Zor zamanda işletmeyi kâra geçirmenin yolu depodan geçiyor

A -
A +

 

Ekonominin daraldığı, üretimin ve ithalatın zorlaştığı, üretim işçiliğinin hem çok maliyetli hem de zor bulunur olduğu bu çağda işletmelerin imdadına o unuttukları eski dost yetişecek: depolar.

 

Hani şu çok önemsemediğimiz, yük ve maliyet olarak gördüğümüz, genelde en arkaya attığımız, kimsenin sahiplenmediği o alan…
Oysa bugün geldiğimiz noktada, işletmelerin ayakta kalabilmesi, hatta büyüyebilmesi için en büyük fırsat artık üretimde ya da satışta değil, depoda yatıyor.
Benim hayatımın 23 yılı depo ve lojistik sektörüne el terminali, barkod yazıcı, barkod okuyucu sağlamakla geçti, hâlâ da işim bu. Ama depoların hiç bugünkü kadar önemli ve değerli olduğunu hatırlamıyorum. Şartlar değiştikçe depolar önem kazandı. Ben de henüz bu değişen şartları çok hissetmemiş, başka konulara odaklanıp burayı es geçmiş olan girişimci, esnaf, tüccar hatta sanayici okurlarım için bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim.

 

Depo dediğimiz şey, yıllarca sadece ürünlerin yığıldığı, forklift’lerin dolaştığı, bazen de kimsenin girmek istemediği bir “soğuk alan” olarak görüldü. Yönetim toplantılarında depodan pek bahsedilmez, maliyet hesaplarında genelde gider kalemi olarak geçerdi. Ama dünya değişti. Artık çağ; depoyu bir maliyet merkezi olarak değil, bir kâr merkezi olarak gören işletmelerin çağı. Çünkü üretim azalabilir, ithalat zorlaşabilir, ama stok yönetimi ve verimlilik her zaman elimizdeki en güçlü silahtır.

 

Birçok işletmede problem, ürün değil bilgidir. Yani depoda ürün vardır ama o ürünün nerede, ne kadar ve ne zamandır durduğunu kimse bilmez. Rafın bir ucunda unutulmuş bir koli, diğer ucunda eksik kalan bir ürün, bir tarafta fazla stok, diğer tarafta siparişe yetişememe krizi… Bütün bunlar, aslında depoda yönetilmeyen bilgi yüzündendir.
Bir depo yöneticisi düşünün, elinde bir tablet veya barkodlu el terminaliyle ürünleri yönetiyor. Hangi ürün hangi rafta, hangi siparişe ait, kaç gündür orada, ne zaman çıkacak hepsi belli. Bir müşteri sipariş verdiğinde, o ürünün hangi kutuda olduğu saniyesinde ekrana düşüyor. Teslimat süresi kısalıyor, hata oranı düşüyor, müşteri memnuniyeti artıyor. En önemlisi, işletmenin kaynakları boşa gitmiyor. İşte bu noktada depo artık bir yük değil, bizzat kâr üreten bir birime dönüşüyor.

 

Depoyu kâr merkezine dönüştürmenin yolu aslında çok basit: görünmeyeni görünür kılmak. Rafların arasında sıkışmış ürün değil, bekleyen paradır. O raflarda yatan her ürün, işletmenin cebinden çıkmış nakittir. Eğer o ürün yanlış planlama yüzünden fazla alınmış, yanlış yerde bekliyorsa, bu işletme farkında olmadan parasını kilitlemiş demektir. Depo yönetimini dijitalleştiren işletmeler, bu görünmeyen kilidi açıyor. Artık hangi ürün hızlı dönüyor, hangisi bekliyor, hangisi fireye dönme riski taşıyor hepsi görülebiliyor. Böylece satın alma kararları daha isabetli, üretim planlaması daha verimli, nakit akışı daha dengeli hâle geliyor.

 

Eskiden dijital depo yönetimi büyük firmaların, dev holdinglerin işiydi. Oysa bugün teknoloji çok demokratik hâle geldi. Bir KOBİ bile birkaç barkod okuyucu, basit bir mobil terminal ve uygun bir yazılımla kendi dijital deposunu kurabiliyor. Artık pahalı sistemlere, uzun eğitimlere, karmaşık cihazlara gerek yok. Bulut tabanlı çözümlerle her şey cebimizde. Üstelik bu sistemler muhasebe, satış ve e-Ticaret altyapılarıyla da entegre çalışıyor. Yani bir ürün stoktan çıktığında otomatik olarak fatura oluşuyor, e-Ticaret sitesinde stok düşüyor, müşteri bilgilendiriliyor.
Bu sadece bir yazılım değil, işletmenin kalp ritmini düzenleyen bir sistem.

 

Depo aslında işletmenin aynasıdır. Depo karışıksa o işletmenin tüm departmanları karışıktır. Depo düzenliyse o işletme zaten disiplinli ve verimlidir. Depoda düzen kurmak, sadece kutuları sıralamak değil, düşünceyi sıralamaktır. Çünkü düzenli depo, düzenli zihin demektir. Oradaki sistem, çalışanın alışkanlığına, yöneticinin vizyonuna, işletmenin kültürüne doğrudan yansır. Bu yüzden depoya gösterilen özen, aslında işletmeye gösterilen özendir.

 

Bugün işletmelerin çoğu “nasıl daha çok müşteri buluruz” diye düşünüyor ama ellerindeki stokları doğru yönetseler, yeni müşteri bulmadan da daha fazla kâr edebilirler. Çünkü çoğu zaman problem satışta değil, yönetimde. Bir ürünü doğru zamanda satabilmek, onu doğru yerde ve doğru şekilde tutmakla başlar. Yeni üretim yapmak, ithalat yapmak bazen imkânsız hâle geliyor ama elimizdeki ürünü iyi yönetmek, tamamen bizim elimizde. Depolarını doğru yöneten işletmeler, krizden çıkmaz; krizi yönetir.

 

Artık deponun değeri, o raflarda duran mallarda değil, o malların ne kadar doğru yönetildiğinde gizli.
Unutmayalım, depo sadece malların beklediği yer değil, işletmenin nefes aldığı yer. Ve bu çağda nefes alabilen her işletme, bir adım önde demektir.

 

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.