Kırmızı alerjisi!

A -
A +

Ben "onun yalancısıyım", bir otomotiv firmasının yetkilisi anlatmıştı; "Fenerbahçe Stadı'nın altında bir teşhir salonu açmıştık. Açılışa kulüp başkanı Aziz Yıldırım da gelmişti. Salondaki bir-iki tane 'kırmızı renkli' otomobillerimizi görünce, çok bozulmuş ve 'Kaldırım bunları' talimatını vermişti, kaldırmıştık. Onda müthiş bir kırmızı alerjisi var!.." 

İşte "geçen gün", Gençlerbirliği ve Kulüpler Birliği Başkanı İlhan Cavcav da "yabancı kontenjanı" konusunda "ağır şekilde suçladığı" Aziz Yıldırım için "Ne hikmetse bir Galatasaray inadına kapılmış. 'Galatasaray bilmem ne olursa' diye. Türk futboluna zarar ve ziyan veriyor. Ben Türk futbolunda yetkili bir insan olsam, Aziz Yıldırım'ı bırakın maça girmeyi, Türk futbolunun içerisinden ihraç ederim. Bir daha hiç bir kulüpte ne yönetici ne başkan olarak görev vermem.Türk futbolundan elini çekmelidir" diyerek, "Kırmızı alerjisinin nerelere kadar tırmandığını" açık açık anlatmıştı!.. 
Anlatmıştı da, Aziz Yıldırım'ın "kırmızı alerjisinin ne kadar haklı olduğunu" ortaya koyan "iki haber" de, "aynı günlerde" üstü üste gazetelerde yer almıştı. Haberlerin ilkinde, "Galatasaray'ın sosyal medyada, Bayern Münih'leri, Manchester United'leri, Juventus'ları, Paris Saint Germain'leri geride bırakarak Barcelona ve Real Madrid'in ardından Facebook'ta 9.1, Twitter'de 3.4 milyon takipçiyle ve de diğer Türk kulüplerine büyük fark atarak, dünya üçüncülüğüne yükseldiği" yer alıyordu!.. 
İkinci haber de şöyle idi; "UEFA'nın 1955-1956 ile 2012-2013 sezonları arasında oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası ve UEFA Şampiyonlar Ligi maçlarını baz alarak yayınladığı en başarılı takımlar listesinde, bu organizasyonlara 22 kez katılan Galatasaray, çıktığı 149 maçta 55 galibiyet, 36 beraberlik ve 58 mağlubiyet ve topladığı 146 puanla Avrupa'nın en başarılı 19'uncu takımı oldu. Avrupa Fatihi, bu maçlarda 196 gol atarken, kalesinde 218 gol gördü. Fenerbahçe ise topladığı 80 puanla listenin 40'ıncı sırasında bulunuyor. 1955 yılından itibaren UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası ve UEFA Şampiyonlar Liginde 99 maça çıkan sarı-lacivertliler, bu karşılaşmalarda 31 galibiyet, 18 beraberlik ve 50 yenilgi aldı. Avrupa'da ağları 115 kez sarsan Fenerbahçe, kendi kalesinde ise 168 gol gördü. Listede Beşiktaş 52 puanla 61'inci, Trabzonspor da 27 puanla 104'üncü sırada." 
"Bu açık farklar" ortada iken ve de "Fenerbahçe'nin iki yıl Avrupa Kupaları'dan men cezası varken", yolu açık olan Galatasaray'ın "farkı daha da arttırmaması" bakımından, daha dün "Kısıtlama tamamen kaldırılmalıdır, başka türlü Avrupa ile rekabet edemeyiz" diyen Aziz Yıldırım'ın "Sarı-lacivertlilerin yabancı kısıtlamasından en çok zarar gören kulüplerin başında gelmesine rağmen", bugün "böyle pozisyon almasında" ve "Batsın bu dünya" şarkısını söylemesinde haklılık payı hem de "çokça" yok mu?.. 

Yazık ettin!..
Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekilisin!.. Bu millet seni seçti, "her türlü ihtiyacının karşılandığı bir ekonomik / sosyal statü içinde" halkına karşı görevini yapmanı bekliyor ve de "karşılığında da hak edeceğin parayı" ödüyor!.. 
Sen ne yapıyorsun, gidip "bir TV şirketinde paralı yorumculuk yapıyorsun!.." 
"Yapma, hata ediyorsun, sana yakışmaz, hiç olmazsa alacağın parayı bir hayır kurumuna ver" diyenlere de küsüyorsun!.. 
Ve sonrası, tam bir hüsran; "vatandaş daha da ağırını söylüyor" ama, ben hafifini yazayım; "o TVden kapı önüne konuyorsun!.." 
Bırak kendini, "Sana oy veren" yüz binlerce vatandaşı düşürdüğün durumu görüyor musun, sevgili Hakan Şükür; "o paraya ihtiyacın var mıydı?.." 

Sallabol + Sakatbol!.. 
Bir takım "bu kadar sakat veriyorsa", bunda "bir değil, birkaç iş vardır" ve koca bir kulüp, "bu garip durum" için bir türlü "çare" üretememiştir, üretememektedir!.. Galatasaray Basketbol Takımı'ndan söz ediyorum; bu nasıl iştir?.. Sezonluk sakatlıklar, haftalarca, aylarca süren sakatlıklar, haftalık sakatlıklar, gecelik, gündüzlük sakatlıklar; giden gidene, gelen "gitmek üzere" gelene!.. 
Bu kaçıncı maç, göz göre göre gidiyor ve de "Euroleague Top 16'da daha ilk geceden şans yüzde 50'lilerin hem de epey altına düşüveriyor!.." 
"Sallabolda" bizden iyiydi, Maccabi, hem 3'lüklerde, hem 2'liklerde!.. "Basketbolda" ise, "bizden çok daha iyiydi"; nitekim pota altını çok daha iyi kullandılar, Galatasaray'ın "sallabolda sallandığı" dakikalarda da "10 - 0'lık bir seri ile" işi bitirdiler!.. 
Aslında "maç öncesi Furkan'ın sakatlığına, maç içi Arroyo ve Hairston'un sakatlıkları eklenmese" ve de "sallabolda son periyot aksaması olmasa", Galatasaray maçı, "felâket defansına rağmen" kazanabilirdi; olmadı!.. Ve "şimdi" "içerde hep kazan, dışarıda epey kazan" durumuna düşüldü; "bu sakatlıklarla ve bu pota altı zafiyeti ile" TOP 16'dan öteye gitmek zor gibi; sallabolda bu kadar iyi olduğun gece bile, hem de "84 atmana rağmen", maç ortalaması "76 olan" Maccabi'den "90 yiyorsan"," kazanamazsın; sonrasına da "iyimser olarak "bakamazsın!.. 
İşte Galatasaray'ın durumu; salonu tıklım tıklım dolduran o taraftara yazık!..

Pembe yalan itibarsızlığı!..
Ara transferde bile" özellikle büyük takımlarımızı "dünya karması olacak şekilde" hayali transferlerle dizayn etmeye çok meraklı olan spor basınımız, hâlâ "pembe yalanlarla gazete satma ve de reyting alma" yarışında!.. Hürriyet'in Genel Yayın Müdürü iken, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin "hem de eğitim seminerinde" kürsüye çıkıp "pembe yalanlı transfer haberlerini savunan" Ertuğrul Özkök'ün "Devam" işareti, hâlâ geçerli!.. Ata atabildiğin kadar, hem de "yabancı kısıtlaması bütün kulüpleri kıvrım kıvrım kıvrandırırken!.." 
Kimler geliyor ve getiriliyordu, Fenerbahçe'ye?.. 
Kimler geliyor ve getiriliyordu, Galatasaray'a?.. 
Kimler geliyor ve getiriliyordu, Beşiktaş'a?.. 
Futbolcularının alacaklarını bile "doğru dürüst ödeyemeyen" ve de "borç durumları" bütün "saklama oyunlarına rağmen" çan çan çalan alarm zilleri yüzünden saklanamayan kulüplerin "dünya karmaları kurmaları" bilmem ki "nasıl" olacak?.. Sonra da şikâyet ediyoruz, "Neden itibarımız dibe vurdu" diye; nasıl vurmasın ki?.. 

Sorumlu kim?..
FIFA kokartı takacak hakemlerimiz açıklandı; Fırat Aydınus, Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek, Mete Kalkavan, Halis Özkahya, Barış Şimşek ve Bülent Yıldırım!.. 
İstinasız hepsinin "daha gerisini bıraktım"; sadece geçtiğimiz sezon ile bugününe geldiğimiz sezonda "ülkede yönettikleri maçlardan sonra" ne hâle sokuldukları işte gazete ve TV arşivlerinde duruyor; "Vur vur inlesin, bütün Türkiye dinlesin!.."
"Aynı" hakemler, Avrupa maçlarına gidiyorlar; alkış alıyorlar, yüksek not alıyorlar, maç üstüne maç alıyorlar; bu "farkın sebebi" ne ola ki?.. 
Bence "hakemler değil", bizler "aynaya bakmalıyız"; basınımızdan, kulüp yönetimlerine, federasyonlara, Merkez Hakem ve Disiplin kurullarına kadar; aynada "sebebi de, sebep olanları" da göreceğiz!.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.