Kaydet
a- | +A
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası''nda geçen hafta Anayasa Mahkemesi''nin Fazilet Partisi davasına yönelik birleştirme kararı, Türk Telekom özelleştirmesine ilişkin açıklamalar ve hükümetin reel sektörün taleplerini değerlendirmek üzere yaptığı toplantılarla geçti. Haftanın ikinci yarısında nakit sıkışıklığına bağlı olarak bono faizlerindeki hızlı yükseliş ve Merkez Bankası''nın Net İç Varlıklar hedeflerini değiştirerek manevra alanını kısıtlamasının meydana getirdiği olumsuz hava, beraberinde düşüş getirdi. Cuma günü Türk Telekom özelleştirmesine ilişkin IMF yetkilileri ve Hazine''den gelen açıklamalar satışların daha da güçlenmesine yol açtı. Geçen hafta Ulusal 100 Endeksi yüzde 9.49 gerilerken, endeks 9.546 puandan (1.4 cent) kapandı. İşlem hacmi ortalaması ise 241 trilyon lira olurken, piyasa kapitalizasyonu 45.095 trilyon lira düzeyine geriledi. Elektrik kanunu sürüncemede Uluslararası Para Fonu Heyeti''nin Türkiye''de yapacağı temaslar, piyasalar yönünden hala belirsizliğini koruyor. Soru işaretlerinin oluşmasındaki temel etken ise Türkiye Büyük Millet Meclisi''nden geçirilmesi taahüt edilen elektrik piyasası liberalizasyonu ve şeker yasasına yönelik henüz adım atılmaması. Bunun dışında ise reel sektörün hükümetten taleplerinin nasıl karşılanacağına yönelik açıklamalar da piyasalarda belirleyici olabilecek görünüyor. Reel sektör kan ağlıyor Cuma günü reel sektör taleplerinin değerlendirildiği toplantıda programdan kesinlikle taviz verilmemesi gerektiği dile getirildi. Basına yansımayan bölümde ise bürokratlara liderler, "Tedbir alınmazsa yeni bir kriz geliyor" uyarısında bulundular. Bu gelişmeler ışığında, endeks bu hafta da sıkışık görünümünü sürdürecektir. Teknik analistler, endekste hareket aralığının dolar bazında 1.4-1.5 cent düzeyinde olduğunu belirtiyorlar. Bu noktada, 10.200 puanın güçlü bir işlem hacmiyle aşılması da gerekli görünüyor. Bonolar şu anda en gözde yatırım aracı Borçlanma programı gereğince 20 Şubat''ta yapılacak borçlanma ihalesinde 3.7 katrilyon liralık bir satış yapılması sözkonusu olacak. Hazine bu büyük itfa için 20 Şubat''ta 12 ve 7 aylık iki ayrı ihale düzenleyecek. Bazı bankacılar, Hazine''nin bu ihaleyi başarıyla atlatacağını belirtirken, bir başka grup ise borçlanma maliyetlerinin yükselerek yüzde 60''ın üzerine çıkacağını öngörüyorlar. Fon yöneticileri, siyasi risk bitmeden faizlerin gerilemeye başlamasının erken olduğunu belirtirken, Kasım ayında mali piyasalarda yaşanan kriz nedeniyle borçlanma ihalelerine temkinli yaklaşılacağını de vurguluyorlar. Bu aşamada, faizlerin yüksek seyrini devam ettirecek olmasından ötürü, yatırımcılar açısından bono piyasası cazip görünümünü koruyor. Ve IMF heyeti incelemeye başlıyor Programın 6. gözden geçirmesi kapsamında Cotarelli başkanlığında bir IMF heyeti bugün geliyor. Ziyaret sonrası alınacak ek niyet mektubunun, IMF İcra Direktörleri Kurulundan onay almasının ardından SRF''in üçüncü dilimi olan 1.1 milyar dolar ve stand-by kapsamında 290 milyon dolar Mart ayında kasalarımıza girecek. Hazine''ye GSM lisans bedeli ve KDV''si olarak 2.4 milyar dolar ile Eurobond ihraç bedeli olarak da 500 milyon dolar yarın geliyor. G-20 ön hazırlık toplantısı 18-19 Şubat tarihlerinde Türkiye''de yapılıyor. Bunların Hazine''ye girmesi ile TL fonlama maliyetleri ciddi bir şekilde aşağı çekilecek. Anayasa Mahkemesi Sosyal Güvenlik Yasası''nın bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan davayı yarından itibaren esastan görüşmeye başlayacak. Bu hafta DİE Ocak ayı kapasite kullanım oranı verilerini ve Maliye Bakanlığı Ocak ayı Konsolide Bütçe gerçekleşmelerini açıklayacak. Acil önlem paketi açıklanacak mı acabaaa? Hükümetin özel sektör temsilcileri ile yaptığı uzun görüşmelerden sonra alınan tedbirler bu hafta içinde açıklanacak. Biz IMF''nin onayı alınmadan ciddi bir iyileştirme olacağına ihtimal vermiyoruz. Zira uygulanan istikrar programının ana hedefi enflasyonu aşağı çekmek. Bunun için döviz fiyatları resmen donduruldu. Ve Merkez Bankası''nın piyasaya para çıkarma yetkisi elinden alındı. Programa göre piyasalar, para miktarı kademeli olarak sınırlandırılarak daraltıldı. Bu durumda sanayi kuruluşları, ticarethaneler, ihracatçılar ile bankaların bir kısmı kepenk indirecek, Piyasaların açılması ve eski günlerine dönmesi için para musluklarının açılması lazımdır. IMF ile yapılan anlaşma rafa kaldırılmadan bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. IMF''ye verilen son ek mektupta hükümet piyasaya sürülen paranın daha da azaltılacağı sözünü verdi. İhracat artışı için devalüasyon İhracatın artması döviz fiyatlarının en az enflasyon oranı kadar artmasına bağlıdır. Yani devalüasyon yapılmalıdır. Yine IMF ile yapılan anlaşma uyarınca bu döviz kurunun artması imkansızdır. Hükümet iki arada bir derede kalmıştır. İktidarın önünde bu durumda iki seçenek vardır. Ya bu istikrar program bütün olumsuzluklara rağmen sürdürülecektir, ya da IMF''ye "Biz bu işi artık götüremiyoruz" denilerek anlaşma iptal edilecektir. Ama bu ikinci şıkkın gerçekleşmesi şimdilik hayaldir. İşsizlik dağları aştı Bu IMF''in zor durumda kalan ülkelere verdiği formül sadece ve sadece ekonomik gerekçeler üzerine dayanıyor. İşin sosyal boyutu onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Şirketler isyan noktasına gelmiş, işsizlik dağları aşmış. Umurlarında bile değil. Ama sonunda olan oluyor. İşte Brezilya, işte Arjantin gerçeği.. Onlar da bizim gibi IMF''in getirdiği sistemi uyguladılar sonunda resmen iflas bayrağını çektiler. IMF, Arjantin''i kurtarmak için 50 milyar doları gözden çıkardı. Bize verdiği para ise bir yıl vadeli olarak toplam 10 milyar dolar.. Burada tartışılacak olan şudur: Bu enflasyon düşürmeseydik ölecek miydik? Hayır.. Yaklaşık 10 yıldan beri kronik yüzde 60-70''lik fiyat artışları ile gül gibi geçinip gitmiyor muyduk? Evet.. Peki öyleyse şu enflasyonu niye ölmek uğruna düşürmeyi göze aldık? Enflasyon bir ülkede bütün firmaları batırarak ve insanları kahrından öldürerek mi düşer. Üretim artışı sağlanarak fiyatlar aşağı çekilemez miydi? Habis ur belki temizlenecek ama Anlaşılan şudur: Piyasa hergeçen gün daha da bozulacaktır. Enflasyonu indirmek uğruna bütün ticaret hayatımız çok ağır darbelere maruz kalmaktadır. Aynen kansere yakalanmış bir insanın vücudundaki habis uru yok etmek için temiz olan kısımlarda heba edilecektir. Sonunda bir deri bir kemik kalacağız. Ve mezar taşımıza şöyle yazılacak: "Bu toprağın altında yatan millet canını verdi ama enflasyon kanserini yendi" Olmaz olsun böyle reçete. Verin bize enflasyonumuzu geri... Alın dolarlarınızı başınıza çalın.
ÖNE ÇIKANLAR