Marka Futbol tebrikler vallahi!

Yukarıda ismi yazılı bir kuruluş varmış... Bu kuruluş Yılın Futbol Oscar’larını dağıtmış, yani seçmiş... Ve de geçtiğimiz yılın en iyi kulüp televizyonu olarak da FB TV’yi seçmiş... Bu kuruluşun sahibi mi, yoksa nesi ise acaba Fenerbahçeli mi? Çünkü kaybedilmiş bir maçı tekrar etmeyen, böyle bir müsabakanın mini bir oturumuna bile izin vermeyen bir televizyon böyle ödüle nasıl layık görülür? Ben bir gün sordum neden o maçı tekrar vermiyorsunuz diye, cevap olarak, “Kaybedildi de ondan” dediler... Başlığa dönelim... Ne kuruluşmuş be!

 

Karagümrük-Trabzonspor maçı mı?

 

Ben canlı izleyemedim. Tercüman yıllarının eski kadrosu ile yemekli bir toplantı vardı... Sık sık sonuç söylendi. Ve sonunda da ev sahibinin maçı, hem de 4-1 kazandığı söylenmez mi? Aklıma hemen bir hafta önce yazdığım kısa bir Trabzonspor geldi. Avcı Hoca bu kadro ile takıntılı tutumundan vazgeçmez ise vay ki vay!   

 

İşte VAR ve hakemcikler!

 

Öteden beri, ortaya ilk çıktığından bu yana bu VAR meselesine hep karşı idim... Ben hakem olacaktım ve 105x68 bir alanda yağmur, kar, çamur, engebeler arasında 90 dakika ter dökeceğim ve sonra birileri kahvelerini yudumlarken bana, “Hooop gel bak...” diyecek... İşte son Sivasspor-Galatasaray maçı... Hakem golü veriyor, sonra ekran başındaki zat gol yok diyor... Hakem de gidip beş dakikadan fazla izleyip, “Peki, gol yok” diyor... Sizce? Çoğunluk gol diyor da, düdük kimde acaba? 

 

Rashica ve de diğerleri...

 

Bizim Ömer Üründül ile maçlar boyunca sık sık konuşur fikir alışverişi yaparız. Bu defa da Sivas’taki oyunda Galatasaray’ın sözüm ona sağ kanat silahı Rashica’nın ne zaman çıkacağını konuştuk. Neyse ki Okan Hoca 87. dakikada akletti. Gomis, hani şu gol makinesi de yerini ancak 73. dakikada Barış Alper’e verdi. Ne mi oldu? Eh bu Barış maçı Galatasaray’a getirdi. Biterken; bu Seferoviç ne olacak böyle? 

 

Şenol Hoca’nın rötarı!

 

Beşiktaş’ın karşısında ligin en güçlü ekiplerinden Adana Demirspor vardı. Bir frikik golü ile öne geçen Beşiktaş her an maçı kaptırabilir idi. Ve Şenol Hoca büyük heyecanla kenarda izlediği oyuna ancak ciddi değişimleri 86. dakikada yapabildi. Daha önce çıkarılan Cenk ve Salih oyunda kalsalardı da, onlara gelinceye kadar kimler kimler kenara alınmazdı? 

 

Koca Pele de gitti be!

 

Edson Arantes do Nascimento… Ben böyle yazdım , doğru mu yanlış mı bilemem... Ama bu Pele... 1958 Dünya Kupası’nda Altafini sakatlanıp da oynayamaz hâle gelince sahaya sürülmüştü ilk on birde... Bu da kim idi böyle? Sonra baktık ki bu bir efsane olacak... Goller attı, attırdı, kupalar kazandı, kazandırdı. Ve de bence en önemlisi dolmuşa binip Avrupa’daki tüccarların eline düşüp oralardaki kulüplere gitmedi. Pele’nin Pele olarak kalışının bence en önemli yanı bu idi. 

 

Boskoviç yine kürsüde...

 

Bizim gazetenin cuma günkü sayısında bir haber vardı. Mini hâliyle düşmüştü sayfamıza... Ama bana göre içeriği çok büyük idi... Eczacıbaşı’nın kaptanı Boskoviç ülkesinin Olimpiyat Komitesi tarafından en başarılı sporcu seçiliyordu... Telekonferansla da ödülü alıyordu. Zaten Eczacıbaşı’na, Sırbistan’a maçları kim kazandırıyor ki..?

 

Bu ligi oynatmayın!

 

Dünyada böyle lig var mı? Bence yoktur... Şu Sivas’ın iptal edilen golü, Beşiktaş’ın futbolcusunun rakibine esaslı kafa atışının cezasız kalması, Antalyaspor’un bitime saniyeler kala attığı eşine ender rastlanan golü... Yoksa birileri zirveye malum takımlar dışında kimselerin yanaşmasını istemiyor mu? O zaman bu malum firmalar için yeni bir lig düzenlensin, geri kalanlar da kendi aralarında oynasınlar... Ayıp yahu! Bu hakemler ve de VAR mıdır nedir, çekin gidin be!

 

Visca’ya yazık oluyor!

 

Trabzonspor’un olduğu kadar bizim ligin de en önde gelen oyuncularının başındaki Visca bu defa köprücük kemiğinden oldu. Yani oradan kırığı var. Acaba diyorum bu yıldıza vücut vücuda gelmeyi yasaklasak mı?