Özelleşen federasyon!..

Özelleşen federasyon!.. Artık kimse kendini aldatmasın; birkaç gün içinde "futbolumuzu yönetmek üzere" seçilecek olan federasyon "özerk olmayacaktır!.." "Halûk Ulusoy'dan kurtularak, Türk futboluna yeniden el koymayı" isteyenlerle, "her ne pahasına olursa olsun Türk futbolunu Halûk Ulusoy'dan kurtarmak" isteyenler el ele vererek Türk futbolunu "özelleştirmişlerdir!" Benim hesaplarıma göre, "paylaşım" şöyle: Yüzde 51 pay siyasetin... Yüzde 20 pay "yüzde 13'ü Fenerbahçe'nin , yüzde 6'sı Beşiktaş'ın, yüzde 1'i Galatasaray'ın olmak üzere" İstanbul'un 'Üç Büyük Kulübü'nün...Yüzde 7'si uluslararası bir spor malzemeleri şirketinin... Yüzde 2'si Şenes Erzik'in... Yüzde 7 pay İstanbul'un "bazı" büyük medya gruplarının... Yüzde 8 pay İlhan Cavcav - Celâl Doğan - İsmail Uyanık adına yazılı olmak üzere Anadolu kulüplerinin... Yüzde 5'i spordan sorumlu Devlet Bakanlığı'nın... Etti; yüze 100!.. "Özerk" futbola ne kaldı; yüzde sıfır!.. Hayırlı uğurlu olsun!.. Elbette, "işin bu noktaya gelmesinde" baş sorumlu, seçimlere birkaç gün kala "nihayet" aklı başına gelen ve "özerkliğe zarar gelmesin" diyerek çekilen federasyon başkanı Halûk Ulusoy'dur!.. "Zamanında çekilmeyi bilseydi" ve "federasyonunun yerine, özerk bir federasyonun gelmesinin yolunu açsaydı, hatta böyle bir federasyonun kurulmasına yardım da etseydi"; elbette bugün "özerk federasyon yerine özelleştirilmiş bir federasyon kurulmayacaktı!" Aslında özerklik bakımından "işin başında çekilmemekte ısrar ederek verdiği zarar" ile "iş bu noktaya geldikten sonra çekilerek verdiği zarar" arasında fark yoktur! "Hiçbir baskıya boyun eğmem" demiş, ama "sonunda" hatta ailesine kadar ulaşan" baskılara boyun eğmek zorunda kalmıştır!.. Ve... Yeni gelecek olan da "Ulusoy'un başına gelen benim başıma gelmesin, oturacağım koltuk altımdan seçime birkaç gün kala çekilmesin" korkusuyla, daha "seçilmeden ve işe başlamadan", kendisini iş başına getirecek olanlara "diyet ödemeye" başlamıştır! Dikkat... Şu sözlere bakınız: "Şimdiki havuz sisteminin kriterlerini kulüpler belirlemişler. Bu yıl için kriterleri değiştirmek yanlış olur. Bu ancak üçüncü yılda olabilir. Başarıya endeksli bir sistem geliştirebiliriz." Ne demektir; "kriterleri değiştirmek?" Ne demektir; "Başarıya dayalı bir sistem???" İstanbul'un 'Üç Büyük Kulübü'ne "Aslan payının da aslan payını vermek" demek değil midir? "Havuzla oynamanın yolunu açmak" değil midir? "Havuzla oynamanın yolu açılırsa", işin nereye varacağı belli değil midir? Bitmedi.. Ya şu sözler ne demektir: "Yabancı sayısının artması mümkün ama kulüp başkanları ile bir toplantı yapmamız lâzım. Orada çıkacak karara göre sayı artabilir!.." Kim istiyor artışı; yukarıdaki "paylaşım listesini gözden geçirirsek" kimlerin istediği ortadadır!. Kim "olabilir" diyor; kendisini iş başına getirenlere "diyet borcunu ödemeye gönüllü olan" aday!.. Bir yandan ve "gene" vergi borçlarını "taksitlendirmek ve faizlerini düşürmek, cezalarını kaldırmak" için, ülkede vergi adaletini pas pas etme pahasına Ankara'ya yalvar yakar olacaksınız.. Sonra da, "çoğu ne idiğü belirsiz, emekliliği gelmiş, yaşlı, sakat" yabancı oyunculara bu ülkenin dolarlarını, eurolarını hem de "milyonlar" hesabıyla saçacak, "borç içinde yüzen" kulüplerinizi gırtlağa kadar borca sokacaksınız!.. Ve de... "Şampiyonlar Ligi'nde ya da UEFA Kupası'nda sahaya çıkacak takımın üçte ikisinden fazlasını" yani "11 oyuncudan 8'ini yabancı yapmanın yolunu açacaksınız"; sonra da Milli Takım'dan başarı bekleyeceksiniz!.. Vergi adaleti pas pas olmuş, kulüpler gırtlağa kadar borca girmiş, Milli Takım'mış, kimin umurunda??? Evet "Futbol Federasyonumuz'u özelleştirenlere" soruyorum; kimin umurunda?.." Ve "onların iş başına getireceği" federasyonun yönetici adaylarına soruyorum; kimin umurunda?.. Ve de "onların şakşakçılığına soyunmuş" yazar çizerlerime, yorumcularıma soruyorum; kimin umurunda?.. Söyler misiniz; kimin umurunda?