II. GEORGE BUSH HIRÇIN PRENS!

A -
A +
Oğul Bush, kaabiliyetsiz bir çocuktur, orta ve liseyi zor bitirir. Ama gençlik yıllarını hızlı yaşar. Alkol, kokain, artık ne varsa. Sonra cepheden kaçar. Babasının nüfuzunu kullanarak 'yükselir'. Ayak oyunlarıyla başkan seçilir ve dünyanın başına dert olur Bushlar derin bir ailedir, hanedan mantığı ile çalışırlar. Saldırgandırlar, savaş yanlısıdırlar. Amerikan devletinin tam 12 yılına ipotek koyarlar. II. GEORGE BUSH HIRÇIN PRENS!KOMEDYEN GİBİ Bush gaflarıyla ve sakarlıklarıyla tanınır. Asla düşülmez denilen 'ginger'ı devirerek üretici firmayı zora sokar. Kraker yerken kafasını gözünü betonlara vurur ciddi darbeler alır. Dünyayı kana bulayan Başkan kendini yaralamayı da başarır. Gitttikçe sevimsizleştiği günlerden birinde danışmanları Bush'a "şow yap" tavsiyesinde bulunurlar. "Mesela" derler, "mekteplere git, miniklerin başını okşa!" Başkan uygun bulur ve okul ziyaretinde karar kılar. Çat kapı bir sınıfa dalar. Bir iki soğuk espriden sonra çocuklara döner, "Sorusu olan var mı bana?" Titrek bir parmak kalkar. -Adım Cony efendim. 1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen başkan olmanız dürüstlüğe sığar mı? 2- Irak da kitle imha silahı bulunamadı. Peki dökülen kanlardan hiç mi yüreğiniz sızlamadı? 3- Hem terörizme karşıyım diyorsunuz hem de İsrail terörüne destek veriyorsunuz. Sizce bu tavır... Sözünü tamamlayamadan zil çalar. Başkan "çıkabilirsiniz" gibisinden bir işaret yapar. İkinci ders kaldıkları yerden başlarlar. Başkan "Evet" der, "başka sorusu olan?" Yine bir el kalkar. Adım Tomy efendim. Benim de size birkaç sorum olacak: 1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl başkan oldunuz? 2- Irak da dökülen kanlar hiç mi yüreğinizi sızlatmadı? 3- Hem terörizme karşıyım demeniz hem de İsrail terörüne destek vermeniz tenakuz sayılmaz mı? 4- Arkadaşım Cony'i n'aptınız? 5- Geçen ders zil niye yarım saat erken çaldı? Nedendir bilinmez Obama, üniversiteli gençlerin sorularına muhatap olduğunda bu fıkra geldi aklıma... Her ne kadar George W. Bush ile kıyaslanmayacak kadar dengeli durursa da... YALNIZ KOVBOY Neyse biz hikayemize dönelim... G. Walker, 1946'da Connecticut'ta doğar. Kaabiliyetsiz bir çocuktur... Mektep yıllarında paso çizgi roman okur, Tommiks'ten Tom Braks'tan hisse kapmaya bakar. Bilirsiniz işte... Hep o hikaye... Şirin bir kasaba... Ve havaliye dadanan gringolar... Soygun, yağma, tehdit... "Tock, smack, crassh, uh, ah, kahr, bela, karamba" üst sesleri ile renklendirilen saldırılar... Ve "nı nı nııın!" Bütün bunlara "dur" diyen bir kahraman! Kısık gözlü kovboy attığını vurur, vurduğunu yıkar, tek başına sükunet sağlar. Canın cehenneme dostum. Grav grav grav! Sonunda sessizce kasabadan ayrılır bir başka serüvene yelken açar... George'un zeka seviyesinden bahsetmiştik, oturup da tuğla kalınlığındaki klasikleri okuyacak hali yoktur ya. Amerika'da bu tiplere Redneck derler, pek de makbul sayılmazlar laf aramızda. Hasılı orta lise, kör topal biter ve George Dabilyu, Yale Üniversitesine kapağı atar. Okulla dersle ilgilenmez. Mezun olduğunda (1968) kütüphanenin yerini bile bilmez, yani o kadar... Gençlik yıllarında hızlı yaşar. Her gece barda, gönlüm hovarda... Alkol, kokoin, marihuana... Artık ne ararsan... Sonra ansızın fren yapar, "yıkılsın meyhaneler" türküsünü terennüme başlar. Evanjeliklerin peşine takılır, kökü pek de derinlere inmeyen inancı yaymaya çabalar. BABAM SAĞOLSUN Askerliğini ailesinin yanında (Texas eyaletinde) Hava Muhafız Kuvvetleri'nde pilot olarak yapar. Vietnam'da savaşmamak için babasının nüfuzunu kullanır, tabiri caizse cepheden kaçar. Parasıyla değil mi verir dolarını mastırını da yapar (1975). Okuma özürlüdür, bildiği dört kıtayı şöyle sayar: Amerika, Asya, Avrupa ve "Nijerya!" Donanımsız ama hırslıdır, babasının forsunu kullanarak bir yerlere gelebileceğini hisseder ve yükselmek için her yolu mubah sayar. Kural kaide tanımaz. Kim bilir belki de işin kuralı budur, kuralına göre oynar. "Düşene bir tepik de sen at" görüşünden yanadır, Teksas'ta valilik yaptığı yıllarda işi imzaya kalan mahkumları tereddütsüz idama yollar. Bazı infazları gülerek seyrettiği söylenir, artık vebali boynuna... 1978'de Temsilciler Meclisi üyeliği için aday olursa da kazanamaz. Bir süre Texas Rangers beyzbol takımını yönetir (89-94) ama ondan da bıkar. Ardından Bush Petrol Şirketi'ni kurarsa da işi toparlayamaz. Mecburen siyasete döner, adaylığını koyar. Menejerler çalışır, eşi Laura, ikiz kızları Barbara ve Jenna ile çektirdiği "mutlu aile" pozlarıyla seçmeni yakalarlar. 1994'te Texas Valisi olur, lâkin arkasındaki kurtlar (Baba Bush, Cheney, Rumsfeld) önüne büyük hedefler koyar. Arizona Senatörü John McCain'i saf dışı eder Cumhuriyetçilere başkan adayı yaparlar. ŞAİBELİ SEÇİM Bill Clinton sevilen bir liderdir. Bütçeyi denkleştirmekle kalmaz, fazlası da çıkar. Ancak birileri ona Monica Lewinsky adlı bir Yahudi yosmasını musallat eder, macerayı manşetlere taşıyıp gözden düşürmeyi başarırlar. Böylesi durumlarda prezidentler hedef saptırır, bir yerleri bombalarlar. Clinton da fukara Sudan'ı seçer, kinin aspirin üreten tesisi berhava edip durumu kurtarmaya bakar. Kurtarır da... Demokratlar bu hengameden sıyrılır, yüzer gezer oyları yeniden toplarlar. Anketlere bakılırsa seçim kıran kırana geçecektir, tabiri caizse bıçak sırtında.... Cumhuriyetçiler, Demokratların rehavetini iyi değerlendirirler. Siyonist basın yanlarında olduğuna göre, işi oldu bittiye getirmelidirler. Neticeler kesinleşmeden zaferlerini ilan etmeli, sokağa hakim olmalıdırlar. Nasıl olsa tartışmanın gideceği yer yüksek mahkemedir. Eh orada da amcaları teyzeleri vardır, karar aleyhlerine çıkacak değildir ya... FLORİDA KRİTERLERİ Ve dananın kuyruğu Florida'da kopar. "Eyalet Valisi Jeb Bush" George'un babasının oğludur. Mimli vali ilk elde eski suçluların oy kullanma hakkını elinden alır. Böylece sabıkalı zencilerden kurtulurlar. Hatta kalem oyunlarıyla sabıkasızlardan da... Halkı açıktan tehdit eder, seçmenlerin üçte birine oy kullandırmazlar. Sandıktan çevrilenlere "protesto etmemeleri" öğütlenir. Yoksa tutuklanmak vardır işin ucunda... Bütün bunlara rağmen yarış at başı gider, soluk soluğa... Kuzen John Ellis, FOX seçim merkezini ablukaya almıştır, yalan dolan her yolu dener, havaya hakim olur bir anda. Buna rağmen işi kurtaramayınca Yüksek Seçim Kurulundan Katherina Harris'i devreye sokarlar. Harris gününden sonra mühürlenen denizaşırı oyları (ki kesinlikle usulsüzdür) geçerli sayar. Bu arada 680 muhalif reyi çizer atar, aradan çıkarırlar. ABD içinden postalananları da denizaşırılara ilave eder, bilgisayar kayıtları ile oynarlar. Demokratlar itiraza yeltenir. Ama yavuz hırsızlar baskın çıkar, açar ağızlarını gözlerini yumarlar. Uzak ülkelerde canını hiçe sayan kahramanların rencide edildiğini savunur, "teröristin bombasını bulan markasına bakmaz" gibi kel alaka açıklamalar yaparlar. Televizyonlarda kahraman hayatlarından parçalar... Damardan müzikler, iç çekmeler, hıçkırıklar... Sonra hep bir ağızdan "vatan hainlerine" yüklenir, denizaşırı kahramanları tahkir ve tezyifle suçlarlar. Demokratlar yüreksizdir, bu saldırıdan tırsar ve geri adım atarlar. II. GEORGE BUSH HIRÇIN PRENS!BABASININ İZİNDE Armut dibine düşer. George W. Bush, ilginç özelliklerini babasından alır; kendisini bekleye gazetecilere hemen her toplantıda binbir surat haliyle 'malzeme' verir. Ama bu onu sevimli yapmaya yetmez.AYAK OYUNLARI 9 Aralık Cumartesi... Florida oyları yeniden sayıma alınır. Al Gore farkı hızla kapatır, hani 66 oy daha çıksa tamam. İşin aleyhlerine neticeleneceğini fark eden uyanıklar, Yüksek Mahkemeye müracaat eder ve sayımı durdururlar. Sandra Day O'connor ve William Rehnquist adlı iki ihtiyar yargıç Baba Bush'un kankasıdır. Arizona'da açılan cazip imkanlara "he" der, gereğini yaparlar. Bir zamanlar ırk ayırımına karşı düzenlenen "Eşit Korunma Hakkı" adlı ek maddeyi çalıştırır, sayımı gereksiz bulurlar. Bakın şu işe ki Al Gore, Bush'tan 539.898 oy fazla almasına rağmen koltuğu kurtaramaz. İllizyonist medya da üsteni düşeni yapar, sahtekarları ayakta alkışlar. O günden sonra oyları çalınan Florida halkı Bush'u hep öfke ile karşılar ama başkan Cadillac'ından inmez bile, adeta milletinden kaçar. Bilirsiniz bazı politikacılar hırsızlık yapmak için makam kovalar. Bush hamudu ile götürür, makamı bile çalar. Amerikan halkı yeise kapılır, insanlarda çalışma şevki kalmaz. Niçin sabah erkenden kalkıp çalışacağım, emeğim cunta ve hempalarını zengin etmekten başka ne işe yarıyor? Hem niye vergi vereceğim? Darbe masraflarını karşılamak için mi? Evlatlarımızı savaşa yollasınlar diye mi? (Michael Moore) Bush, kasaları dolu bir iktidar devralır, ancak çökmekte olan bir ekonomi bırakır. Bir çok firma batar, bir çokları da suni teneffüsle yaşar. Kriz öyle derindir ki dünyanın bile çivisi çıkar. Clinton devrinde ABD vatandaşı olabilmek için riskler alan insanlar ABD'den kaçmaya başlar... Ceberut bir polis devleti... Gemisini kurtaran kaptan. PİŞKİNLİK STANDART 20 Ocak 2001... Bush ABD Kongre binası basamaklarını tırmalanırken halk "yuh" çeker, adeta boğazını yırtar. Ama cunta profesyoneldir, ıslıklanmış, alkışlanmış kimin umurunda... Peki bu ekipte kimler vardır? Dick Cheney'den başlayalım! Mandela düşmanı, fukara çocuklara sağlanan yardımlara karşı bir garip muhafazakar... Kaldı ki petrol tröstleri ile kurduğu ilişkiler gün yüzüne sızar. Adalet Bakanı John Ascroft valilik yıllarında imzaladığı idamlarla tanınır, kampanya sırasında AT&T, Rent A Car, Enterprise, Microsoft gibi firmalardan bağışlar sağlar. Hazine Bakanı Paul O'Neill daha evvel alüminyum firması Alcao'da çalışmıştır, seçilince firmanın arıtma sistemi kurmasına gerek kalmaz, havamıza her sene 60 bin ton SO2 salarlar. Tarım Bakanı Ann Veneman genetik yapısı değiştirilmiş gıdalardan yükü tutar. Kaldırdığı kanunlarla Calgene/ Monsanto/ Pharmacia firmasının önünü açar. Ticaret bakanı Don Evans Petrol şirketi Tom Brown'un CEO'sudur. Bush'un kampanyası için tek başına 190 milyon dolar toplar. Savunma Bakanı Rumsfeld, doğan görünümlü şahindir. SSCB ile yapılması planlanan Stratejik Silahların Sınırlandırılması anlaşmasını baltalar. Pharmacia ve General Instrument'in (sonra Motorola) CEO'sudur, zamanında Kellogs, Sears, Allstate, Chigago Tribune, Los Angeles Times'da yönetim kurulu üyelikleri yapar. UYANIKLAR MANGASI Enerji bakanı S. Abraham uslanmaz bir çevre düşmanıdır, az yakan otomobillere ve yenilenebilir enerjiye karşı çıkar. Gözü Alaska petrollerindedir. Ama efendim ormanlar gidermiş. Hiiiç sallamaz. Sağlık bakanı Tommmy Thomson tütüncülerin yoldaşıdır, valilik kampanyası esnasında Philip Morris'ten para aldığını saklamaz. İçişleri bakanı Gale Norton, Ford Motor ve Bp Amaco tarafından desteklenen çevre derneğinde çalışsa da "Tehdit Altındaki Türler" kanunu anayasaya aykırı bulup mer'iyetten kaldırır. Kurşunlu oyuncaklar imal eden firmaların avukatlığına soyunur utanmadan. Çalışma Bakanı Elaine Chao ise Dole Gıda, Clorox, Kuzeybatı Havayolları ve CR.Bard firmalarıyla içli dışlıdır. Tıbbi cihazlar imal eder, bunları tecrübe için kanunsuz deneyler yapar. Dışişleri Colin Powell Gulfstream, Aerospace ve AOL yönetim kurullarından gelmedir... Kısaca silah tüccarıdır, kan alır, irin satar. Gizli Danışman Kenneth L. Lay ise mensuplarına saunalı odalar, limusinler, albenili sekreterler sunan Enron'un başıdır diyeyim de anlaşıla... Bunların ortak özellikleri halktan değil firmalardan yana durmalarıdır. Fukarayı, tabiatı, barışçı insanları sevmez tozdan dumandan medet umarlar. HAÇLILAR SİLBAŞTAN Bush başkan olduktan sonra kurmaylar değişik kumpaslar kurar Amerikan halkını savaşa hazırlarlar. Nitekim 10 ay sonra İkiz kuleleri ve Pentagonu vurdururlar. Fahrenheit 9/11'i seyreden herkes bunun devlet eliyle yaptırıldığını anlar. (Bu tertip bir başka yazımızın konusu olacak) George W. ilk anda tedirginliğini saklayamaz ancak esas oğlan (Dick Cheney) vaziyete hakimdir, sağlam duruşuyla Bush'a güven sağlar. Acemi başkan ezberletildiği gibi "Haçlı Savaşını başlattığını" söyler ve düğmeye basar. İlk elde Afganistan'a dalar, Raşid Dostum adlı bir eski bir Rus çavuşunu kullanırlar. Bu ihtilal çok kanlı olur, yargısız infaz yaparlar. "Hey sen, sen ve sen Taliban yanlısısın, duvar dibine çök!" Degav degav degav! Ülkenin başına ısmarlama bir adam koyar, resmen ferman okuturlar. Ve sıra gelir Irak'a... Bağdat'ı kitle imha silahları geliştirdiği iddiası ile suçlar, güzelim ülkeyi yakar, yıkar, müzelerini boşaltırlar. Maksat bağcıyı dövmektir, Saddam'ı bahane eder günahsız halkın canına okurlar. CIA ve Mossad 7/24 mesai yapar, Şii-Sünni gerginliği çıkarabilmek için Ehl-i Beyt kabirlerini bombalar. Böyle bir eylemi hiçbir Müslüman yapmaz, alet de olmaz. Filistinlileri katletme işini ise Siyonistlere bırakır, kanlı cinayetlerin arkasında dururlar. Hukuğu ara ki bulasın... Ebu Garipler, Quantanamolar... Sırada Suriye, İran, Sudan vardır... Ama sıkar! Zira maskeleri düşer, yalanları su yüzüne çıkar. Artık bu tezgahları saflığı salaklığı ile tanınan Amerikalılar bile yutmaz. II. GEORGE BUSH HIRÇIN PRENS! Oğul Bush, ileri görüşlüdür. Özellikle dürbünün kapağını çıkarmayı akıl ettiği zaman...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.