Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinin, hem de "spor sayfaları" denilince, ülkeye "çağdaş spor sayfalarını getirmiş" gazetelerin başında gelen 3'ünden birinin spor servisinin bugün başında oturan ve de Ankara'da spor teşkilatını yıllarca "içinden takip etmiş" ve "yüzlerce atlatma / manşet haber yapmış" tecrübeli spor gazetecisinin TV ekranında söylediklerini dakikalarca ve dakikalarca dinlerken, inanamadım!..
Ekranda, Galatasaray'ın, "geçen sezon olduğu gibi", gene Türkiye'yi ve "kendisini" dünya aleme rezil eden "saha zemini" olayını konuşurlarken, "özetle" diyordu ki; "Galatasaray yöneticisi Sedat Doğan başka şey söylüyor, eski yönetici Işın Çelebi başka şey söylüyor, hangisi doğruları söylüyor, bilemiyoruz. Ortada bir dava var, sürüyor, Galatasaray ile Spor Genel Müdürlüğü arasındaki sözleşmede stadın üstünün kapanması taahhüdü var mı, yok mu, tartışılıyor. Sözleşmede neler var, biri doğru dürüst açıklasın da öğrenelim!.."
Vay canına arkadaşlar, vay canına okurlarım; "spor medyamız ne hâle geldi"; gazeteci "birilerinin açıklamasını" bekler mi?..
Bu sözleşmeyi bulmak, bu sözleşmede "neyin ne olduğunu görmek ve anlamak", dahası, Teşkilat ile Galatasaray arasında süren dava "gizli değil ki", onu takip etmek, ettirmek, dosyada "ne var, ne yok" öğrenmek, o kadar mı zor?..
Bu sözleşme, Galatasaray'da var, eminim ki, "bu sözleşmeyi yapan" Galatasaray'ın eski yöneticilerinde, mesela Işın Çelebi'de var, spor teşkilatında var, mahkeme dosyasında var, avukatlarda var, var da var!..
Eeee, bizim basın olarak görevimiz, "bunca vardan bir haber çıkarmak ve manşetlere oturtmak" değil mi; "Kim yalan söylüyor" başlığı ile!..
Dahası, daha da acı; bu "gazeteciliğini, haberciliğini her zaman takdir ettiğim" sevgili arkadaşımın karşısında oturan ve programı takdim eden kadın arkadaşımız da, ona "neden" sormaz; "Peki, siz olayı neden muhabirlerinize takip ettirip, işin doğrusunu ortaya koyacak bir haber yaptırmadınız?.."
"Neden" sorusunun cevabı da benden; "Bu soruyu soramaz"; zira, o zaman "misafir" gazeteciye de, "Tamam, biz atladık, siz neden takip ettirip haber yapmadınız, siz ülkenin en büyük spor haberi kanalı değil misiniz" diye sorma hakkı doğar!..
Bitmedi, bütün Galatasaray Camiası, taraftarı, milyonlarca sarı-kırmızı aşıklısı, "Galatasaray'ın bu stadı 49 yıllığına kiraladığını biliyor", ama o tecrübeli gazeteci arkadaşımız, programda "Sözleşme iki yıllık" diyor; peki "sözleşme iki yıllıksa", bu durum, "Galatasaray camiasını 7-8'lik bir depremle sallayacak" bir haber değil mi?..
"Böyle" bir tablo "gerçekten varsa", Allah aşkına bana söylesinler; "bu gerçekler", bir TV programının satır aralarında geçiştirilecek şeyler mi?..
Ortada bir ihtimal kalıyor; "aslında bu skandal tablo" gazetelerimizin İstanbul baskılarında yer alıyor da, İzmir baskılarına ve web sitelerine "nedense" girmiyor, dahası, "spor ve haber kanallarında, programlarında yeri yerinden oynatacak bu haberler veriliyor, tartışılıyor" da, herhalde ben atlıyorum; "öyle ise" hem haberleri veren ve tartışan arkadaşlarımdan, hem de okuyucularımdan özür dilerim!..
Basketbolda ufuk turu!..
Demek ki neymiş; mesele "onca sakat, onca cezalı, o yok, bu yok" değilmiş, işin esası, "Sallabol yerine basketbol oynamakmış!.."
Galatasaray'ın Malaga ve Fenerbahçe maçlarında herkes "bu gerçeği" bütün açıklığıyla gördü ve anladı; tabii "maçları TV'den anlatan arkadaşlarımız" da!..
Ne dersiniz; "sallabolcu" Arroyo mu, yoksa "basketbolcu" Ender mi "Galatasaray takımının ne yapması ve nasıl oynaması gerektiğini" gösterdi?..
Dahası, Ender'in oyununu gören Arroyo'nun da "sallabol yerine, basketbol disiplinine girmeye başladığı" görülmedi mi?..
Koç Ergin Ataman'ın da "keyfinin yerine geldiğini" izlemedik mi?..
"Koç" deyince bir başka paragraf açalım; Galatasaray koçu iken Oktay Mahmuti'yi "ağır şekilde eleştirdiğimde", çok Galatasaraylıdan etkili ve tepkili mailler almıştım!..
İşte, Mahmuti'nin Anadolu Efes'i ne hâle getirdiği ortada!..
Galatasaraylıların içinde "Keşke bizim takımın başında kalsaydı" diyen var mı, acaba?..
Anlı ve de şanlı bir başka koç için, Obradoviç için de zor günler başladı; "Bir koçun sadece ismi, maç kazandırmaz!.."
Takımdaki bu "ani ve toplu" düşüşün sebebi, "antrenman / yükleme ağırlığı ve zamanlaması" sorunundan olmasın?..
Kurumsallaşma!..
Ben sözlüklere bakıyorum, "deyimler" sözlüklerine bakıyorum, "ekonomi tabirleri" sözlüklerine bakıyorum,"ruh sağlığı" sözlüklerine bakıyorum; bir türlü "kurumsallaşma" kelimesinin, deyimimin karşılığında, "Galatasaray'da olanlara uyacak" bir açıklama bulamıyorum; herhalde "gizli" anlamında var, bunlar!..
Mesela, "onca yıl Avrupa'ya çıkamamış bir takımı, neredeyse düşme hattının üstünde dolaşıp, 8'inci bitirdiği bir sezondan sonra, iki yıl üst üste şampiyon yapan, dahası, iki yıl üst üste, "çok uzun yıllardır, ezik olduğu, komplekse düştüğü" en büyük rakibini yenerek Süper Kupa'yı alan, Şampiyonlar Ligi'nde onca yıl sonra ilk defa oynadığı hâlde, çeyrek finale kadar yükselten" bir Hoca'nın başarısını "küçümsemek için", kazanılmış ve kutlanan bir Juventus zaferinin gecesi, "Geçen yılki grup basitti" demek, herhalde "kurumsallaşmanın gizli anlamlarından biri" olsa gerek!..
Mesela, "Ülkemizi, sporumuzu ve 'Dünya kulübü' Galatasaray'ı bir defa daha utanç tablosuna gömen bir saha zemini meselesini bunca zamandır halledememek, ama "bir çilek için" hem de, "İyi ki almışım, aklımı seveyim" diyerek, "saha zeminini ve stadın üstünün kapanma sorununu temelden çözecek" parayı vermek, herhalde "kurumsallaşmanın gizli anlamlarından biri olsa" gerek!..
Mesela, hem de "kadınlar" voleybol maçında, "salonda rakip takımın bir tane seyircisi yokken", tribün olayları yüzünden karşılaşmanın tatil edilmesine, hükmen mağlubiyete ve de "bir puanın silinmesine" sebep olmak da, "kurumsallaşmanın gizli anlamlarından biri" olsa gerek!..
Kim çıksın?..
Herkes diyor ki; "Barcelona ve Bayern Münih çıkmasın da ..."
Bayern Münih'in, hem de evinde Manchester City'ye 3-2 yenildiği maçı seyrettik; neden hemen "korku" kalkanlarını önümüze koyuyoruz?..
Onun için ben de diyorum ki; "Barcelona ve Bayern Münih dahil, kim çıkarsa çıksın; yeter ki, Galatasaray, Juventus maçında olduğu gibi, doğru bir kadroyla sahaya çıkıp, doğru bir futbol oynasın. Yener, yenilir, eler, elenir; futbol bu, hepsi olabilir!.."