Nereden çıkmış, kim uydurmuş bilemem. En son babalar duyar demişler.
Eskiden belki dert değilmiş. Ortalık bu kadar sert değilmiş. Kuralsızlık yeni kural, erdemsizlik marifet değilmiş.
Kızın bir sevdiği olur, görüşürler, konuşurlar, en son babalar duyarmış.
Oğlanın bir görüştüğü olur, önce anneler tanışır, en son babalar duyarmış.
Babadan gizli işe girenler, babadan gizli şarkıcı, futbolcu olanlar.
Uzunca yıllar bu söz artık ağızlarda yer etmiş. En son babalar duyar.
Biraz da Türk annesinin evin içini çekip çevirmesi, babayı ayrı, çocukları ayrı idare edebilmesi, sorun çıkmaması için kafasında kırk tilki dolaştırıp kırkının da kuyruğunu birbirine değdirmeme becerisi.
Arkadaşlarla ilk hafta sonu tatili, arkadaşın evinde ders çalışma gerekçesiyle kalmalar, kız ya da erkek fark etmez, çocuğun ilk taviz talepleri. Baba kesinlikle izin vermez, anne bir yolunu bulur, babayı ikna eder.
Hatta babayı ikna etmek için tatlı yalanlar da söylenir (!) Bu da en son babalar duyar kültürünün bir parçasıdır.
Ama analar, babalar. Bitti. Dünyanın sonundayız. Son durağındayız.
Kız evlatlarınızı geçtim, erkek evlatlarınız bile tehlikede.
Sokakta milyarlarca dolarlık pazarların hedefinde sizin kızınız ve oğlunuz var.
40 yıldır fonladıkları, dağda besledikleri terörle yıkamadıkları Türkiye’yi, vuramadıkları Türk gencini artık dost görünerek, arkadaşça yaklaşarak içeriden bitiriyorlar.
Fuhuş, uyuşturucu, kumar, bahis, ünlü olma sevdası, sosyalleşme adı altında çürümüş bir eğlence dünyası.
Ellerini ovuşturmuş sizin oğlunuza, kızınıza bakıyorlar Allah muhafaza.
Babalar en çok iş size düşüyor. İş işten geçmeden, evladınızın zihni ele geçirilmeden…
Ne yapıyorsa ilk dakikadan siz bileceksiniz.
Anneler daha kolay aldanıyor, daha duygusal oluyor, kıyamıyor.
Artık annelerimizin o masumiyetine, iyi niyetine bırakılamayacak kadar vahşi bir dünya var dışarıda.
…Artık "en son babalar duyar" devri bitti. Artık ilk önce babalar bilecek.
Çünkü bu devirde baba, sadece eve ekmek getiren değil, evladının zihnine ve kalbine sahip çıkan kişi olmalı.
Baba olmak, sadece faturaları ödemek, okul masrafını karşılamak değil.
Baba olmak, evladının telefonundaki son uygulamayı, izlediği diziyi, takip ettiği fenomeni, kullandığı dili, girdiği platformu da bilmeyi gerektiriyor.
Evladınla arana “anlam mesafesi” girdi mi, biri gelir doldurur orayı.
Baba olmak artık otorite değil, rehber olmak zorunda.
Çünkü şeytan artık saklanmıyor. Açık açık dolaşıyor.
Senin evladına, senin yerine nasihat eden dijital ekranlar var artık.
O yüzden bu çağın babası, sadece evin direği değil; evladının en yakın takipçisi, en güçlü savunucusu ve en güvenilir limanı olmalı.
İlk kim duyarsa, ilk o korur.
Anneler lütfen kırılmasın, onlara da çok görev düşüyor. Ama özellikle evin tek çalışanı olan babalar ekonomik daralma dönemlerinde evden daha da uzaklaşabiliyor. Ama bunun da bedeli çok ağır oluyor.
Haydi anneler, haydi babalar.
Şu fırtınalı denizde kaptanlığımızı gösterelim. Gemilerimizi, yuvalarımızı güvenli limanlara taşımak için gerekeni yapalım.
Milyoner yarışmasında genç kıza soruyorlar. “Bir yarışmada ikinciyi geçen yarışmacı kaçıncı olur”. Kızımız kararsız kalıyor, ama birinci mi yoksa üçüncü mü diye kararsız kalıyor.
Akabinde seyirciye soruyorlar. Seyirci de %44 oranında D şıkkı yani birinci cevabını veriyor. Kızımız bu soruyla eleniyor.
Eskiden bireysel cehalet problemimiz vardı. Toplum içinde cahil insanlar vardı. Cahilden kasıt da eğitimsiz değil şuursuz, düşünmeyen, akletmeyen, aklını kullanmayandı. Şimdi artık kollektif bir cehalet problemimiz var. Sokaklar düşünmeyen, üretmeyen, aklını kullanmayan, okumayan, okuduğunu anlamayan insanla dolu. Bu profil bir jenerasyonda olursa bunun geri dönüşü olur. Ama iki, üç jenerasyon bu şekilde olursa bunun geri dönüşü 50 yıl sürer.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...