Özhaseki haksız mı?..

A -
A +

Doğrusu ya, “sonuç alıcı” bir adımı ben Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’tan bekliyordum; ses, Çevre ve Şehircilik Bakanı’ndan, eski Kayseri Büyükşehir Belediye ve Kayserispor Başkanı Mehmet Özhaseki’den geldi!..
Tanıdığım “en saygın” spor adamlarından biri olan Özhaseki’nin “Kayserispor-Fenerbahçe maçından sonra söylediklerini”, hayatı boyunca “spora siyasetin karışmaması gerektiğine inanan ve yazan” bir gazeteci ve spor yazarı olarak “usul” bakımından onaylayamam. Hele hele, maçın hakemi için söylediği “Bunu bir kenara yazıyoruz. Bu arkadaş da yaptığı kötülüklerin bir karşılığı olduğunu görecektir mutlaka. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır” sözünü hiç ama hiç kabul edemem ama “esas” bakımından “haklı bir isyanı” aksettirdiği için, sözlerinin altını çizerek, üzerinde duruyorum.
Özhaseki, “bir spor adamı, eski bir kulüp başkanı” olarak “Biz Anadolu takımıyız. Hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Çok küçük paralarla, sağdan soldan, esnaftan toplanan paralarla takım, zor bela ayakta tutuluyor. Transferin son gününde, transfer yasağını kaldırmak için yönetim çırpınıyor adeta. Böyle kulüplere, böyle hatalar yapılmaması lazım. Şimdi bize yapılan bu hatalar, Fenerbahçe’ye yapılsaydı, ne yaparlardı Türkiye’de?” derken çok haklı. 
Spor Bakanı dahil spor teşkilatı, Futbol Federasyonu ve nihayet Merkez Hakem Komitesi bilmeli ki; Özhaseki’nin “bu ağır açıklaması” artık “bıçağın kemiğe dayandığını” gösteriyor ve “Yeter artık” diyenlerin feryadını dile getiriyor!..
Şu sözler, önce Yıldırım Demirören’e, sonra Yusuf Namoğlu’nadır; “Elbette ki hakem hataları olur, insanlar yanlış yapabilirler. Fakat çok bariz olarak yapılan işlerde de hata diyerek geçmemek lazım, her seferinde de hakemlerde insandır, hata yapabilirler diye üstünü örtmemek lazım. İnsan halidir, hata olur elbette, fakat defalarca aynı hatalar tekrarlanırsa, bir de büyük hata olmayacak işlerde göz yumulursa, bunda da herhalde bir kasıt aranır.”
Dikkat ediniz, “göz yumulursa” sözü ne demektir ve kime yöneliktir? Dahası da var; hemen devam ediyor Özhaseki;  “Bunda da herhalde kasıt aranır.”
Bu “son söz” kimedir, hakeme mi; Yıldırım ve Yusuf Beyler, iyi okuyun Sayın Bakan’ın sözlerini, hem de çok iyi okuyun; haksız mı?..

Nasrettin Hoca ve Galatasaray!..

Serdar Aziz’e 4.5, Eren Derdiyok’a 4, Tolga Ciğerci’ye 3, Ahmet Çalık’a 2.5, Cavanda’ya 1.2 milyon avro bonservis bedeli ödeyen Galatasaray, futbol sorumlusu Levent Nazifoğlu’nun “Çinliler 3 milyon verdiler, vermedik” dediği Podolski’yi ise Japon Kulübü Vissel Kobe’ye 2.6 milyon avroya bıraktı.
Galatasaray, transfer ayında da “bonservisi elinde olan” 20 yaşındaki Dembele’yi almamıştı. Fransız oyuncu gittiği Celtic’te 27 maçta 31 gol atarak, takımının açık ara İskoç Ligi liderliğinde en önemli rolü oynuyor ve gollerine de devam ediyor. Dahası, Celtic Dembele’nin bonservisine “60 milyon avro” fiyat biçiyor.
Bu alışverişleri görünce, gelin de Nasrettin Hoca’yı hatırlamayın, bakalım!..
Hoca, eşeğini satmak için pazara gitmiş. Eşeği tellala vermiş, tellal bağıra çağıra etrafındaki alıcılara eşeğin özelliklerin saymaya başlayınca, Hoca “Vay be, ne eşeğim varmış benim, haberim yokmuş” diyerek fiyat artırımına katılmış. Sonunda ihale kendinde kalmış, eşeğin parasını ödemiş, tellal da içinden kendi ücretini alıp, Hoca’ya eşeğinin bedelini ödemiş. Hoca da eşeğiyle beraber köyüne dönmüş.
Onu karşılayan hanımı da o gün yaptığı “kârlı” alışverişini anlatmış; “Yoğurtçu geldi, yoğurt aldım. O tasa yoğurt koyarken, ben de ağır çeksin diye ona fark ettirmeden tartının öteki gözüne bileziğimi koydum. Yoğurt tasını alıp, hemen eve girdim.”
Nasrettin Hoca gülmüş; “Hanım, ben dışardan, sen içerden bu evi yakında hâline yoluna koyacağız, galiba!..”
Görülüyor ki, Mehmet kardeş ile Nazif yeğen de, Nasrettin Hoca ile hanımı gibi, Galatasaray’ı haline yoluna koymakta çok başarılılar; kulaklarınız çınlıyor mu, Sayın Başkan Dursun Özbek?..

Günaydın!..

Galatasaray Odeabank Koçu Ergin Ataman, “performans düşüklüğü ve konsantrasyon eksikliği” nedeniyle Emir Preldzic ile Blake Schilb’i süresiz kadro dışı bıraktı. Hemen ardından da Galatasaray İstanbul’da Euroleague lideri Real Madrid’i 87-84 devirdi.
“Eskiler” derlerdi ki; “Ba’de harab’ül Basra (Basra harap olduktan sonra)”, işte tam da o misal!... 

Hakemler / Churchill / Hitler!..

“Futbol, seyir, keyif” olarak hiçbir şey vermeyen “Büyüklerin futbol maçlarını seyretmekten bıkmış” bir sporsever olarak TRT ekranlarında yayınlanan “TFF 1. Lig maçlarını” izliyorum, arada bir.
Geçenlerde de Eskişehirspor’un maçını izledim. 4 topları direklerden döndü (Sevgili Mustafa Denizli hocam, takımında bir düztaban var galiba, bul onu!!!) ve iki penaltıları da, pozisyona 3-4 metre yakın olan hakem tarafından “es” geçildi ve sahadan “beraberlikle ayrıldılar!..”
Rivayet edilir ki, İkinci Dünya Savaşı yıllarında “özel yetkilerle donatılmış olarak” İngiltere’yi yöneten başbakan Churchill, bir futbol maçını seyrederken demiş ki; “Bu hakemlerin, benden fazla yetkisi var!..”
Ben de “seyrettiğim bunca maçın ve hakemlerinin üzerine” Eskişehirspor maçında gördüklerimi de ekleyince, diyorum ki; “Bu hakemlerin Hitler kadar yetkileri var ve yetkilerini ‘onun gibi’ kullanıyorlar!..”

Şaka!.. 

Galatasaraylıları “şu sıkıntılı ve zor günlerinde” çok sevindirecek bir haber vardı, gazetelerde: “Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, 6 yıldır yaptığı fedakârlıklar ve yaşadığı sıkıntıların ardından ‘Avrupa’da kupa kaldırmadan ve en azından Süper Lig’de şampiyonluk yaşamadan başkanlığı bırakmayı düşünmediğini” açıkladı ve ‘Yargıtay kararının önemi yok. Olağanüstü kongreye gitmeyeceğiz’ dedi.
Fırsat “artık” önünüzde; 5’inci yıldız yolculuğunuz hayırlı uğurlu olsun, sarı-kırmızılılar!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.