Dün, "Bu ülkenin savcıları nerede" başlığı ile sevgili kardeşim Hıncal yazınca benim "günlerdir okuduklarımın, dinlediklerimin sonunda yazdığım" bugünkü yazım çöp sepetine gitti; eskilerin "Agyarını mâni, efradını câmi" dedikleri cinsten olan bu yazıdan sonra, "benimki tekrar olurdu", onun için!..
Altına imzamı atar, "okumayanlara" Hıncal Uluç'ın dünkü Sabah'taki yazısını okumalarını tavsiye ederim, tabii savcılarımız başta!..
Ben, bugünlük bazı "gazeteci / yazar / çizer" arkadaşlarımızın durup dinlenmeden, daha acısı "bilerek" yaptıkları kandırmaca ile, kamuoyunu, Fenerbahçe camiasını ve taraftarının beynini nasıl yıkamaya çalıştıklarına dair yüzlerce örnekten "sadece bir örnek vereceğim", o kadar!..
Diyor ki onlardan biri; "Akil insanlar ile yöneticiler, Michel Platini, Şenes Erzik ve Yıldırım Demirören'in CAS'tan davayı niye çektirdiklerini anlatmalarını istiyorlar."
Pesss doğrusu; "bunu diyen" insana "âkil" denir mi, "bunu diyen" yöneticiye "yönetici" denir mi?..
Diyelim ki "CAS'tan davayı Platini, Şenes Erzik, Yıldırım Demirören Fenerbahçe'ye kumpas kurmak (!) için çektirdi, anlatmıyorlar" ; peki ama davayı kim çekti; "davayı çekenler", Fenerbahçe yöneticileri değil mi; "Başkan hapiste iken" Başkan Vekili ve arkadaşları değil mi?..
"Hapiste de olsa", çok iyi bilirsiniz ki, "Başkan izin vermeden, o kulübün yönetim odasında sinek bile uçamaz!.."
Platini'ye, Erzik'e, Demirören'e "neden çektirdiklerini" soracağınıza, Başkan'a, Başkan Vekili'ne ve "davayı çekme kararı alan" yönetim kurulunun üyelerine "Neden çektiniz" diye sormuyorsunuz?..
"Ülke menfaatleri için çektik" sözü kimindir, "en iyi" sizler biliyorsunuz; öyleyse "bu sözü söyleyene" neden sormuyorsunuz?.."
İşte "iki gün önce" Haber Türk'teki haber:
"Başkan Aziz Yıldırım ile ilgili şok bir iddia daha ortaya atıldı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir yönetici; 'CAS davasının çekilmesine onayım yoktu ve imza da atmadım' diyen Aziz Yıldırım'ın aslında doğru söylemediğini dile getirdi."
Habere göre, o yönetici, "Kendisi de CAS davasının çekilmesini istemiyordu ama son anda yapılan görüşmelerden sonra Aziz Yıldırım da imza atacaktı. Ali Koç imzasını attı. Ancak başkan cezaevinde olduğu ve temsil hakkı olmadığı için imza atamadı. Ama herkesin ortak görüşü vardı ve CAS davasının çekilmesi için yönetimin attığı imzalar herkesi bağlıyordu" demişti!..
Yıllardır Fenerbahçe camiası, Fenerbahçe taraftarı "işte böyle" kandırıldı, hâlâ da kandırılıyor ve "hedef şaşırtması" için "devamlı başka kişi ve kuruluşlara çamurlar atılarak" 6222 Sayılı Yasa paspas edilip, büyük taraftar kitleleri ve camialar birbirine "nefretle bakar" hâle getiriliyor!..
Bunca kişi ve kuruluşu hedefe koymak yetmiyormuş ki, işte son açıklama "İçeride hainler de var, ama bunlar da zaman içinde temizlenecektir."
"Af" derken, "yeni tasfiye sinyali"; kimler acaba bu hainler?..
"Cesaretle doğruyu söyleyenler" ve "söyleyecekler" olmasın?..
"Bu sinyal" de "onlara göz dağı olmasın?.."
Sonra bir açıklama daha; "zafer gibi göstermeye çalıştıkları", aslında "UEFA'nın isteği ve teklifi olan" 28 ağustosta CAS'taki davayı sonuçlandıracak "hızlı yargılama ara süreci" ile ilgili yorum yapan avukatları alenen tehdit!..
Yıllardır "hep aynı taktik"; bakalım bu defa da işe yarayacak mı?..
Tezkere severiz!..
"Bahis şikesinden ceza alanı" Futbol Milli Takımı'na kaptan, "dopingten ceza alanı" Basketbol Milli Takımı'na kaptan yapıyor, "ırkçılığın en müptezelini yapan" sporcuya "uluslararası yarışmaların törenlerinde Türk bayrağını taşıtıyor, kamu spotlarında başrolü veriyoruz"; sonra da diyoruz ki; "Biz dopingle, şikeyle, ırkçılıkla mücadele ediyoruz!.."
Galiba biz "ödül ile cezayı karıştırıyor" ve bu iki kelimeye "anlamlarının tam tersini atfederek", uygulamalarımızı da öyle yapıyoruz!..
Sonra da "Bu işi siz beceremiyorsunuz" diyerek "müdahale eden" elin oğullarına "kıyameti koparıp" saldırıyoruz; "Siz bu işlere neden karışıyorsunuz, biz
halledemez miyiz?.."
Bu kafa ile "daha çoook askere çağırır" ve de elimize
"tezkere verirler!.."
Trabzonspor!..
Elbette "yorum için vakit erken"; ama TV ekranında gördüğüm iki şeyi, yazmak durumundayım:
Trabzonspor'un oynadığı "Avrupa Ligi ön eleme maçında, sonradan girenler, takıma ve oyuna hiç katkı yapmadılar!.."
Üzerinde ciddi, hem de çok ciddi olarak durulması gereken bir husus!..
"Göreve getirildiğinden beri durmadan konuşan" ve bu yüzden "anlatmak istediğini ve anlamını çok aşan" şeyler de söyleyen, Trabzonspor'un yeni hocasına duyururum!..
Üzerinde duracağım ikinci husus; sahaya sürülen ilk on birde "koşmayan yoktu"; herkes iyi de oynasa, kötü de oynasa (Mustafa Yumlu kardeş, ileri top atmak iyidir de, biraz da isabetli atmak esastır; öyle değil mi?) koşuyorlar; geçen yıl üzerlerine "ölü toprağı serpilmiş gibi oynayan" o futbolcular gitmiş, sanki yerlerine yenileri gelmiş gibi; hocamızı kutlarım!..
Sonunda ne olacak?
İyimserler; "UEFA ve CAS Fenerbahçe'nin dava açmasında haklılıklar görmeseydi, böylesine çok nadir
görülen bir ara karar verirler miydi;
bu iş lehimize biştecek?.."
Kötümserler; "UEFA'nın haksızlık yaptığına dair iddialar o kadar yaygınlaşmıştı ki, bu iddialara cevap vermek ve CAS kararının adil olacağını göstermek için bu ara kararda karar kılındı. Bu ara süreç hiçbir şeyi değiştirmeyecek, sadece nihai karar ağustos sonuna kadar verilmiş olacak!.."
Ben ne kötümser, ne iyimserim; "Fenerbahçe'nin cezasının bir yılını çektiği için bir yıla indirilmesinin, Beşiktaş'ın cezasının da ertelenmesinin yoluna açacak" bir karar çıkarsa şaşırmayacağım!..
Bu ara süreçte, inşallah Fenerbahçe ve Beşiktaş , "ön eleme gruplarından iyi sonuçlarla çıkarlar" da, hem "ülke ve kulüp puanlarımıza katkı yaparlar", hem de "iyimserlerin beklediği" o "Avrupa Kupalarında maçlara devam kararı" çıkarsa, "sahada başarılı olan" futbolcuların "emekleri de heba olmamış" olur!..
Kasımpaşa!..
Yeni sezonun "en büyük sürpriz adayı" Kasımpaşa!..
3 / 4 / 5 Büyüklere "Geliyorum, ben de varım" sinyalleri
veren bir takım!..
"Aralarına girerse, hatta en başa kadar çıkarsa"
kimseler şaşırmasın!..
"Yönetim ile taraftar arasındaki sürtüşmelerin lig başlamadan bitmesi" birinci şart!..
Teknik Direktör'ün "böyle bir hedef mücadeleyi götürebilecek kadar az hata yapması"
ikinci şart!.. Dikkat!..
Nanik!..
Hazırlık maçı için "10 saatlik" Kayseri gezisi yapan Lucescu, kendisine "Fenerbahçe sizi istedi, neden gelmediniz?" diye soran gazetecilere "Problem" demiş, Galatasaray'ı soranlara da "Hayır" işareti yaparak otobüse binmiş!..
"Bu tavır", Türkiye'yi "Çavuçesku Romanyası'na benzeten", Avrupa'da "daha iyi" onlarcası bulunabilecek bu Hoca'yı "Milli Takımdan başlayarak büyük takımlarımızın hepsine lâyık gören" Lucescuseverlere "nanik yapmak" değilse, nedir?..
Devekuşu meselesi!..
Sevgili Ömer Faruk, "Yeni sezonda da hakem hataları maçların ve liglerin önüne geçmesin" diye yazı üstüne yazı yazıyor, eksikleri, yanlışları ortaya koyuyor, çarelerini anlatıyor, "tespit / teşhiş / tedavi" süreçlerini ortaya koyan bir uzman doktor gibi, "Tıp biliminin üç T formülünü" mükemmel işletiyor;
ama "karşı taraf" duvar!..
Ve de yeni sezon açılıyor; "Böyle
gelmiş böyle gider!.."
Dünkü yazısının başlığı da; "MHK kafasını kumdan çıkarmalı."
Benim sorum, sevgili Ömer Faruk'a; "Anası kafasını kumdan çıkarmıyor ki, yavrusu nasıl çıkarsın?.."