Bu satırları, Hollanda milli maçına 12 saat kala yazıyorum!..
Elbette, "dün gece Saracoğlu Stadı'nda ve de Romanya-Estonya maçında ne olduğunu, ne olacağını 12 saat önceden bilmeme" imkân yok!..
Onun için "ne olmuşsa, olmuş olsun", diyorum ki; Fatih Terim ve talebeleri, görevlerini hem de fazlasıyla yapmışlar, "yerle bir olmuş" bir Milli Takım'ı hayata döndürmüşlerdir!..
"Gerçeğin ne olduğunu tespit etmeden", ne olduğunu anlamak çok zordur, hele hele "anlamamakta" direnenler varken!..
Abdullah Avcı'nın görev sürecinde, Dünya Kupası D Grubu'nda 6 maçta 7 gol atıp, 7 gol yemişiz ve sadece Andorra ile Estonya'yı yenip, üzerine de, Türkiye'de Macaristan ile berabere kalarak 1 puan koyup, 7 puan yapabilmişiz!..
Bu süreçte, Hollanda'nın iki maçta 12 gol attığı Macaristan'dan iki maçta sadece 1 puan alabilmişiz!..
Ve de Hollanda'nın iki maçta 8 gol attığı Romanya'ya kendi ülkemizde yenilmişiz!..
Çok değil, Romanya'ya Türkiye'de yenilmeyip, berabere bile kalabilsek, şimdi "dün geceki Hollanda maçına bakmadan" play-off'ta idik!..
Kendi sahamızda Macaristan'ı yenebilseydik, Hollanda karşısında "bir beraberlik" bize yetecekti!..
Bir de bu "yolunmuş tüyler" tablosunun kesilmesiyle başlayan "Geldi, Terim" sürecine bakınız; 3 maçta, 9-0'lık bir averaj, Romanya'yı Romanya'da yenmek ve de Hollanda maçına "grup ikincisi olarak girmemizi sağlayan" 9 puanı, firesiz cebe koymak!..
Bunlar istatistik; asıl önemlisi "bitkisel hayata girmiş" bir milli takımı, "gerçek bir milli takım haline getirmek"; futbola, heyecana, coşkuya, birlikteliğe döndürmek!..
Üstelik, "kulüp yöneticileri arasındaki gırtlak gırtlağa kavgaların psikolojik etkisi altında kalan" ve sahada da "birbirinin boğazına sarılır" hâle gelen futbolcularla, "bunu başarmak!.."
Kaç hoca, "bunu yapabilir?.."
Utanmayanlar, sıkılmayanlar hâlâ orada burada "Terim, Avcı'nın altını oydu" diye konuşuyorlar, maillerle çamur atmaya kalkıyorlar!..
Ve "utanmayan, sıkılmayan" bazıları da, "Galatasaray'a onca büyük başarıyı getirmiş olan" bir "anıt" hoca ile "Milli Takım'da görev alması ve iki haftada bunları başarması ile iftihar edeceklerine", onu "milli takım" bahanesi ile "çamura bulamak için", yukarıda "kimler olduğunu" yazdığım "utanmayanlar ve sıkılmayanlar" ile yarışıyorlar!..
Tablo çok açık ve gerçek ortada; soruyorum; Avcı "kendinin ve milli takımın altını oya oya, alt mı bırakmıştı" ki, Terim "onun altını oysun?.."
Bir tarafta, "Avcı" olarak başladığı görevde, "kendi kendini" ve de Türk Milli Takımı'nın "av hâline", hem de "kolay" av haline getiren, "Ben beceremedim, Milli Takımı FIFA/UEFA sıralamalarında nerelerde aldım, nerelere düşürdüm, 'birincilik' iddiası ile başladığımız şu kolay gruptaki halimizden utanıyorum" diyerek "kendi göbeğini kendi kesmesi gerekirken", bunu yapmayan, hatta yapmayı bile düşünmeyen ve de ülkenin en tepelerindeki yetkililerine bile "Artık yeter, tedbir alınmalı" dedirten bir teknik adam!..
Öteki tarafta, onun yerine, üstelik "aslen" değil, "part-time" gelen ve dün bir, bugün iki, dünya âleme "Türk Milli Takımı vardır ve herkes çekinmelidir" gerçeğini ilân eden bir Fatih Hoca!..
Bilmem ki, daha ne olsun?..
Milletimin, bütün okuyucularımın, spor ve basın camiasının, Türkiye ailesinin mübarek Kurban Bayramı'nı kutlar, nice huzur, sağlık, mutluluk dolu bayramlar dilerim.