Dövizde oluşturulmaya çalışılan suni artırım çalışmaları ile ilgili bir nabız yoklaması yaparken, karşıma bir işadamı çıktı. Öyle şeyler anlattı ki, Türkiye'de son dönemlerde oluşturulan suni gerginliklerin neden yapılmaya çalışıldığı görünce şaşırdım kaldım. Yoo, ne işadamının ne de doların yükselmesi için belli çevreleri tetikleyen "bankanın" ismini vermeyeceğim. Ama söz konusu işadamının bana anlattıklarını size aktaracağım. Efendim, bir banka varmış. Bu banka doların 1 milyon 700 bin lira olduğu dönemde, "Nasıl olsa bu hükümet belli çevrelerle anlaşamaz, yıkılır, o zaman da dolar fırlar" diyerek piyasadan tam 2 milyar dolar çekmiş. Fakat işler tersine dönmüş bir anda. Banka parayı aldıktan sonra doların değeri düşmeye başlamış. Dolar 1 milyon 400 bin liraya kadar düşünce 2 milyar dolar kalmış mı bankanın elinde!.. Hemen kendisine yakın çevreleri "göreve" çağırıp peş peşe suni gerginlikler (başörtüsü, protokol olayları, resepsiyon protestoları vs) oluşturmuş, doları tetiklemeye çalışmış ama piyasalar bunu hiç takmamış. 1 milyon 700 bin liradan dolar alan bankamız, bu "suni gerginliklerde" de başarılı olamayınca şimdi kös kös köşesine çekilmiş. Bütün girişimler başarısız olduktan sonra, doların yükselmesi için dua etmekten başka da çareleri kalmamış. Siz bu "banka"nın ismini merak ede durun, ben de, şunu sorayım: 2 milyar dolar için bir ülkenin geleceğini karartmaya değer mi? Deniz Baykal Muhalefette olmasına rağmen, partisinin oylarını geriletmeyi başararak siyaset tarihimize "altın harflerle" geçen CHP lideri Deniz Baykal, bir açıkhava etkinliğinde sanatçı Yavuz Bingöl'e plaket vermiş. Tesadüfe bakın, Baykal, sahneye çıkınca, yağan yağmur durmuş. Ama Baykal durur mu? Gürlemiş: "Gördüğünüz gibi CHP ülkenin üzerindeki kara bulutları bir bir dağıtıyor." Doğru söze ne denir? CHP'nin oylarını bir bir dağıtıyor. Sayesinde 3 Kasım'da yüzde 19 olan CHP oyları, şimdi yüzde 14'lerde geziniyor. Ha gayret! Erdoğan ve Uzan seninle gurur duyuyor. Sadettin Tantan TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda "Örümcek Ağı" ile bilgi veren dönemin Mali Şube Müdürü Şerafettin Bural'ın söylediklerini okuyunca hiç şaşırmadım, biliyor musunuz? Bural, "Turgut Yılmaz işin kendisine dayanacağını görünce önümüzü kesti, ekibi dağıttı. Çünkü bu işin tepesindeki siyasetçiye de ulaştık, bu siyasetçinin kardeşine de..." diyordu. İnanın şaşırmadım. Çünkü bundan yaklaşık bir sene önce bu köşede dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a bir soru sormuştum ama cevabı gelmedi. Tantan'a şunu sormuştum: "Bir gecede görevden alınmanızla, Turgut Yılmaz'ın evine bir gece aniden baskın yapmanız ve bu kişiyi soruşturmanız arasında bir bağlantı var mı?" Hâlâ cevabını merak ediyorum.