Yani Şenol hoca, mavi boncuk dağıtmak, eyyamcılık yapmak, takımlarında oynamayan futbolculara yer vermek yerine son yılların taç giymekten yorulmayan takımı Galatasaray''ı temel olarak almıştı. Şayet, liberolu oyun yerine, ön liberolu sistemi de uygulayabilseydi Şenol hoca, o zaman sahada bir Galatasaray portresi görebilirdik. Ama yine de sadece kendi sahasında oynamayı düşünen, sert, agresif ve müthiş mücadeleci Moldova takımını Tayfur''la, Tayfun oyuna girene kadar adeta oksijensiz bırakan Milli Takım, rakibin curcunası içinden golleri çok kolay da kopardı diyemeyiz. Zaten bu tip rakiplerle bu tip oyunlar, dünkü görüntünün dışında pek sahnelenemezdi. Şenol hocanın, Cenk''le oyuna başlayışı, ben bu yazıyı yazdırırken Ümit Karan''ı tutması yürekli bir hocanın görüntülerini aksettirdi. Ümit, Okan, Suat, Emre ve Hakan Ünsal''dan kurulu orta beşlinin önünde, arkada liberosuz oynayıp, bir Ergün faktörünü kullanabilseydik, iddia ediyorum ki, Moldova kalesinde hem pozisyon zenginliği yaşardık hem de skor tabelasını daha kolay değiştirebilirdik. Türk Milli Takımı, Uzakdoğu''ya giden yolda liberosuz oynama doğrusunu, bir alışkanlığa kısa sürede çevirebilirse Galatasaray gerçeği üzerinde yoğunlaşarak, bu işin sonunda da belki de tarihimizde hiç yaşamadığımız unvanları elde edebilir. Şenol hocayı, yürekliliği ve eyyamcılık yapmadığı için kutlarken, attığı o Maradona tipi golünden dolayı da Emre''ye teşekkür ediyorum. Futbolda "Kaleciden antrenör olmaz" diyenler, Güneş''in Galatasaray''dan yararlanma akıllılığını gösterişine acaba ne der?

