Beşiktaş'a, "gönül ibresi Galatasaray'a dönük" bir spor insanı olarak hep sempatim vardır… Pardon, "vardı!!!"
Ama ne yazık ki, "Ahmet Dursun, Seba gitsin" sloganlarıyla yönetime gelenler ve onlardan sonra gelenler, "bu sempatimi yok etmek için ellerinden geleni yaptılar!.."
Bugün "iş başında olanlar" da, geride kalan "sempati kırıntılarını yok etmek için" yoğun çaba harcıyorlar!..
Fikret Orman için "üç pencere var"; hemen hemen her gün "bu üç pencereden konuşuyor!.."
En büyük ve en gösterişli penceresi "Stat penceresi!.."
Sonra "Stat penceresindeki konuşmalarından ve gezintilerinden vakit bulabilirse", yandaki "Şampiyonluk" penceresine geçiyor ve bu arada "üçüncü pencereyi" de ihmal etmiyor; o pencere de "Galatasaray penceresi"; yerli / yersiz, dahası "yeri de olmasa" fırsat uydurup, "durmadan laf sokuşturuyor!.."
İş o hâle geldi ki ve de ister inanın, ister inanmayın, düşünüyorum ki; Beşiktaş'ın Sayın Başkanı, "uykusunda bile" zaman zaman "bilinçaltının (Yoksa, bilincinin mi???) senaryolaştırdığı Galatasaray hezeyanlarını rüyaya dönüştürüyordur!.."
Bakınız, ortaya "çok açık bir tablo" daha koyacağım; "yukarıdan beri anlattığım tablo", sadece benim değil, hemen hemen bütün Galatasaraylılar için "altına imza atacakları" bir tablodur ve elbette üzgündürler!..
Şimdi "bu genel tablonun yanına" küçük küçük başka tablolar koyalım:
Seba gibi "bir anıt adamı, tarihin en büyük Beşiktaşlılarından birini" sadece siyah-beyazlı camia için değil, Türk spor camiası için bile "hazin olan" bir senaryo ile evine gönderenler ve "onlardan sonra gelenler", Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki "kuruluşlarından beri süregelen büyük rekabetin yanına konulmuş sempati ve dostluk çizgisini kırmak için" ellerinden geleni artlarına koymamaya başladılar ve "o kırılma", Fikret Orman yönetimiyle "zirveye vurdu!.."
Neden "öyle" oldu; "Galatasaray'dan gönderilmiş bir yabancı teknik adamın psikolojisinin ve bilinçaltının (Yoksa "bilincinin mi"; bunu da zaman zaman "Takımımızın başına ah o gelse" diye sayıklayan Galatasaraylılar iyi düşünsünler) oluşturduğu bir "iç ortamda", el ele vermiş "bir başkan ve de futbol takımının menajeri Beşiktaşlı bir eski futbolcu" da hocaya uyum sağlayınca", neredeyse 100 yıla yakın kullanılan "büyük rekabet / dostluk rotası", değiştirildi ve işte bugünlere gelindi!.."
Şimdi geliyorum; bir "başka" tabloya ve diyorum ki:
"Ey Beşiktaşlılar, o gün bugündür, Beşiktaş futbol takımının Süper Ligdeki, Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı / Süper Kupalardaki istatistiklerine bakınız!.."
16 yıl (1984-2000) süren Süleyman Seba döneminde "5 Süper Lig şampiyonluğu var" Beşiktaş'ın, ayrıca "4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 6 Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası" kazanılmış.
Ondan sonra gelen 4 başkanın ( Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Yalçın Karadeniz ve Fikret Orman) "rotanın değiştiği" toplam 16 yıllık başkanlık dönemlerindeki istatistikler şunu gösteriyor; 2 Süper Lig şampiyonluğu, 4 Türkiye Kupası ve 1 Süper Kupa. (Bu dört başkan döneminde Başbakanlık ve TSYD Kupaları oynanmıyor.)
Özetleyelim; Seba döneminde "13 ana kupa", sonra gelen dört başkanın döneminde sadece "7 ana kupa!.."
Ve de "acı acı gülümseten" bir lâtife ile "Galiba, son 16 yılda Gül Baba'nın ahı tutmuş" deyip, bu sezonun sonunu bekleyelim!..