Geçen hafta yazmıştım. "Bu şarkı burada bitmez" demiştim. Bu sözün anlamı şuydu: ABD belki, Irak'ta savaşı kazanacak ama yaptığı sivil katliamlar, arkasında bıraktığı parçalanmış yüzlerce bebek cesediyle İslam dünyası dahil insanlıktan yana olanların vicdanlarındaki savaşı kaybedecek ve kendisine duyulan kinleri bir kat daha artıracak. Sonra; hiç arzulamadığımız bir noktayı da işaret etmiştik: ABD ve İngiltere'ye yönelik dünya genelinde eylemler başlayacaktır, demiştik. Başladı da... Hem de ülkemizden... Hafta içerisinde önce İstanbul'daki İngiltere Başkonsolosluğu'na, ardından Amerikan kargo şirketi UPS'ye bombalar atıldı. Görünen o ki, bunların arkası gelecek. İsteseniz de istemeseniz de gelecek... Türkiye'de, Avrupa ülkelerinde ve bizzat ABD'de bu saldırılar artacak. Yine "Bu şarkı burada bitmez" derken, ABD ve İngiltere'ye duyulan öfkenin, insanlıktan yana olan her kesimi birleştireceğine işaret etmiştik. Bu da oldu. İslam tarihinde yaşanmamış bir olay hafta içerisinde Irak'ta gerçekleşti. İlk defa Sünniler ve Şiiler aynı camide, aynı safta namaz kıldı, aynı anda ellerini kaldırıp dualar etti ve ABD'ye öfke kustu. Bu olay bile başlı başına ABD'ye bir uyarıydı. ABD'nin "Ben ne yapıyorum?" diyerek uyanmasına yetebilirdi... Oysa ne Bush, ne Blair bunu anlamadı, anlamak istemedi. Yine söylüyorum, "Bu şarkı burada bitmeyecek"... Çünkü, bu şarkının bir adı da var artık: "Bitmeyen senfoni..." Çocukların gözü önünde babaları öldürüyorlar, babaların gözü önünde çocukları öldürüyorlar... İsrail Filistin'de "Filistinlileri özgürleştirme" bahanesiyle çocuk kadın öldürüyor, ABD, Irak'ta "Iraklıları özgürleştirme bahanesiyle" kadın çocuk öldürüyor. Arada ne fark var biri bana söyleyebilir mi? Bu köşeden o kadar yazdık; açmayın şu Pandora'nın kutusunu diye neredeyse yalvardık. Ama artık kutu açıldı. Hem de bir daha hiç kapanmamak üzere... Bir tek Ladin'i yakalayamadılar, şimdi yüzlerce Ladin'le uğraşacaklar. ABD ve İngiltere'ye hayırlı olsun... Gül ve Powell ğ Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak Savaşı'nın mimarlarından "ırkının renginden utanıp giderek beyazlaşan" ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile görüştükten sonra, "Koalisyonun içerisindeyiz ve ABD-İngiltere ile birlikte hareket ediyoruz" dedi. Bu sözü duyduktan sonra düşündüm: Acaba Gül, ne dediğini ya da sözünün bu toplumda nereye gideceğinin farkında mıydı? İsterseniz önce cümleyi açalım... "Koalisyon" ve "müttefik" demek Irak'a saldıran iki ülke olan ABD ve İngiltere demek... Yani Gül, "koalisyon" derken "ABD, İngiltere ve Türkiye" mi, demek istedi? Eğer aklımızı kaybetmediysek, Gül'ün sözü işte tam bu anlama gelmiyor mu? Bu da "Irak'a savaş ilanı" anlamı taşımıyor mu? Madem biz başından beri "koalisyonun içerisindeydik", her şey bu kadar basitti, niye o zaman bu kadar tezkere kavgası verildi, Meclis bu oyunlara alet edildi, piyasalar yerle bir oldu! Karşı taraftan yani Ankara'dan nasıl anlaşılıyor, bilmiyorum ama bu söz piyasalarda şöyle algılanıyor: Ha bu sözü söylemişsin ha Bağdat'ta pazar yerine bomba atmışsın. Çocuklar da duysun-görsün Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, yine "rezil" olduğumuz İngiltere maçına Türkiye'de kim var yok toplayıp götürünce, basın da haliyle tepkiyi koydu. Bir tarafta ekmeği "50 bin lira ucuza alacağım" diyerek sabahın köründe kuyruğa giren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden "karne" ile ekmek almaya çabalayan insanlar diğer yanda "ballı börekli bir gezi" ile İngiltere'ye uçan milletvekilleri, sanatçılar, federasyon üyeleri... Basın bu geziyi eleştirince, kafileden bazılarının, oradaki gazeteci dostlarımıza, "Sizin arkadaşlar buralara gelemediler ya, bunun intikamını alıyorlar" gibi laflar ettiğini öğrendik. (Bu tepkiyi kimlerin gösterdiğini biliyoruz. Ama onlara şunu söyleyelim; onlar daha vitamin bile değilken basın bu ülkede vardı, en kral maçlara, etkinliklere onlar gibi 'beleşten' değil bütün masraflarını kendi cebinden ödeyerek gitti, yarın onlar yine olmayacak ama bu ülkede basın yine var olacak.) Bu arada, eleştirilere dayanamayan Başkan Ulusoy da, küplere binmiş ve bir bildiri yayınlamış. Ulusoy, "Niye bu kadar eleştiriliyor, anlamıyorum. Bütün hepsinin parasını cebinden öderim" diyerek kestirip atmış. Bazı kalemler ne kadar "Ulusoy yine gürledi" dese de biz Ulusoy'un Türk milleti için böyle bir fedakârlık yapacağına yürekten inanıyoruz. İnanıyoruz ki, bu masrafları mutlaka cebinden ödeyecektir. Ancak bizim inanmamız yetmiyor sayın Ulusoy. Bu masrafları ödediğinize dair faturayı da tıpkı bildiri yayınlar gibi kamuoyuna açıklayın... Böylece sadece büyükler değil çocuklar da duysun görsün...