Erdoğan’ın Çin ziyareti ve ŞİÖ Zirvesi

A -
A +

Önceki gün uluslararası diplomaside dikkatler Çin’in Tiencin kentine çevrildi. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi için Çin’e gitti; törensel bir karşılama yapıldı, ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile kritik bir görüşme gerçekleştirdi ve liderler aile fotoğrafında buluştu. Görünürde sadece bir zirve ritüeli gibi duran bu kareler, aslında küresel güç dengeleri açısından çok daha fazlasını söylüyor.

 

Türkiye’nin Şanghay sahnesinde görünürlüğü tesadüf değil. Bugün Ankara’nın yürüttüğü dış politika, çok yönlü, çok vektörlü bir çizgiye oturmuş durumda. NATO üyesiyiz, Batı ittifakının parçasıyız, ama aynı anda Avrasya’nın büyük platformlarında, ŞİÖ gibi örgütlerde, kendi çıkarlarımızı arıyoruz. Bu, basitçe “denge siyaseti” değil; aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik ve güvenlik ihtiyaçlarını, küresel sistemin yeni fay hatları üzerinde yeniden konumlandırma çabası.

 

 

Peki masada ne var?

 

 

Birinci başlık ekonomi. Türkiye-Çin ticareti büyüyor, ama dengesiz büyüyor. Çin bizim en büyük ithalat kaynağımız; dış ticaret açığımızın önemli bir bölümü buradan geliyor. Ankara artık bu açığı küçültmek için yeni bir formül koyuyor: İthalat yerine yatırım. Yani Çinli firmalara diyoruz ki: Mallarınızı Türkiye’ye satmak yerine burada üretin, bizim iş gücümüzle, bizim tedarik zincirimizle AB pazarına ulaşın. İşte BYD’nin milyar dolarlık fabrika yatırımı bu stratejinin ilk örneği. Chery’nin de aynı niyeti var. Bu tablo bize şunu gösteriyor: Gümrük vergileri tek başına çözüm değil, mesele yatırımı buraya çekmek, üretimi yerelleştirmek.

 

İkinci başlık finans. Geçtiğimiz aylarda Merkez Bankası ile Çin Merkez Bankası arasındaki swap hattı yenilendi. Artık Türk şirketleri Çin’den yaptığı ithalatı daha kolay yuan cinsinden finanse edebiliyor. Bu adım hem kur riskini azaltıyor, hem de dolara bağımlılığı kırmaya dönük bir hamle. Ama unutmamak lazım: Bir yandan bağımlılığı azaltıyor, diğer yandan başka bir bağımlılığı artırıyor. Yani finansman kolaylaşırken Çin’e parasal bağlanma riski de masada. İşte bu yüzden Ankara’nın dikkatli bir denge siyaseti yürütmesi gerekiyor.

 

Üçüncü başlık enerji. Nükleer santral müzakereleri devam ediyor. Akkuyu’da Rusya var, Sinop için farklı seçenekler gündemde ama Trakya’da planlanan üçüncü santral için Çin masada güçlü bir aday. Bu sadece enerji güvenliği meselesi değil; aynı zamanda teknoloji, sanayi, istihdam ve bağımsızlık dosyası. Çünkü nükleer enerji, uzun vadede Türkiye’nin enerji portföyünü çeşitlendiren ve dışa bağımlılığını azaltan en kritik unsur.

 

Dördüncü başlık güvenlik. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün “RATS” adı verilen yapısı, yani Terörle Mücadele Teşkilatı, istihbarat ve güvenlik alanında veri paylaşımı sağlıyor. Türkiye diyalog ortağı olarak bu kanala temas ediyor. Fakat burada bir hassasiyet var: Çin ile imzalanan iade anlaşması henüz TBMM’den geçmedi. Dolayısıyla Uygur meselesi ikili ilişkilerin tavanını belirleyen temel başlık olmaya devam ediyor. Yani evet, teknik iş birlikleri mümkün ama siyasi sınırlamalar da ortada.

 

Şimdi bu tablonun Orta Doğu boyutuna bakalım. Çin, artık sadece enerji alıcısı değil, bölgesel diplomaside de bir aktör. Suudi Arabistan-İran normalleşmesine ara buluculuk etti. Türkiye ise burada köprü rolünü üstlenmek istiyor. Orta Koridor projesi, yani Hazar üzerinden Avrupa’ya ulaşan lojistik hat, Çin’in Kuşak-Yol girişimine alternatif değil, aslında tamamlayıcı bir rota. Bu koridor, Türkiye’nin hem jeopolitik ağırlığını hem de ticaret gücünü artırabilecek bir kart.

 

O hâlde sormamız gereken soru şu: Sayın Erdoğan’ın Şanghay sahnesinde verdiği fotoğraf, sadece bir diplomasi yansıması mı, yoksa Türkiye’nin yön değiştirdiği bir dönüm noktası mı? Cevap net: Türkiye yön değiştirmiyor, yön çeşitlendiriyor. Batı’yı bırakmıyor ama Doğu’da daha güçlü bir masa kurmaya çalışıyor. Swap anlaşmaları, nükleer müzakereler, otomotiv yatırımları, hepsi bunun parçaları.

 

Sonuç olarak, Çin’deki bu ziyaret, Türkiye’nin sadece ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik ve diplomasi vizyonunun da aynası. Evet, törenler, aile fotoğrafları önemli ama asıl mesele masadaki pazarlık gücü. Ankara, “ithalat yerine yatırım, dolar yerine yuan, tek kutupluluk yerine çok vektörlü denge” diyerek yeni bir oyun planı yazıyor. İşte bu yüzden Erdoğan-Şi görüşmesi, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin ticaretinden güvenlik mimarisine kadar pek çok alanda belirleyici olacak.

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.