler öyleyse... İşte o, o kadar kolay değil, adamlar üçüncü dünya ülkelerini ikna (!) için her yolu deniyor, sopadan anlayana sopa gösteriyor, paradan hoşlanana para veriyorlar. Projeye "Yeşil Devrim" gibi albenili bir isim takmış, Afrika ayağına bizzat Kofi Annan'ı oturtmuşlar. Eğer gelişmelerden bihuzur olanları dinlerseniz oyun büyük. Bu sayede Asya ve Afrika "savaşsız silahsız insansızlaştırılacak", Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da organik gıdalarla beslenen bir avuç mutlu azınlığa ise bomboş ve çok zengin bir dünya kalacak! Efendiler yeryüzünü yeniden keşfetmenin tadına varacaklar. İşte o mesud günler için Norveç'te Spitsbergen adasında bir dağın altına muazzam bir Tohum Bankası kurdular (Svalbard), her çeşit nebat için kafi miktar tohum tedarikleyip sakladılar. Bin yıl bile geçse bozulmayacak şartlar sağlandı, kapıyı kapattılar. Hadiseye biraz daha ılımlı yaklaşan uzmanlar... "GDO macerasının nerede duracağı belli olmaz, elimizin altında böyle bir depo olmasında yarar var" diyorlar... HANİ MAZİLERİ TEMİZ OLSA Sahi böyle bir şey olabilir mi? Ben inanırım valla. Sen işini kış tut da... Batılılar senin benim gibi düşünmez, kul hakkına inanmazlar. Onlara göre "ötekiler", sömürülebilir, kullanılabilir, öldürülebilir de icabında. Bu GDO meselesi de mıştırıklı... Arkasında sabıkalı isimler var zira. Bush'un Tarım Bakanı Ann Veneman ile Savunma Bakanı Donald Rumsfeld hiiiç itimat telkin etmiyor meselâ. Bu işle iştigal eden firmaların dosyaları kabarık. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombaları, Vietnam'da kullanılan kimyasalları (Agent Orange) üretmekten tutun da, tetanos aşısı dümeni ile Nikaragua ve Filipinler'de kadınların üreme kabiliyetlerini durdurmaya kadar... Hepsi bir yana, projenin masraflarını "nüfus eksiltme planları" ile tanınan Rockefeller Vakfı'nın üstlenmesi mide bulandırıyor. Rockefeller Vakfı bir zamanlar engellileri imha edip, insan neslini ıslaha kalkan Kayzer Wilhelm'in biyologlarına imkan sağlamış, "öjenik" adlı lanetli teoriye omuz çıkmıştı. Zikrolunan vakıf bugün Yahudi asıllı Henry Kissenger'in direktifleriyle çalışıyor. ÖRTÜLÜ SÖMÜRÜ YOLDA İşin tuhaf yanı GDO sanıldığı gibi verim artışı da sağlamıyor, daha az ilaca, daha az gübreye ihtiyaç duyduğu da kocaman yalan. Böyle bir şeyi niye yapsınlar ki? İlaç ve gübre satıldıkça petrolcüler kazanıyor. Bu GDO'lu tohumlar bizi hangi kılığa sokacak henüz meçhul, lâkin yapılan deneylerde fareler farelikten çıktılar. Hayvancıklar tel tel döküldü ve üreme kaabiliyetlerinden oldular. Yine GDO'cuların "dünyayı kurtaracağız" iddiası ile ürettikleri "altın pirinç" piyasaya verilemeden imha edildi, çünkü nergizden aldıkları genler yüzünden zehir kusuyor. Malum Hibrit tohumlar da önce hayal kurdurtmuş, sonra saç baş yoldurtmuştu. Küçük çiftçiler birkaç yıl iyi mahsul aldılar, şimdi ilaca ve gübreye verdiklerini bile çıkaramıyorlar. Toprağından vazgeçenler gidip büyük şehirlere sığınıyor. İşte bu işsiz yığınlar ucuz emek peşinde koşan sanayi baronlarının işine geliyor. Eisenhower'in Tarım Bakan yardımcısı John H. Davis ellili yıllarda "Zirai üretimde kontrolü aile çiftçisinin elinden almalı, şirketlere sunmalıyız" demişti ki aynen o yapılıyor. ABD'yi şirketler yönettiği için GDO "no prablım!" Zaten Monsanto, DuPont, Daniel Midland, Cargill gibi devlerle takışabilecek bir merci bulunmuyor. Basının lakaytlığına bakılırsa siyonistler de işin ucundan tutuyor. Off içim karardı... Hikâyemize dönsek iyi olacak. GDO'nun şaibeli milyarderleri

Rockefeller ve Bill Gates, Norveç'teki Spitsbergen adasında buzlarla kaplı bir dağın altına muazzam bir Tohum Bankası kurdu. GDO'nun şaibeli milyarderleri

Amerika'da itibarlı holdinglerin devasa gökdelenleri olur. Rockefellerlar da teamüllere uyar. VARYEMEZ AMCA ROCKEFELLER Amerikan halkının "tekelcilerin kralı, yolsuzlukların babası, petrolcülerin çarı, tiksinilen iş adamı" diye andığı John D. Rockefeller'in iş hayatına nasıl atıldığını anlatmıştık bir ara. Yalnız şu kadarını hatırlatalım, 1839 tevellüdlü J.D. Rockefeller dünyanın en büyük tekelini kurduğunda 43 yaşındadır daha... JDR girdiği sektörde tek olmaya bakar, ne yapar yapar rakiplerini köşeye sıkıştırır, çanlarına ot tıkar. Evet ABD'de anti tröst yasaları vardır ama Rockefeller için çalıştırılmaz, icabında siyasileri yemler, işine bakar. JDR çok kazanır, kazandıkça hırsı artar. Bir seferinde buğday yüklü teknesini yola çıkarmıştır. 150 dolarlık bir sigorta masrafı vardır ama yaptırmaz. Bakın şu işe ki o akşam Erie Gölü üzerinde fırtına kopar. Bu köhne tekne dalgalara dayanamaz. Rockefeller sabaha kadar giden paracıklarına yanar. Malı kurtarmanın tek yolu vardır, sigortacıyı kazıklamak. Sabah ilk işi ortağı George Gardner'ı sigortacıya yollamak olur. Gardner becerikli bir adamdır, alttan girer üstten çıkar, bir şekilde adamı bağlar. Müjde vermek için büroya döner ama poliçeyi gören Rockefeller yüzünü gözünü tırmalamaya başlar. Diyeceksiniz ki "Niye?" Az evvel gelen telgraf, geminin kazasız belasız menziline vardığını bildirmektedir zira. Hiç yoktan yatırdığı 150 dolar yüreğine oturur, evlad acısı gibi koyar. VAKIF PARAVANA JDR alkol yasağını var gücü ile destekler. Sakın müskirata karşı olduğunu filan sanmayın. Alkol dediğin, yer altına inince "para" yapar. JDR Vanezuela'daki petrol sahalarından Kızılderilileri sürüp çıkarırken, çok can yakar. Eğer Lâtin Amerika'da sol bu kadar güçlü ise onun da vebali var. Rocky petrolden büyük kazanır ama gözü doymaz, emlak, turizm, sigorta gibi alanlara da atlar. Bankalar, borsalar... Yeni yeni maceralar. Doktorları bakarlar ihtirastan gidecek, kenara çekilmesi yönünde tavsiyede bulunurlar. Rockefeller denileni yapar, bir vakıf kurar ve kendini hayır işlerine (!) adar... 1910-1937 yılları arasında tartışmasız dünyanın en zengini olan Rockefeller kurduğu vakıfla üçüncü dünya ülkelerine el atar. Gücünü kullanır, iktidarları sallamaya başlar. Vârisleri de dedelerinin yolunda gider hem Bilderberg toplantılarına yön verir, hem de TR (Triletateral Komisyon) ve CFR (Counsil on Foreign Relations) temelini atarlar. Bu örgütler "devletlerin de üstünde bir dünya devleti" için çalışır, "boğanın gözünü" (kendi tabirleridir) aileden gelenlere ayırırlar. Yine Rockefellerlar "Good Club" çatısı altında dolar milyarderlerini bir araya toplar ki Bill Gates, Warren Buffett, Oprah Winfrey, Ted Turner, John Morgridge ve George Soros gibi ünlüler göze batar. Kulüp üyeleri her yıl değişik konulara odaklanır ama değişmeyen bir gündem maddesi vardır: "İslam ülkelerindeki nüfus artışını sınırlamak!" Gün gelir Rockefeller Vakfı, Beyaz Saraya strateji üretmeye (tink tank) başlar. Genelde perde arkasında durur ama Irak, Afganistan ve değişen Çin hakkında araştırma yapanlar onu karşılarında bulurlar. Petrol, arazi ve su üzerine çıkarılan ne kadar savaş ve turuncusundan moruna ne kadar devrim varsa alayına parmak atar. Sandalye tekmelemeler, ayak kaydırmalar... Medya ile araları gaayet iyidir, JDR bir konuşmasında "sırlarımızı deşifre etmedikleri için basınımıza minnettarız" dese de "Gizli Dünya Devleti" adlı kitabıyla kendini ele verir. Satır aralarından komplo teorisyenlerine hayli malzeme çıkar. Bir zamanlar petrol sektörü külliyen Shell, Bp, Mobil, Exxon, Texaco, Gulf ve Chevron'un elindedir. Ki onlara "Yedi Kız Kardeşler" denir. (Son beşi Standart oil'in türevidir, yani Rockefeller'ın uhdesindedir). 4 BIÇKIN, 7 BACIYA! Ancak son yıllarda Rus Gazprom, Kazak Lukoil, Çinli CNPC ve Brezilyalı Petrobras da hızla büyüdü ve bu 4 delikanlı, 7 bacıları taciz ediyor. Maymun gözünü açtı artık, yarın kaynanalar, görümceler de çıkacak karşılarına. Türkiye Petrolleri sınır ötesine taşıyor mesela... Ve son bir bilgi... Birkaç hafta evvel ajanslara düşen Massachusetts mahreçli haber dikkatinizi çekti mi bilmem? Rockefeller & Co CEO'su ve Başkanı James S. McDonald (ailedendir), Boston kentinin 80 kilometre güneyinde ölü bulundu aracında. Bristol savcısı Gregg Miliote'a göre beynine sıkmış. Açıkça intihar! Dışardan bakarsanız bir eli yağdaydı, bir eli balda... Derdi neydi acaba?!. GDO'nun şaibeli milyarderleri

Çeşitli çap ve ebatlarda GDO'lu patatesler. Hadi pişirin yiyin, canınız çekiyorsa...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.