Üst akıl!..

A -
A +

Artık kötü giden her şeyin sorumlusu bulundu! Başkanları, hocaları, yönetimleri, yazarları, çizerleri, yorumcuları rahatlatacak bir buluş bu…

Fenerbahçe futbol takımının bu durumlara düşmesinin, bu hâlinin sorumlusunun kim olduğu "nihayet" bulundu; "Üst akıl!.."
Bulan, yazan arkadaşımı kutluyorum; kötü sonuçlarda, kaçan kupalarda, şampiyonluklarda sorumluluğu "futbolculara, teknik adamlara, hakemlere, federasyonlara, gazetecilere, UEFA'lara, 3 Temmuz'a, havaya, suya, toprağa, çime bulmaktan helâk olan" sarı-lacivertli yazar-çizerlerin, yorumcuların büyük çoğunluğunu "rahatlatacak" bir buluş bu!..
"18 yıldır asıl sorumlunun adını", şu veya bu sebepten "bir türlü açık açık doya doya  yazamayan" sevgili birçok meslektaşımız, artık rahat yazacaklardır; "Sorumlu üst akıldır!.."
"Böylece", yıllar yılı Fenerbahçe'de "gerçek sorumlunun adının yazılamayacağı" bir baskı ve korku tüneli oluşturan kişi de, "bu konumu yüzünden" yapılan eleştirilerden kurtulmuş olacaktır; zira "sorumlu" o değil, "üst akıldır" artık!..
Öyle ya, "çoğunlukla" yeni gelen hocayı, "2 gün sonra çıktığı ilk maçı kazanınca", koro hâlinde göklere çıkaran, sonra gelen  3 günün sonunda bu defa "kaybedince" bir bölümü eleştirmeye başlayan, bir bölümü de "Ne yapsın adam, daha doğru dürüst oyuncuların adlarını bile öğrenememiştir, sorumlu giden hocadır" diyerek korumaya alan bir "sarı-lacivertli" yorumcular ordumuz var , ortada!..
"Artık"  sokakta "iki taş arasını kale yapıp" top oynayan ortaokul çocukları bile biliyorlar ki; "yeni gelen 3-5 günlük hoca, ne kazanılan maçın sahibidir, ne de kaybedilen maçın sorumlusu!.."
Ama benim "okuyucuya, seyirciye, taraftara, tabelaya, reytinge, tiraja oynayan" popülist spor medyam, adamı bir maçta "şah", bir maçta "kahır" etmeye pek meraklıdır ve öyle de yapmaktadır!..
Acıyorum, Advocaat'a, "üst akıl" ile "bu medya" arasında, çok yakında şaşkına, sonra da pestile dönecektir ve çark Başakşehirspor maçı ile dönmeye başlamıştır; Allah ona kolaylık versin!..
GALATASARAY NASIL BİR TAKIM?
Fenerbahçe'nin "mağlubiyetli" lig açılışına sevinen Galatasaraylılar, 24 saat sonra "kendi açılış maçlarına gitmelerini önleyen" Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu'nun verdiği "seyircisiz oynama" cezasına teşekkür ettiler!..
Takımları (Takım mıydı, acaba?) "öyle bir futbolsuz futbol oynamıştı" ki; onlar için bu ceza adeta ödül olmuş, paraları ceplerinde kalmış, stada gidip-gelme ve o "rezil futbolu seyretme" işkencesinden kurtulmuşlardı!..
Bir Muslera, bir Tolga, birazcık Hakan ve Eren'i çıkın, "ne yaptığını bilmeyenlerden kurulu" o takım, "büyüğünü bıraktım" nasıl bir takımdı, öyle?..
"İyi insan" bir altyapı hocası, Başkan'ın "futbolu bilen"  kardeşi, dahası Alp Yalman'ın hayaleti ile beraber "bu takımı kuran 4 kişiden  biri olan" futbol adına kerameti kendinden menkul Levent Nazifoğlu'na "Bu kötü futbolun sebebini anlayamadım, arayacağız" dedirten "çirkin gösteri" TV başındaki Galatasaraylılara saç baş yoldurmuştu!..
Bu "biçimsiz" maçla ilgili asıl soru şuydu; "daha ilk maçta ümitleri kıran" ama "büyük bir şans ile" son saniyede 3 puan alınan gecede, Karabükspor'un "yarım düzinelik" galibiyetini önleyen "beceriksizlik, şanssızlık" cenderesinin sarı-kırmızılılarla oynayan her takımı sarmalamayacağını, bilmem ki, Galatasaray'ın üst aklı acaba görebilmiş ve sebebini anlayabilmiş miydi?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.