Özgür Özel’in sokak çağrısı

A -
A +

Fransa’da dün “Her Şeyi Durduralım” adı altında başlayan eylemler, modern demokrasilerde sokak siyasetiyle nelerin yaşanabileceğini gözler önüne serdi. Yollar kesildi, şehirler felç oldu, yüzlerce kişi gözaltına alındı. Protestoların kısa sürede toplumsal kaosa dönüştüğü bu tablo, aslında siyaset adına yapılmış her sokak çağrısının taşıdığı potansiyel tehlikeyi bir kez daha kanıtlıyor. Bu manzaraya bakınca, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Financial Times’a verdiği röportajda kullandığı “hayatı durma noktasına getirecek eylemler” ifadesi, ister istemez Fransa’daki gelişmelerle yan yana düşünülüyor. Türkiye gibi kırılgan bir jeopolitik ortamda böylesi bir söylemin sorumluluğunu kim üstlenebilir?

 

Türkiye’nin konumu, sıradan bir Avrupa ülkesinin şartlarına indirgenemez. Sınırlarımızın hemen ötesinde Suriye’de hâlen parçalı bir otorite boşluğu, SDG ve YPG unsurlarının varlığı, Irak’ta kırılgan siyasi denge, Doğu Akdeniz’de bitmeyen enerji rekabeti, İsrail-Filistin hattında alevlenen çatışmalar… Böylesi bir tabloda, Türkiye’nin ana büyük muhalefet partisinin liderinin sokak çağrısı yapması, yalnızca iç siyasetin değil, dış politik dengelerin de sarsılmasına yol açabilecek bir hamledir. Çünkü Türkiye’nin gücünü zaafa uğratacak her iç gerilim, bölgedeki aktörler tarafından fırsata çevrilmekte; Batı’daki medya ise bu çatışmaları demokrasi sorunu olarak paketlemektedir.

 

Özgür Özel’in sözleri, üç açıdan sorunludur. Hukuki açıdan, Türkiye bir hukuk devletidir; siyasi partilerin meşruiyeti sokakta değil, sandıkta aranır. Seçimlerle, yasalarla ve demokratik mekanizmalarla şekillenen düzen, sokağa devredilemez. Toplumsal açıdan, sokak siyaseti kısa vadede öfkeyi büyütür ama çözüm üretmez. Fransız örneğinde olduğu gibi günlük hayatı durdurur, vatandaşı devletle karşı karşıya getirir. Uluslararası açıdan ise Financial Times gibi bir yayın organına verilen bu demeç, Türkiye’nin Batı’daki imajını doğrudan etkiler. Zira Batı basını, muhalefet liderinin sokak tehdidini, “Türkiye’nin otoriterleştiğinin kanıtı” olarak sunar. Böylece içerideki siyasi rekabet, dışarıda Türkiye’nin aleyhine bir algı operasyonuna dönüşür.

 

Özel’in “CHP giderse Türkiye de gider” sözleri ise ayrıca dikkat çekicidir. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’in kurucu partisidir; fakat Cumhuriyet, hiçbir partinin tekeline indirgenemez. Böyle bir söylem, hem devlet geleneğini hem de demokrasi kültürünü hiçe saymaktır. Bir partiyi devletin varlığıyla özdeşleştirmek, otoriter zihniyetin başka bir versiyonundan ibarettir. Türkiye, CHP’den önce vardı ve CHP’den sonra da var olacaktır.

 

Bu noktada asıl mesele, CHP’nin neden sürekli olarak meşruiyetini, hukuk yerine sokakta aradığıdır. Eğer bir parti, iktidara gelmek için toplumsal güven tesis edemiyor, seçmen nezdinde ikna edici bir program ortaya koyamıyor, kendi iç işleyişinde şeffaflık sağlayamıyorsa, geriye yalnızca sokak kalır. Ama bu, bir çare değil; bir çıkmazdır. Çünkü sokak, iktidar üretmez; sadece kısa vadeli bir baskı aracına dönüşür.

 

Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik ortam, sokak siyasetini kaldırabilecek bir ortam değildir. Bugün Ukrayna-Rusya savaşı Avrupa’yı sarsarken, ABD’nin Orta Doğu’da yeni angajmanlar peşinde olduğu, İran’ın nüfuzunu artırmaya çalıştığı, katil İsrail’in bölgedeki operasyonlarını genişlettiği bir dönemde Türkiye’nin güçlü ve istikrarlı kalması hayati önem taşımaktadır. Sokak çağrısı, bu istikrarı baltalayan bir zaaf görüntüsü verir. Bu görüntüyü de en çok, Türkiye’nin güçsüzleşmesini isteyen dış aktörler kullanır. Kısacası bu tür çıkışlar, farkında olmadan beşinci kol faaliyetlerine malzeme sunar.

 

Fransa’daki olaylar bize şunu gösterdi: Sokak siyaseti, demokratik meşruiyeti beslemez, yalnızca devleti yıpratır. Türkiye, bu tecrübeyi yakından izlemeli ve aynı hataya düşmemelidir. CHP’nin lideri eğer gerçekten iktidar alternatifi olmak istiyorsa, gücünü Batı basınına röportaj vererek değil, kendi milletine güven vererek inşa etmelidir. Stratejisini sokakta değil, sandıkta; öfkede değil, akılda; şikâyette değil, çözümde aramalıdır. Özgür Özel’in bu söylemi, CHP’nin tarihsel misyonuna da, Türkiye’nin geleceğine de gölge düşürmektedir.

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.