Ekonominin daraldığı, üretimin ve ithalatın zorlaştığı, üretim işçiliğinin hem çok maliyetli hem de zor bulunur olduğu bu çağda işletmelerin imdadına o unuttukları eski dost yetişecek: depolar.
Hani şu çok önemsemediğimiz, yük ve maliyet olarak gördüğümüz, genelde en arkaya attığımız, kimsenin sahiplenmediği o alan…
Depo dediğimiz şey, yıllarca sadece ürünlerin yığıldığı, forklift’lerin dolaştığı, bazen de kimsenin girmek istemediği bir “soğuk alan” olarak görüldü. Yönetim toplantılarında depodan pek bahsedilmez, maliyet hesaplarında genelde gider kalemi olarak geçerdi. Ama dünya değişti. Artık çağ; depoyu bir maliyet merkezi olarak değil, bir kâr merkezi olarak gören işletmelerin çağı. Çünkü üretim azalabilir, ithalat zorlaşabilir, ama stok yönetimi ve verimlilik her zaman elimizdeki en güçlü silahtır.
Birçok işletmede problem, ürün değil bilgidir. Yani depoda ürün vardır ama o ürünün nerede, ne kadar ve ne zamandır durduğunu kimse bilmez. Rafın bir ucunda unutulmuş bir koli, diğer ucunda eksik kalan bir ürün, bir tarafta fazla stok, diğer tarafta siparişe yetişememe krizi… Bütün bunlar, aslında depoda yönetilmeyen bilgi yüzündendir.
Depoyu kâr merkezine dönüştürmenin yolu aslında çok basit: görünmeyeni görünür kılmak. Rafların arasında sıkışmış ürün değil, bekleyen paradır. O raflarda yatan her ürün, işletmenin cebinden çıkmış nakittir. Eğer o ürün yanlış planlama yüzünden fazla alınmış, yanlış yerde bekliyorsa, bu işletme farkında olmadan parasını kilitlemiş demektir. Depo yönetimini dijitalleştiren işletmeler, bu görünmeyen kilidi açıyor. Artık hangi ürün hızlı dönüyor, hangisi bekliyor, hangisi fireye dönme riski taşıyor hepsi görülebiliyor. Böylece satın alma kararları daha isabetli, üretim planlaması daha verimli, nakit akışı daha dengeli hâle geliyor.
Eskiden dijital depo yönetimi büyük firmaların, dev holdinglerin işiydi. Oysa bugün teknoloji çok demokratik hâle geldi. Bir KOBİ bile birkaç barkod okuyucu, basit bir mobil terminal ve uygun bir yazılımla kendi dijital deposunu kurabiliyor. Artık pahalı sistemlere, uzun eğitimlere, karmaşık cihazlara gerek yok. Bulut tabanlı çözümlerle her şey cebimizde. Üstelik bu sistemler muhasebe, satış ve e-Ticaret altyapılarıyla da entegre çalışıyor. Yani bir ürün stoktan çıktığında otomatik olarak fatura oluşuyor, e-Ticaret sitesinde stok düşüyor, müşteri bilgilendiriliyor.
Depo aslında işletmenin aynasıdır. Depo karışıksa o işletmenin tüm departmanları karışıktır. Depo düzenliyse o işletme zaten disiplinli ve verimlidir. Depoda düzen kurmak, sadece kutuları sıralamak değil, düşünceyi sıralamaktır. Çünkü düzenli depo, düzenli zihin demektir. Oradaki sistem, çalışanın alışkanlığına, yöneticinin vizyonuna, işletmenin kültürüne doğrudan yansır. Bu yüzden depoya gösterilen özen, aslında işletmeye gösterilen özendir.
Bugün işletmelerin çoğu “nasıl daha çok müşteri buluruz” diye düşünüyor ama ellerindeki stokları doğru yönetseler, yeni müşteri bulmadan da daha fazla kâr edebilirler. Çünkü çoğu zaman problem satışta değil, yönetimde. Bir ürünü doğru zamanda satabilmek, onu doğru yerde ve doğru şekilde tutmakla başlar. Yeni üretim yapmak, ithalat yapmak bazen imkânsız hâle geliyor ama elimizdeki ürünü iyi yönetmek, tamamen bizim elimizde. Depolarını doğru yöneten işletmeler, krizden çıkmaz; krizi yönetir.
Artık deponun değeri, o raflarda duran mallarda değil, o malların ne kadar doğru yönetildiğinde gizli.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...