Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
CENTCOM’un Gazze’yi ikiye ayırma planı: Yeşil ve k...
0:00 0:00
1x
a- | +A

The Guardian’ın yayımladığı, CENTCOM’dan sızmış belgeler; ABD’nin Gazze’yi uzun vadeli bir stratejiyle iki ayrı bölgeye ayırmayı planladığını ortaya koyuyor. Haritada yer alan yeşil bölge, İsrail ve uluslararası askerîgüçlerin kontrolünde yeniden inşa edilecek, kırmızı bölge ise harap ve "nüfus yoğun bir alan" olarak bırakılacak. Bu tasarım, salt askerîbir düzenlemenin ötesinde, diplomatik, psikolojik ve insani boyutları olan bir strateji. Belgelerde dikkat çeken bir detay, yabancı askerlerin İsrail ile entegre olarak sınır geçişlerini denetleyecek olması ve “sarı çizgi” olarak adlandırılan kontrol hattının yeniden inşa ve güç dağılımında belirleyiciliği...

Gazze’deki yıkım boyutu ise ürkütücü ve kırmızı bölgeyi doğrudan yansıtıyor. Kırmızı bölgede hâlâ milyonlarca insan temel hizmetlerden yoksun, binaların %80’i yıkılmış ve insani kriz derinleşiyor. Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşlarının en son açıklamalarına göre, iki yıllık saldırılar sonucunda 61 milyon tonun üzerinde enkaz oluşmuş, altyapının %70’i, konutların %60’ı ve yolların %65’i yok olmuş durumda (UNRWA, UNOPS).

UNDP, savaşın Gazze’de kalkınmayı “69 yıl geri attığını” belirtirken, OHCHR raporları durumu “topluca işlenen bir suç” olarak nitelendiriyor. Resmî açıklamalarda ayrıca enkaz ve patlamamış mühimmatın, evlerine dönmeye çalışan siviller için ciddi tehlike ve engel oluşturduğu vurgulanıyor (ReliefWeb). Bu rakamlar, kırmızı bölgede yaşayanların karşı karşıya olduğu insani krizin boyutunu net biçimde ortaya koyuyor.

Planın sahadaki uygulaması kadar uluslararası algıyı şekillendirme boyutu da kritik. İsrail, tarihi boyunca yıllardır dünya kamuoyunda “soykırıma uğramış mağdur bir devlet” olarak tanındı. Ancak Gazze’deki yıkım ve sivil kayıplar, bu imajın artık sorgulandığını gösteriyor. İlk kez uluslararası platformlarda katil İsrail, ciddi insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya ve bu durum ABD’nin planının uygulanabilirliğini, Filistin meselesinin küresel düzeyde anlaşılmasını doğrudan etkiliyor. Algı yönetimi ve propaganda mücadelesi, sahadaki kontrol kadar önem kazanmış durumda.

Stratejik açıdan plan, İsrail’in güvenliğini garanti altına almayı ve Filistinlileri kademeli olarak yeşil bölgeye yönlendirmeyi hedefliyor. Yeniden inşa faaliyetleri, sadece iyileşme aracı değil; nüfus mühendisliği ve kontrol mekanizması olarak da işlev görecek. İsrail’in geri çekilme planını erteleyerek “şartlar oluşunca” değerlendirecek olması, sahada kalıcı bir denetim perdesi meydana getiriyor...

Geçmiş tecrübeler, uyarıcı nitelikte. Irak ve Afganistan’daki benzer “yeşil bölge” modelleri, kısa vadede güvenlik sağlasa da izolasyon ve yerel halkla yabancı güçler arasında sürekli gerilim oluşturdu. Gazze’de yeşil bölge, İsrail ve uluslararası güçler için bir güvenlik adası hâline gelebilir; kırmızı bölgede kalan Filistinliler ise hem ekonomik hem sosyal olarak marjinalleşmekle kalmayacak, aynı zamanda temel insani haklardan mahrum bırakılarak uzun vadede politik ve toplumsal özerklikleri sistematik biçimde kısıtlanacak. Bu durum, Filistin halkının yaşam alanlarını daraltırken, uluslararası hukukun ve insan haklarının göz ardı edilmesinin somut bir örneğini teşkil ediyor.

Bölgesel aktörler planın uygulanabilirliğinibelirleyecek... Ürdün ve Mısır, Filistin halkının haklarını gözeten bir pratik istiyor. Türkiye, diplomatik ve insani prestij kazanabilir, ancak sahada aktif rol almak ciddi askerî ve lojistik riskler içeriyor. Avrupa ülkeleri askerî katılım konusunda temkinli; AB’nin finansal katkısı sınırlı. Bu da planı hem nicelik hem kalite açısından sınırlandırıyor...

ABD’nin stratejisi, uluslararası sahada liderliğini sürdürürken, sahadaki maliyet ve risklerden kısmen çekilmek üzerine kurulmuş. İsrail içinse plan, güvenlik tamponu ve kontrol alanı oluşturma fırsatı sunuyor. Ancak uluslararası meşruiyet ve insani yükümlülükler göz ardı edilirse, diplomatik izolasyon riski büyüyor.

Sızdırılan CENTCOM belgeleri ve uluslararası gözlemcilerin analizleri, Gazze’deki istikrar planının sahada farklı sonuçlar doğurabileceğini ortaya koyuyor: Yeşil bölgede yeniden inşa ve güvenlik güçlerinin yetişmesiyle iyimser bir senaryo mümkünken, sınırlı etkinlik veya yetersiz uluslararası destek, kırmızı bölgede kriz ve çatışma risklerini artırıyor.

Türkiye için tablo hem fırsat hem risk sunuyor. Diplomatik rol, hem ABD hem Filistin nezdinde prestij kazandırabilir; insani rol sahada görünürlük sağlar. Ancak askerî katılım ciddi risk barındırıyor ve operasyonel sorumluluk gerektiriyor. Türkiye’nin bu süreçte akıllıca denge kurması, hem bölgesel etki hem insani kazanım açısından kritik önemde.

Ortaya çıkan manzara gösteriyor ki, Gazze’nin yeşil/kırmızı senaryosu yalnızca askerîbir mesele değil; sosyal, insani ve uzun vadeli siyasi bir kriz dinamiğini içeriyor. Yeniden inşa ve istikrar planları, bölgedeki güç dengeleri, halkın hakları ve uluslararası meşruiyetle örtüşmediği sürece, “kontrollü barış” iddiası ciddi şekilde sınanacak. Bu plan, kısa vadede güvenlik ve kontrol sağlasa da kalıcı istikrar ve adil çözüm için engeller barındırıyor.

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR