Futbol Federasyonu başkan ve yönetiminin seçilmesini bu hâle getirdiysek", hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Türk futbolunun FIFA ve UEFA listelerindeki, dünya istatistiklerindeki düşüşü durdurulamayacak ve de saha içi, saha dışı sorunları büyümeye devam edecektir!..
Seçilmesinden önce de, sonra da mesela "Türk Milli Takımı'nın hâli pür melalini, Riva'da yapılan modern bina övünmeleri ile örtmeye çalışan, hakem skandalları, hataları, yanlışları ile geçen sezonların sorumlularına teşekkürler yağdıran" bir başkanın yönetiminde, Türk futbolunun daha nerelere kadar gidebileceğini yaşayarak göreceğiz!..
Kulislerdeki görüntülere bakarak "fırdöndülerin de kimler olduğunu" anladığımız futbol sahnemiz çabuk unutulacak ve "palavra transfer haberleri" ile spor ve futbol camiamız uyutulmaya devam edecek!..
Dahası, "kendilerini kurtarmak için" Makyavel'e takla attıracak hamleler yapan ve de kulüplerini batıranların saltanatları da devam edecek!..
Zira, "örnek" Federasyon'un "vazgeçilmez" görülerek "seçimle atanan" başkanı "onlardan biri" değil mi?..
"Prim dağıtıcısı" Federasyon Başkanı, onun "vazgeçilmez koçu" ve de o zamanın milli takım kaptanının "kişisel kapris ve görüşleri doğrultusunda" Milli takımlara "hak ettiği halde" çağrılmayan, dahası "Dünyanın en üst seviyedeki basketbol ligi NBA'de başarılı olan" oyuncular zincirine, "o üst kadronun gitmesine rağmen", gelenler tarafından bir halka daha eklendi; "Enes Kanter!.."
NBA'de rekor üstüne rekor kıran, çok maçta dubleler yapan, en iyi oyuncu seçilen, "maç kazandıran oyuncu" olan, "büyük yıldızlar arasına gireceği" yazılan, çizilen Enes!..
Evet, Enes Kanter 2012'den beri, "Bazı önemli hatalar yaptı; disiplinsiz davranışlarda bulundu, verdiği sözlerde durmadı, 'Milli takıma geleceğim' dedi, gelmedi, kabul edilemez tivitler attı ", ama o günlerde 20 yaşındaydı. O yaştaki hangi sporcu, hangi basketbolcu hata yapmıyor, hayatımızda o yaşları bıraktım, bu yaşlarda bile ne hatalar yapmıyor muyuz?..
Bugün, Basketbol Milli Takımımızın Koçu Ergin Ataman, "Benden önceki teknik heyetle yaşadığı olaydan sonra özür dilemedi ve kendisini milli takıma kazandırma yolunda attığım sıcak adımlara karşılık vermedi" diyerek Enes'i milli takımdan, milli takımı Enes'ten mahrum ediyor!..
Aslında yapılması gereken, "Enes'in Ceza Kurulu'na verilmesi ve o kurul tarafından cezalandırılmasıydı"; bu yapılmadı. Tıpkı "futboldaki Gökhan Töre olayı" gibi!..
Neden yapılmadı; zira "sadece basketbol milli takımında değil, herhangi bir spor branşında milli takımlar, başında olan teknik adamın çiftliği", astıkları astık, kestikleri kestik; ne medya sorgulaması var doğru dürüst, ne de kamuoyu tepkisi!..
Ergin Ataman, "Galatasaray basketboluna FIBA'nın koyduğu transfer yasağının baş müsebbiplerini, antrenman boykotu yapanları, paralarını alamadıkları için kulübü medyaya şikayet edenleri, başta Arroyo olmak üzere kaç defa affetmiş" bir koç değil mi?..
20 yaşında iken "milli takıma çağrılmış, mazeret beyan ederek gelmemiş", diyelim ki, mazeret değil, bahaneydi, değil ya, diyelim ki, "mesela sevgilisiyle bir tatile çıkmıştı"; bunu yapan "ilk ve tek sporcu muydu" Enes?..
Futbolumuzdan, "milli sporumuz" güreşe kadar , değil Enes gibi "delikanlılık" çağında, bizzat Ergin Ataman başta, ne yaştaki kimlerin, hangi şampiyonların, spor kahramanlarımızın ne hatalar, ne kaprisler yaptığını, yaşayıp, görüp, yazarak geldim, meslek hayatım boyunca!..
Şimdi genç adam can atıyor, milli takıma gelmeye. Yaptığı hatayı anladı, "davet beklediğini defalarca söyledi", en büyük "özür dileme" bu değil mi?..
Buyurun, bugün 23 yaşında olan Enes, sonunda da dedi ki; "Bu konuda verilen kararın ve açıklamanın profesyonel ve milli takımımıza yakışır şekilde olmasını temenni ederdim. Sunulan sebepler gerçeği yansıtmıyor. Kadroya alınmama sebebim inandığım değerler ve siyasi görüşümdür. Milli takımımızın ortaya koyabileceği başarıya katkı sağlama imkanımın elimden alınmasını üzüntüyle karşıladım. Ancak verilen idari karara rağmen milli takımımızı ve takım arkadaşlarımı bütün kalbimle destekliyorum."
Asıl soru şu; "Bu tablo, basketbolun içinde olanların çoğuna, "Ersun Yanal - Hakan Şükür olayını" hatırlatmıyor mu?..
Yorum serbest!..
3 E Problemi!..
Bir E, "İki E'yi milli takıma çağırmadı"; Ergin Ataman'ın, Enes Kanter ve Ender Arslan'la ilgili kararları, basketbol camiasında tartışılıyor!..
Ergin Ataman'ın, Ender Arslan'ı "Galatasaray'dan da göndermesi", ilginç!..
İstanbul'da "basketbol yazan çizen bir arkadaşımızın" da "bu 3 E hikayesini, doğru dürüst yazmaması", daha da ilginç!..
Bilmem ki, taa Urla'dan "bu konuda bugün yazdıklarım, yazabildiklerim", basketbol okuyucusunu, spor okuyucusu tatmin edebilecek mi?..
Aslında yazım "2 E" üzerine kurulmuştu ve başlığı da "İki E" idi, İstanbul'da basketbolun göbeğindeki sevgili Ünal Özüak'a telefon ettim, yazımı okudum, bana "Abi, eksik başlık" dedi; "Ergin'in E'sini unutmuşsun!.."
Ve yazı da başlık da "3 E olarak" değişti; ben de ona "Ben buralardan yazmaya çalışıyorum, sen bunların içindesin, çok daha iyisini biliyorsun, neden yazmıyorsun" dedim, bana "verdiği cevabı" burada yazmayacağım, Hürriyet'in spor müdürü Mehmet Aslan kardeşim sorsun bu soruyu sevgili Ünal'a da, "benim gibi basketbol okurlarının meselesi" hallolsun; gına geldi, artık "bu düşük kalibreli futbolumuzun palavra haberlerinden, ajans haberlerinden"; tribünlere, TV başlarına bir bakın anlarsınız, neyin ne olduğunu!..
Dönelim gene "2 E'den bu defa" Ender'e!..
Ergin Ataman'ın milli takımdaki yardımcısı Ufuk Sarıca, yıllardır beraber çalıştığı, koçluğunu yaptığı "çiçeği burnunda" millimiz eski Karşıyakalı / yeni Fenerbahçeli Dixon için diyor ki; "Fenerbahçe'de ilk haftalar geçsin, oyunda ortalama 7 dakikanın üzerinde süre alırsa, ben bir şey bilmiyorum demektir."
Dixon "böyle" ise, Ender de çağrılmadığına göre, Türk Milli Takımı'nda "1 numara sorunu" olmayacak mı, sevgili Ataman; yardımcın Ufuk Sarıca'ya sormadın mı?..
Ben, Ünal Özüak'a sordum; "Olacak" dedi; "Hem de nasıl!!!"
Eurosport yetkililerine!..
Yine çileden çıkarmaya başladılar, "bisiklet anlatmak için" mikrofon başına oturttuğunuz, "Contador sevdalıları!.."
Contador ve takımının "fan kulüp üyeleri" gibi "amatör bir tutkunun içinde" ne söylediklerini tartmadan, yorumlarının ne anlama geldiğini, geleceğini düşünmeden "kahvehane sohbeti yaparcasına konuşan" bu arkadaşların uyarılması gerek, zira Fransa Turu başlıyor!..
Bu kadar kişi nasıl oluyor da "Koro hâlinde, Contador ve takımının sevdalısı, Froome ve takımına antipati ile dolu insanlar oluveriyorlar", anlamam mümkün değil! Yıllardır yazıp geliyoruz, milim düzelme yok; "Contador da, Contador!.."
Kendilerine de, görevli oldukları kanallara da, bizlere de, bisiklet sporuna da, bizim gibi bisiklet seyircisine de yazık ediyorlar!..
"Bir doping cezalısı" için bunca coşkunun, gayretin sebebi ne ola ki? "İngiliz Froome ve takımı İngiliz Sky antipatilerinin sebebi acaba ideolojik mi" diye düşüneceğimiz geliyor, neredeyse, haberleri olsun!..
Olabilir, ama "Dünya'nın izlediği kanallarını kişisel düşünceleri için kullanmaları" nasıl mümkün oluyor, asıl mesele orada!..