KİRLİ TEZGÂH!

A -
A +
Üç çeşit yalan vardır derler: Yalan, kuyruklu yalan, istatistik. Afganistan'da da üç çeşit hırsızlık var: Aşikâre götürmek, gizlice araklamak, yardım yapmak!KİRLİ TEZGÂH! Geleneksel Afgan evleri dört kerpiç duvar, tavana beş on hatıl atmış, toprakla kapatmışlar. Bir odun sobası uyduruyor, iyi kötü ısınıyorlar. Yan toprak, üst toprak, yer toprak... Zaten topraktan gelmedik mi, hem dönmeyecek miyiz toprağa? Toprak evler daha sıcak ama yağmurlu havalarda zeminde hafif bir rutubet hissediliyor. Eh o kadar da olacak. Eski Kabil daha planlıymış. Nehir kıyısındaki düzlüğü, çarşıya, pazara, camilere, medreselere ayırmış evleri sarp tepelere yapmışlar. Her ailenin bir avlusu var, eve gelin, damat geldikçe bir oda ilave ediyor, koridorla bağlanıyorlar. Bahçe içinde irili ufaklı 5-10 bina düşünün, bazen sayı 20'yi buluyor. Minik bir aile cumhuriyeti, birlikten kuvvet doğuyor! Kabil'in en gözde semti "Vezir Ekber Han". Burada benzerini çok az ülkede görebileceğiniz saray yavruları diziliyor. Pahası milyon dolarlarla ölçülüyor, kiralar 10 bin dolardan başlıyor. Bir ev ne kadar albenili olursa emniyet tedbiri o kadar artıyor, villalar kameralar, ışıldaklar ve dikenli tellerle donatılıyor. Yetmiyor, kapıya kaleşnikoflu muhafızlar diziliyor. İnanın bu ülkede fakirler daha özgür. Köşk keşane sahipleri diken üzerinde, garipler gönlünce yaşıyor. YOL, SU, ELEKTRİK Evi iyi kötü yapıyorsunuz da elektrik su getirmek boyunuzu aşıyor. Su şebekesi var ama yok, musluğu açınca senfoni dinletiyor. Bu yüzden çoluk çocuk mahalle çeşmelerinde kuyruğa giriyor. Minikler cılız bedenlerine rağmen bidonları yükleniyor, yukarılara yukarılara vuruyor. Kâbil dünyanın en bakımsız şehri. Savaşta bombalanan binaların molozları hâlâ ortada duruyor, beton iskeletler kuru kafalar gibi sırıtıyor. Yol yok, su yok, elektrik yok, kanalizasyon yok. Aslında bu da bir fırsat. İstenirse çok planlı bir şehir kurulabilir, siteler, geçitler, alış veriş merkezleri yapılabilir. Zira "yıkım" gibi bir dert de yok. İlk gün trafik çilesinden bahsetmiştik biraz. Bunun iki sebebi var, bozuk yollar, ışıksız kavşaklar ve Amerikalılar. GEÇİŞ ÜSTÜNLÜĞÜ Kâbil'de devriye gezen ABD zırhlılarına 50 metreden fazla yaklaşmak yasak. Farkına varmadınız mı göğsünüzde kırmızı kırmızı noktalar beliriyor. Bunlar üzerinize namluların çevrildiğini ve tetiğin gerildiğini gösteriyor. Olur ya şaşkınlığınız tuttu adım attınız, degav degav! Buyrun cenaze namazına... Amerikan askerleri bu ülkede öldürdükleri insanlardan dolayı sorgulanmıyor, yargılanmıyorlar. Velev ki hatalı olsalar bile "takma kafana" buyruluyor. Bazı psikopatlar özellikle düğün konvoyu basıyor, en mutlu günlerinde insanların canını yakıp bizar ediyorlar. Petrol tankerini vurup 40 masumu kavuruyorlar, kimseden çıt çıkmıyor, bir Allahın kulu da "siz ne yapıyorsunuz" diye sormuyor. Bu başıboşluk Yankileri şımartmış, kasabanın şerifi gibi dolanıyor, babası yaşında adamlara el kol hareketi yapıyorlar. SİREN DUYDUN DUR Hele Büyükelçi cenaplarının konutundan çıkması tam bir felaket. ABD elçiliğinin bulunduğu cadde zaten kapatılmış, dikenli teller, bariyerler ve koruganlarla donatılmış. Mezkur yolun açıldığı Mes'ud meydanı da kesildi mi şehir felç oluyor. İtfaiye ve ambulanslar bile bekletiliyor. Diyelim haşmetmaapları sıradan bir iş için elçilikten çıkacaklar. Önce Afgan polisi tertibat alıyor. Hammerler görünmeden evvel Jammerler köşeleri tutuyor, frekans dağıtıyor. Cep telefonlarınızın devreden çıkması konvoyun hareketlendiği mânâsına gelmiyor. Beyler keyfleri ne zaman isterse marşa o zaman basıyor. Sonra var güçleri ile gaza yükleniyor, boşaltılan yolların tadını çıkarıyorlar. Başkent Kabil'i sandığımızdan da sakin buluyoruz. Direnişçilerde eylem koyacak potansiyel mevcud ama patlama çatlama duyulmuyor. Niye? Çünkü Amerikalılara saldıracak olanın, günahsız insanları da öldürmeyi göze alması lazım. Zira işgalciler kendilerini yerlilere korutuyor, etraflarına adeta etten duvar ördürüyor. En ufak kargaşada kalabalığa ateş açıyor, çocuk kadın ayırmıyorlar. Nitekim Hayırhane mahallesinde sivil araçları ezip içindekileri öldüren Amerikan zırhlıları mahalle çocukları tarafından taşlanınca, tereddütsüz silaha sarıldılar, ortalığı kana boyadılar. GuantanAmO'nun Afgancası İşgalden evvel Irak'a defalarca gitmiş biri olarak söylüyorum, inanın insanlar Saddam'ı arıyor. Huzursuzluk had safhada, akşam eve gelip gelmeyeceklerini bilmiyorlar. Bağdat New York olacak diyenler yanıldı, şehir her geçen gün geri gidiyor. Ne eğitim, ne sağlık, ne trafik meselesi çözüldü. Tek fark şu artık alkol fuhuş ve kumar meraklıları aradıklarını buluyor! Kabil'de de Amerikalıların çakılı çivisi yok ama halkın ahlakını bozmak için gözle görülür bir çaba sarf ediyorlar. ABD sigaraları sokaklara düşmüş, alkol serbest ve seviyesiz filmlerle yüklü CD'ler yeni yetmelerin elinde dolaşıyor. Burada en büyük korku bir gece kapınızın tekmelenerek açılması ve çoluk çocuğunuzun gözü önünde kafanıza torba geçirilmesi. Tutuklular alel acele Bagram'a kaldırılıyor ve çoğunun izi kayboluyor. Bagram Hava üssü adeta Amerikan kasabası. Hamburgerciler, pizzacılar, barlar... Bir binada tutukluların bilmem neresine elektrik verip bağırtıyor, bir binada Uzak Doğulu kızlara masaj yaptırıp keyifleniyorlar. İnsan diyemeyeceğim artık, acaip bir mahluk bunlar. Kâbil caddelerinde sülün gibi jipler süzülüyor. Ben oto sayfası yapmış bir adamım, fuarlarda bile görmedim daha...Toyota Land Crusierlerin, Lexus'ların, Hammerların 2010 modelleri dolanıyor ortalıkta. İçinde sarı sarı yabancılar. Böylesi arabalara bindiklerine göre mutlaka Vezir Ekber Han'daki villalarda kalıyorlar. Hırsıza yardım Meğer bunlar yardım kuruluşlarının temsilcileriymiş. Afganlının biri "bunlar gelmeden evvel, Kabil'de tek dilenci göremezdiniz" diyor, "insanlarımıza balık tutmayı değil el açmayı öğretiyorlar. Hiçbiri kalıcı proje üretmiyor, halka iş güç meslek belletmiyorlar. Zaten çoğu misyoner, gözlerine kestirdiklerine üç beş kuruş veriyor, propaganda yapıyorlar." Rakamlara bakarsanız ABD Afganistan'a 30 milyar dolar yatırmış, ortalıkta otuz kuruşluk eser görünmüyor. Yardım dümeni soygunun bir parçası. İhaleler ilk elde Bush'a yakın firmalara veriliyor. Diyelim 50 milyon dolarlık bir proje söz konusu, mezkur firmalar kafadan kırkını alıp buharlaştırıyor ve işi ölü gömücülere devrediyor. Türkler inşaat kalitesi hususunda taviz vermiyor, astarı yüzünü kurtarmayacaksa hiç bulaşmıyorlar. Ama diğer taşeronlar işe "kısa günün kârı" gibi bakıyor, malzemeden çalıyor, işçiliği şişiriyorlar. Acı ama Afganistan gibi bir fay hattında katil binalar yükseliyor. Bilirsiniz üç çeşit yalan vardır derler: Yalan, kuyruklu yalan, istatistik. Burada da üç çeşit hırsızlık var: Aşikare götürmek, gizlice araklamak, yardım örgütü kurmak. Eğer ihracat ve ithalat rakamlarına bakarsanız Afganistan diplerde geziniyor. Ancak bu ülkede uyuşturucu gibi para eden bir "mal" var ve hacmi milyar dolarlarla ifade ediliyor. Beyaz pazarlama hususunda kıran kırana bir rekabet sürüyor, bir yanda Peştun mafyası, öbür yanda yardım kuruluşu, gazeteci, müteahhit adı altında faaliyet gösteren Batılılar. Eğer Türkleri kenara alırsanız burada dolanan beyaz adamların hiçbiri iyi niyetli değil, alayı maskeli soyguncu, hepsinin bir hesabı var. KİRLİ TEZGÂH! KIZIL ELMAYA HEY... Kâbil... Taaa Çin'e, Everestlere ve Hind Okyanusuna uzanan imparatorluğun mayası burada atılııyor. KİRLİ TEZGÂH! NEYDİ N'OLDU Sayısız zirve eseri barındıran masallara konu olan Kabil tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. KİRLİ TEZGÂH!BEKLE İŞGALCİ GEÇİYOR! ABD devriyeleri geçerken yollar kesiliyor, insanlar ve araçlar bekletiliyor. En ufak bir hareketlenmede namlular üzerinize çevriliyor. KİRLİ TEZGÂH!GRAYDER GİBİ Amerikan askerleri şehir içinde "yürüyen kale"lerle dolanıyorlar, bunlar dar yollara sığmıyor, sivil araçları eze eze yollarına devam ediyorlar. KİRLİ TEZGÂH!YOKUŞLARDA SUSAMAK... Kâbil'in yaşlıları ovaya yayılan mahallelere bir mana veremiyor. "Bizim evlerimiz yamaçlarda olmalı, hiçbir bina diğerinin güneşini kesmemeli" diyorlar. KİRLİ TEZGÂH!GÖZ KULAK OLUYOR (!) Bu şirin zeplin yolcu taşımıyor reklam panosu gezdirmiyor. Üzerinde kameralar ve dinleme cihazları var, işgalciler şehrin nabzını tutuyorlar. KİRLİ TEZGÂH!BİDOOON OMZA! Kâbilli minikler çeşme başlarında sıraya giriyor, titrek bacaklarına bakmadan ağır kovaları yükleniyorlar. Üstleri sırılsıklam, genç yaşta romatizma olacaklar. KİRLİ TEZGÂH!AÇIK HAVA HAPİSHANESİ Dışarıdan bakarsanız hayat kendi ritminde akıp gidiyor; ancak Afgan halkı özgürlüğüne çok düşkün, yasaklarla sınırlanan hayat, sinirleri geriyor. CEVAPSIZ SORULAR Sayısız sabıkası ile tanınan Bush yönetimi Irak'ı mezarlığa çevirdikten sonra, "bu ülkede kitle imha silahı yokmuş, yanlış yapmışız" dedi. İyi de gülüm, Bade harab- ül Basra... Şimdi ise "Yeni fark ettik ki El Kaide başka, Taliban başkaymış" diyorlar. Fesubhanallah! CIA gibi bir namlı mimli örgütün bilgilendirdiği Beyaz Saray bu kadar saf olabilir mi? Amerikan halkına ne versen yutar ama ya Fransızlar, Britanyalılar, Almanlar? Oturup konuştuğumuz Afgan aydınları da bilmeceyi çözememiş. "ABD Afganistan'a bir şey almak için girdi ama o şey nedir anlayamadık hâlâ. Bush Afganistan'ı kesinlikle 11 Eylül yüzünden işgal etmedi, aksine işgal için şartları hazırladı. Yabancı askerlere kesinkes karşı çıkan efsane lider Ahmet Şah Mesud'un 11 Eylül tertibinden iki gün evvel şehit edilmesi tesadüf olabilir mi acaba? Abdullah Abdullah'ın seçimlerden çekilmesi ve hakimiyeti kayıtsız şartsız Karzai'ye bırakması nasıl izah edilecek sonra?" Bin bilinmeyenli denklem kapalı kapılar ardında bir şeyler dönüyor ama... KİRLİ TEZGÂH!KİRLİ TEZGÂH!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.