Geçen hafta buradan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya seslenmiş ve Gebze'den Harem'e kadar E-5'in ortasına kurulacak raylı sisteme neden hâlâ adım atılamadığını sormuştum. Başkan Gürtuna'dan cevap geldi. Gürtuna, şunları söylüyor: "Uzunluğu 22 km ve yaklaşık maliyeti 450 milyon dolar olarak raylı sistem Boğaz tüp geçişi ile Kadıköy İbrahimağa'da entegre edilecektir. Dolayısıyla Kartal istikametinden gelen bir yolcu İbrahimağa'da tüp geçişe transfer olarak Avrupa Yakası'na (Yenikapı'ya, buradan Taksim ya da havaalanına yine tamamen raylı sistemler ile) konforlu, hızlı ve güvenli bir yolculuk gerçekleştirebilecektir." Gürtuna, E-5 olarak isimlendirilen D-100 Karayolu'nun üzerinden Tuzla'ya kadar yapılması planlanan hafif raylı sistem inşaatının, şimdiye kadar yolun Karayolları Genel Müdürlüğü'ne bağlı olması nedeni ile başlatılamadığını da belirtiyor. Söz konusu yolun 2002 Ağustos'unda yapılan protokol ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devrinin gerçekleştirildiğini ifade eden Gürtuna, "Bu tarihten itibaren ihale prosedürü tamamlanmıştır. Önümüzdeki günlerde (Haziran ayı içinde) yapım ihalesi İETT Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek ve inşaatına en kısa sürede başlanacaktır" diyor. Öncelikle Gürtuna'nın bu samimi açıklamalarına Anadolu Yakası halkı adına teşekkür ediyorum. Ama bu olay geciktikçe bu köşeden aynı kişilere hitap etmeye de devam edeceğimi belirtmek istiyorum. Ben sadece "Un hazır, şeker hazır, yağ hazır ama helvayı ne zaman yiyeceğiz?" diye, soruyorum. Ve Gürtuna'nın açıklamalarından sonra helvanın pişmeye başladığını ve kokusunun burnuma geldiğini hissediyorum. İngilizce artık çocuk oyuncağı! Hayatta hiç vazgeçmediğim bazı temel düşüncelerim vardır. Bunlardan birisi de yabancı dilin önemidir. Daha ilkokulda öğrettikleri "Bir lisan bir insan" sözünün sonuna kadar savunucusu oldum. Ha, buna rağmen ben çok iyi bir yabancı dil biliyor muyum? Hayır, derdimi anlatacak kadar biraz pratik İngilizce, hepsi o işte... Ama beraber oturup kalktığım her çocuğa her gence yabancı dilin önemini mutlaka anlatırım. Ve bu yönde ülkemizde gayret eden insanlara da her zaman saygı duyarım. Serdar Savaşır'ı tanır mısınız? İlgilileri bilir. Kendisi Türkiye'de yabancı dilin savunucularından ve bu işin önderliğini yapanlardan. Kendisi aynı zamanda İstanbul Baltalimanı'nda, Boğaz sırtlarında bir villa içerisinde kurulu Özel Eriş Anaokulu'nun sahibidir... Tanışıklığımız uzun süreye dayanır... Bu dostum, okulunda, 2-6 yaş arası çocuklara İngilizce öğretiyor. Evet, yanlış okumadınız; 2-6 yaş arası... Serdar Bey, bu zorlu işe "Çocuğun işi oyundur" sloganıyla adım atmış. Dünyanın en ünlü okullarında uygulanan İngilizce eğitim metodlarını kullanıyor. Eğitim programının adı, ilgilileri daha iyi bilir, "English Preschool"... Türk ve yabancı öğretmenlerin uyguladığı bu programda, çocuğa sadece İngilizce eğitimi değil, bedensel, algısal, duygusal ve ruhsal gelişimlerini pozitife çevirmeleri yönünde "oyunlu eğitim" de veriliyor. Okulun, aynı zamanda, yeşillikler içerisinde çok geniş bir bahçesi var. Burada mini bir çiftlik kurulmuş ve çocuklara aynı zamanda doğa ile hayvan sevgisi aşılanıyor. Okul öncesi burada eğitim gören çocuklar dünyanın kullandığı Montessoru, High Scope ve Three R's eğitim müfredatı ve NLP (Neuro Linguistic Programming) teknikleri ile bir taraftan oyun oynarken, diğer yandan kendiliğinden İngilizceyi öğreniyor. Hani "çaktırmadan" diye bir söz var ya onun gibi... Çaktırmadan İngilizce konuşmaya başlıyorlar. "Aktif Eğitim Metodu" sayesinde çocuklar, deneyerek, uygulayarak ve yaşayarak öğrendikleri İngilizce'yi mezun olduklarında tabiri yerindeyse "su gibi" konuşuyorlar. Serdar Bey, "Çocuğun asıl işi oyundur" diyor. Oyun esnasında çocukların ilgi ve dikkatlerinin daha da arttığını söyleyen Serdar Savaşır, şöyle devam ediyor: "Okulumuzda sadece İngilizce eğitimi vermiyoruz. Her gün 09.00-16.00 saatleri arasında okulumuzun minyatür çiftliği ve yeşillikler içerisindeki bahçesinde, onlara doğaya karşı duyarlı olmayı da öğretiyoruz. Böylelikle çocuğun ömür boyu kişisel, psikolojik ve sosyal açıdan sağlıklı birey olmasının tohumlarını atıyoruz." "Şimdiki çocuklar bir harika" dedirten bu okul hakkında size verebileceğim bir telefon numarası var: (0212-229 37 76)... İngilizce'yi ilk defa lise yıllarında görmüş biri olarak şimdiki çocuklara gıpta ile bakıyorum ve imreniyorum. Kim ne derse desin, ülkemizin yarınları daha güzel olacak. Buna yürekten inanıyorum. Zayıf not dünyanın sonu değil Lise 2'deyken karneme 11 tane zayıfımın geleceğini anlayınca, "Ben bu deveyi güdemeyeceğim" diyerek babama telefon açmıştım. Daha ikinci yarıyılın başında, "Baba ben okulu bırakıyorum" demiştim. Babam da, "Sen bilirsin" diyerek, bu konudaki kararlılığıma ses çıkarmamıştı. Şimdi bunu anlatmanın ne alâkası var, diyeceksiniz. Merak etmeyin en fazla 10-15 gün içinde bu sözlerin ne anlama geldiğini göreceksiniz. Babam o gün bana o tür bir anlayışlı yaklaşım sergilemeseydi, kimbilir ben bu durumun verdiği eziklikle ya evden kaçacaktım ya da aile içi huzursuzluk uzun zaman sürecekti. Nitekim bu yanlış içerisine düşen arkadaşlarım da olmadı değil... Karne dönemlerinde evden kaçan veya intihar eden öğrencileri görünce hep bu hatıram aklıma gelir. Delikanlı çağında insan, "zayıf not dünyanın sonu" düşüncesine kapılır. Samimi söyleyeyim, yanlış bir düşünce... Evet keşke her çocuğumuz üniversite de dahil sonuna kadar okusa... Ama okumamak da dünyanın sonu değil... Danışmanlık Psikolojik Hizmetler Merkezi'nin "Sınıfta Kalan Çocuğa Ücretsiz Psikolojik Yardım ve Destek Hattı"nı görünce, ne kadar sevindim bilemezsiniz. Bu hat, özellikle anne babalar için ama çocuklar da arayabilir... Hattın amacı, "zayıf not yüzünden çocuklar dayak yemesin, evden kaçmasın veya intihar etmesin..." Her gün saat 08.00-21.30 arası uzman psikolog Alanur Özalp önderliğinde hizmet veren Destek Hattı, anne babalara önemli tavsiyelerde bulunuyor. Telefonu açtığınızda karşınıza bir psikolog çıkıyor ve çocukların başarısını engelleyen etkenleri bulup ortadan kaldırmanın bütün meseleleri çözeceğini anlatıyor. "Karnedeki zayıf notun dünyanın sonu olmadığını" söylüyor. Uzman psikolog Alanur Özalp başta olmak üzere böyle bir hizmeti başlatan Danışman Psikolojik Hizmetler Derneği yetkililerine ve çalışanlarına başarılar diliyorum. Haydi anne babalar... Zayıf not getiren çocuğunuzla konuşmadan önce şu hattı bir arayın ve bir uzmanın tavsiyelerini dinleyin. Eminim o zaman olaylara çok daha farklı bir gözle bakacaksınız. "Sınıfta Kalan Çocuğa Ücretsiz Psikolojik Yardım ve Destek Hattı: 0212- 352 09 42...