Sabri ve Bilal!..

A -
A +
Galatasaray'ın çocuğu Galatasaray'ı soyuyor." / "Sabri'ye var, Ergin Ataman ve Engelsiz Aslanlar'a yok öyle mi? / Defolup gidin, burası babanızın çiftliği değil, burası şanlı Galatasaray. / Sabri ile sözleşme uzatan, Bilal'i transfer eden, türlü türlü saçmalıklar yapanlar. / Ergin Hocamın maaşı artmadığı sürece Galatasaray için 1 kuruş harcamam. / Şampiyonluğu daha şimdiden burnumuzdan getirdiniz, tebrikler. / Yönetim istifa!"
Bu ve "benzeri"  tivitleri atanlar, "Galatasaray taraftarı imiş; öncelikle ve hemen söyleyeyim; "böyle" taraftar olmaz olsun!..
"Avro / Dolar / TL arasındaki farkı bilmeyen", sadece "milyon rakamına bakıp", utanmadan, sıkılmadan Sabri gibi bir futbolcuya "Galatasaray'ın çocuğu Galatasaray'ı soyuyor" diyen, diyebilen bir kişiye benim de çıkıp "Galatasaray taraftarı" diyebilmem mümkün mü?..
Bu satırların izanla, insafla, vicdanla en ufak bir ilgisi var mı?.
Avronun Türk parası karşılığı 3 liranın üzerinde, doların 3 liraya yakın, "ortalama 3 lira" desek, Bilal'e ve Sabri'ye verilecek paraları "3'e bölün", bakın bakalım, "avro ve dolar olarak" karşısına hangi rakamlar çıkacak? O rakamları Galatasaray Futbol Takımında oynayan "diğer" oyuncuların "avrolu, dolarlı" mukavelelerindeki rakamlarla karşılaştırın, ortaya nasıl bir tablo çıkacak?..
Bilal'in kaç sezondur, "Akhisar Belediyespor'u sırtladığını", Sabri'nin "Galatasaray'ın inanılmaz çifte kupalı sezonuna, kenara atılmışlıktan gelip yaptığı katkıyı" unutarak, Sabri'nin "bunca yıl Galatasaray'a verdiği emeği, akıttığı teri" hatırlamayarak hakaretler yağdıranlara, ben nasıl "Galatasaray taraftarı" derim?..
Bitmedi; "Galatasaray'ı ayakta tutan" futbol şubesidir; hemen hemen "bütün gelir" futboldan gelir!..
Ve, "UEFA'nın mali kriterleri" çok açıktır; "Futboldan gelen, sadece futbola harcanacaktır ve de futboldan gelen gelirle, giderin arasında 'bölmeli, çıkarmalı, kesin oranlı' şu şu şu kıstaslar olacaktır; yoksa seni Avrupa kupalarına almam!.."
Dahası da var; "bu insafla, izanla, vicdanla bağdaşmayan" cümleleri sosyal medya arenasına atanlar, yarın, "Galatasaray takımından şampiyonluk, Türkiye Kupası, Avrupa Kupaları'nda başarı bekleyecek, isteyecek, gelmediğinde", bu defa "Yönetim istifa" çığlıkları atacaktır!..
Bakınız, "basketbol şubesindeki tablo" başka bir şeydir, Engelli Basketbolcularla ilgili tablo başka bir şeydir, Galatasaray futbolundaki tablo başka bir şeydir; birbirine karıştırılamaz!..
"Engin Ataman'ın alacağı paranın az olduğunu düşünebilir, basketbol takımlarına şampiyonluklar getirecek kadroların kurulmasını, ödenemeyen paraların ödenmesi" isteyebilirsiniz; istemek en tabii hakkınızdır.
Ama bunu "Bilal'e, Sabri'ye hakaretler yağdırarak" yaptınız mı, bunun ne "Galatasaraylılıkla, ne de taraftarlıkla ilgisi" yoktur ve olamaz!..
Hiç düşündünüz mü, "Galatasaray yönetiminin verdiği  izin" ile, Ergin Ataman'ın "milli takım koçluğundan kaç para aldığını ve de Ataman'ın sözleşmesinin "avro" üzerinden, Bilal ve Sabri'nin sözleşmelerinin "Türk lirası üzerinden" yapıldığını?..
Bir bakın ve karşılaştırın bakalım, "adını, Fenerbahçe'ye transfer edildiğinde ancak duyduğunuz Danimarkalı bir futbolcunun Fenerbahçe'ye maliyeti ile dünyanın en ünlü basketbol koçlarından biri olan Obradovic'e verilen parayı"; ortaya nasıl bir tablo çıkacaktır?.. 
Yarın, futbol takımının çok kritik maçlarında "Sabri'nin ve Bilal'in atacağı golleri, yapacakları asistleri seyrederken", bilmem ki, bu "iğrenç" satırları yazan taraftarların(!), sevinmeye ve alkışlamaya hakları olacak mıdır?..
"Sapla samanı ayıramayan, elmalarla, armutları toplayan" ve dahası, bunu yaparken de "pırlanta gibi" iki futbolcuya "hakaretler yağdıran" taraftar, aynaya baksın bakalım; "nasıl bir taraftardır?.."
Seçim!..
Türk futbolu ve yönetim şekli adına "defolu" bir seçime gidiyoruz!..
Tablo çok açık gösteriyor ki; "bir atamalı seçim(!)" daha; bu defa atayan kim; Göksel Gümüşdağ!..
"Öyle" bir seçim ki, "adayların birini", seve seve(!), gönül rahatlığı(!) ile, isteyerek (!) aday gösterenlerin sayısına bakılırsa, öteki adayların 'aday olabilmek için gereken 60 imzayı bulabilme şansı' milyonda bir bile değil; zira genel kurula katılacak delegelerin toplam sayısı, buna izin vermiyor!.."
Anlaşılıyor ki, "tıpkı" Basketboldaki seçim gibi, gene "Süper Lig Kulüpleri Birliği Başkanı Göksel Bey'in organize ettiği" bir "atamalı seçim var", ortada!..
Futbolumuza hayırlı, uğurlu olsun da, benim merak ettiğim, "öteki adaylardan biri", inanılmazı başarır, "60 imzayı bulup", genel kurul sandığının önüne "resmi aday" olarak gelme başarısını elde ederse ve de "Atamalı aday, o sandıktan topladığı imza sayısı kadar oy çıkaramazsa", ortaya çıkacak tablo, gerçekten "utanç verici" olmayacak mıdır?..
Zor dostum zor!..
Ne oldu; hani "hemen seçim kararı alınacaktı", kendini ve yönetimini "bir duygusal öfkenin esiri yaparak" evrensel tabiri ile "topal ördek" durumuna düşüren Fikret Orman, işte transfer geldi, "bu büyük hatasının bedelini" ödemeye başladı. 
Ne yazık ki, kulübüne de ödetiyor; "Gitmek isteyen, isteyene!.."
Kim, "topal ördek durumuna düşmüş" bir yönetimin başında olduğu kulüpte kalmak ister?..
"Kendisinin sonunun ne olacağını bilemeyen" bir başkanın ve yönetiminin, bugün "gitmek isteyen" futbolcuya "Gidersen git" ya da "Gitme" demesi nasıl mümkün olacak?..
"Git" dese bir türlü, "Gitme" dese bir türlü; "Gitmek isteyen" futbolcu, hele "cazip talipleri de varsa", ona "Gitme" dediğinde ve kaldığında "Ne kadar randıman verebilir" Beşiktaş'ta?..
"Getir şu kadar parayı git" dense, "o gelecek para" ile gidecek futbolcunun yeri doldurulabilecek midir?..
Tablo ortada; stat işi çapraşık, transfer işi dolaşık,  yönetimin geleceği biraz topalcık; ne olacak Fikret Orman'ın hâli?..
Yooo, "ondan önce sorulacak soru" var; "Böyle bir tablo içinde ne yapacak Şenol Hoca?.." 
Semih!..
Galatasaray, "stoper" konusunda son iki sezondur talihsizlikler yaşıyor; sakatlıklar, uyumsuzluklar, yeni alınanlarda hayal kırıklıkları ve "yenilen" rekor sayıda goller!..
Elbette, mesela "çakma sol bek" Riera'dan beri, o kanadın doldurulamamasına, sağ bekteki boşluklara, bir de "stoper zafiyeti ve hataları eklenince", liderlik savaşını sürdüren sarı-kırmızılıların "eksi averajlarda dolaşmasına" şaşmamak gerekti.
İşte bu acıklı tabloda, Semih'in durumunun "gerçek yüzü", onu seven, ona inanan ve onun kaybedilmemesi için hassas davranan yorumcuların iltiması ile, TV ekranlarında, spor sayfalarında ortaya konulmadı!..
"Güçsüz, çok sık sakatlanıyor, kolay avlanıyor, ağır ve çok hata yapıyor"; neden?..
Hamza Hoca, "Dany de geliyor, stopere ihtiyaç yok" diyor ama, bunun şartı var; Semih, "Semih gibi" olursa; aksi hâlde, Galatasaray'ın "stoper ihtiyacı",  öyle "Dany ile filan kapatılacak gibi" değil!..
Semih "Semih gibi" olmazsa, belki "eksi averaj olmaz" ama "eksi puanlar" çok olacaktır, hem de "kupalara engel olacak" kadar çok!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.