Kırım Kırım kırdılar

A -
A +
Allah rahmet eylesin babam Celal Hebu ayaklı arşiv gibiydi adeta. Küpürler kesmiş, notlar tutmuş, zarflamış dosyalamış kaldırmış kenara. Karıştırırken büyük ninemin hatıralarını buluyorum ve üç beş de sararmış fotoğraf yanında... Cihan harbi yıllarına dair değerli bilgiler var. Sadık Abiye bahsediyorum "iyi ya" diyor, "haber yapsana!"
Ninem sade yazmış, girizgâhsız girmiş mevzuya: Adım Gülsüm. Kırım Akmescid eşrafındanız. Tatarlar olarak Çarlardan da çok çekmiştik zamanında. Komünistler daha beter çıktı, hani gelen gideni aratır derler ya. Bolşevikler malımızı mülkümüzü elimizden aldılar. Beyim öğretmendi, boğaz tokluğuna çalışıyordu, devlet kapısında. Büyük bir baskı vardı, camileri hedef almışlardı, Akmescid'de mescid kalmamıştı adeta. Ve Cihan Harbi patladı, Almanlar 1941 yılında Kırım'a yöneldiler. Ruslar panikledi, ambarları yakıp kaçtılar. Bu arada beyimi de (40 yaşındaydı oysa) silahaltına aldılar, sürdüler ateş hattına.

ÖZ YURDUMDA GARİPTİM
Almanlar Ruslar kadar baskıcı değildi, ibadetimize karışmıyorlardı en azından.  Şehirler bombardımana maruz kalıyordu. Bu yüzden Seyyidler reyonuna bağlı, Beş Kurtga köyüne çekildik, ata topraklarımıza. Günün birinde beyimden mektup geldi. Almanlara esir düşmüş. "Halsizim hastayım çocukları görmek istiyorum" diyor. Hemen bir hindi kestirdim, verdim fırına. Çocukları alıp çıktım yola. Kar, kış, ayaz. Burnumuzdan çıkan buhar buz oluyor anında. Canköy az yol değil, günde on saat yürüyebilirsen, 5 gün sürüyor. Akşamları Tatar köylerinde kalıyoruz, döşek seriyor, sofra açıyorlar. Hindiyi de niye yük ettim bilmem, cam gibi dondu, bi' de onu taşıyorum sırtımda. Alman komutan bize iki dakika süre tanıdı, sokulduk kapıya.  Muhafızlar asabi "nayn nayn" deyip duruyorlar. Kızım tellere kadar yaklaştı ona ses çıkarmadılar ama. Birden kurt köpekleri daldı çocuğa. Allahtan üzerindeki elbiseler yorgan gibi kalın, diş geçmez ki, bildiğin keçe aba.  Neyse beyim geldi, erimiş solmuş. Henüz kucaklaşıp ağlaşamamıştık ki "bitti" dediler, "ayrılın tamam!"
Biz Akmescid'e döndük beş on gün sonra da beyim geldi ardımızdan.
Komutan sormuş "Sen Türk müsün?" Evet. Komünistlere karşı mısın. Elbette!
-Salın bunu, gitsin köyüne.
Ancak yolda ayakları donmuş morarmış, koca adam ağlıyor ıstıraptan. Beyimi fıçı içine oturttular, otlar kökler attılar adeta haşladılar. Boncuk boncuk terledi iyi geldi bi iznillah.
Almanlar Rus aleyhtarlarına toprak veriyorlardı, bize de düştü bir parça. O sene mısır ektik, karpuz kavun aldık yaza.  İki yıl geçti sanırım, Rus saldırıları başladı bu defa. Gece sirenleri duyunca sığınaklara koşuyoruz, bir çatırtıdır kopuyor ortalıkta.  

ZOR SEÇİM
Rusların Kırım'ı ele geçireceği belli oldu. Almanlar çekilmeye başladılar. Mütereddittik. Ne yapsaydık acaba? Ani bir kararla Almanlara takıldık, üst baş, nevale bile alamadan çıktık yola.
Vatanımda ölmek istiyorum diyenler de arzularına nail olamadılar, Stalin onları bir gece de topladı, sürdü Orta Asya bozkırlarına. Çoluk çocuk hayvan vagonlarına tıkılmışlar.  Tek verdikleri süpürge tohumu. O da felâket ishal yapıyor, garipler eriyip soluyor, cesetleri atıyorlar aşağıya.
Neyse Ukrayna'nın Odesa limanına geldik. Mültecileri bir kışlada topladılar. Zemheri, rüzgâr kesiyor adeta. Tekneler kalkıyor ama binmek ne mümkün. Edige Krimov adlı biri yardım etti, gemiye aldılar.
Nihayet kazanlar yandı, halatlar toplandı, çarklar döndü ve başladı macera. Nereye götürüldüğümüze dair bir bilgimiz yok, bindik bi alamete, gidiyoruz kıyamete. Yakınlarımıza cup cup bombalar düşüyor, gemi bir o yana yatıyor, bir bu yana. Köstence limanına yanaştık, bizi bir alana aldılar, etrafımız da dikenli teller, kuleler, muhafızlar.
Almanlar bizi yük vagonlarına koydular, nasıl pis anlatamam, pireler bulut halinde saldırıyor. Battaniyelere sarılıp büzüştük, nereye götürüldüğümüzü bilmiyoruz daha. Yol zaman zaman kapanıyor saatlerce bekliyoruz. İnip tuğla arasında ateş yakıyor, yemek yapmaya çalışıyoruz telaşla. Meskûn mahallerde durunca ekmek, peynir, süt, alıyoruz. Fiyatlar uçmuş, para yetmiyor gıdaya.  Romanya, Macaristan, Avusturya... Derken Almanya. Dile kolay belki bir ay gittik, dura kalka, dura kalka. Ve adı ...heim'la biten bir beldede indirdiler sonunda.  Yolda çok kirlenmiştik bitlenmiştik hatta.
KÖLELİK KALKMIŞTI GÜYA 
Bizi DDT ile fırçalayıp hamamlara soktular, kışla gibi bir yer, gıcır gıcır battaniyeler, temiz temiz çarşaflar. İlk defa deliksiz uyudum, rüyada mıydım acaba? Ertesi gün bizi çiftlik sahiplerine dağıttılar, adamlar işinin ehli, omzu geniş, bileği kalın olanları seçiyorlar. Benle oğlumu Tizis köyünün muhtarı aldı, küçük bir oda verdi. Düşünün kendimize ait bir çatı altı, ne büyük nimet, anlatamam asla.  Beyimle kızımı alan çiftçi yatacak yer göstermemiş, ahırlara sığınacaklar. Rica ettim onlar da yanımızda kaldılar. Sabah erken kalkıyor, gece yarılarına kadar çalışıyoruz, sadece ineklerin yemini vermekle, altını almakla, sütünü sağmakla kalmıyor, çapaya, sabana gidiyoruz ayrıca. Patates söküyoruz, kümeslere bakıyoruz..  
Bir nevi köleyiz yani, bir değerin yok, itilip kakılıyorsun icabında.
Beyim ufak tefekti, iyi bir ırgat sayılmaz. Çiftlik sahibi bir gün bağıra çağıra üstüne yürüyor, dirgeni kaldırmış tam vuracak, kızım giriyor araya. Sen misin karşı gelen tam 13 araba gübre yükletiyor el kadar çocuğa. Düşünün 4 yıl ter döktük yaranamadık adamlara.
BERLİN MÜNİH
Beyim bir fırsatını bulup mülteci komiserine çıkıyor, olanı biteni anlatıyor. Ben tahsilli bir insanım, birkaç lisan biliyorum, büyük şehirlerde daha yararlı olamaz mıyım acaba? Mâkul bulmuşlar bizi Berlin'e yolladılar. Orada Tatarların çıkardığı bir dergide iş buldu kolayca.
Derken Berlin bölündü, baktık Ruslar yine yakınımızda, huzursuz olduk, Münih'e geçtik bu defa.
Ve harp bitti, Kırım, Kafkasya ve Polonyalı mültecileri Mittenwald kampında topladılar!  Burası ABD hükümetinin uhdesindeydi. Odalarda ikişer üçer aile. Bir nevi koğuş kışla. Yiyecekler Amerika'dan geliyor herşey kutularda. Kullanılmış elbise de dağıtıyorlar ama kızıma göre bir şey bulamadık yığınlarda. Garibim eski urbalarla gelin oldu, bir Karaçay genciyle yuvasını kurdu kampta. Her şey karne ile veriliyor, bakliyat, konserve, yağ, tuz, çikolata.  Bunlar bize lüks, Alman çiftçileri ile değişiyoruz, meyve sebze alıyoruz karşılığında. Fransız birliklerinde Arap askerler vardı, zaman zaman zerzevat getiriyorlar, ne büyük ikram ama!
Ben mutfakta çalışıyordum, patatesin kabuklarını kalın soyuyordum,  alıp geliyorum eve, yıkayıp yemek yapıyorum çocuklara. Kampta yemek var ama domuz katıyorlar.
EVLİ EVİNE KÖYLÜ KÖYÜNE
Yıl 1948 artık herkes yerine yerleşiyor, bu saatten sonra Kırım'a dönemeyiz. En iyisi  Türk'üz demek, yollasınlar Anadolu'ya. Damat becerikli bir genç. Türk talebelerden bilgi toplayıp senaryo yazmış, "yok şu vilayetteniz, yok şunlardanız filan..." Evet sorsalar öyle birileri var.  Evrak istenince ümidimiz kırıldı ama damat oturup belge düzenledi. Patatesten mühür kazıdı bastı kağıtlara. Almanlar titizdir güya yuttular, kim bilir belki de üstünde durmadılar.  Ausburg'dan İtalya'ya geldik, Napoli'den gemilere bindik çıktık deryaya. Deniz nasıl dalgalı anlatamam, içimiz dışımıza çıktı adeta. 4 gün sonra Tuzla'ya vardık. O gece denizde bekledik, çalkantıdan yanaşamadık karaya. Bizi İzmir'de iskan ettiler, kızımı ise Eskişehir Çifteler'e yolladılar.   Hasılı onca ülke dolaştım ama Türkiye'nin yeri başka. Ne kadar mesut olduğumu anlatamam burada. Evet, hatıra böyle bitiyor, rahmetli nineme bir Fatiha okumuşsunuzdur mutlaka.

HİLALSİZ OLMAZ
Mittenwald kampında oğlum ve arkadaşları... Çocuklar erimediler kültürlerinden kopmadılar. Onca işimizin arasında Ayyıldız işliyorduk formalarına.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.