Halk nazarında meczup, garip, veli olarak tanınsa da O, aslında kendini setreden bir Hak âşığıydı.
İstanbul’da başıboş gezen köpeklerin sahibi olan bu gönül sultanı, bu Allah adamı; hiç şüphesiz KÖPEKÇİ HASAN BABA'dan başkası değildi. Bu ismiyle meşhur olmuştu. Kendine; EBÜL-KİLAP denilince o derinden; "ELHAMDÜLİLLAH" çeker, "Beni Eshab-ı kiram efendilerimizden EBU HÜREYRE’ye benzetenlerden Allahü teâlâ razı olsun" diye duâ ederdi hep…
Ondokuzuncu asrın ikinci yarısında sokaklarda yaşayan ve kendisine kayıtsız şartsız itaat eden bir köpek sürüsüyle gezerdi, EBÜL-KİLAP/KÖPEKLER BABASI lakaplı HASAN BABA... Şüphesiz renkli bir şahsiyetti her bakımdan. Sokak köpeklerini besler, mahalleye, çocuklara musallat olmalarına mâni olurdu bütün kuvvetiyle. Onları öyle hizaya getirmişti ki aksi bir hareket yapan görülmezdi de.
Halk nazarında meczup, garip, veli olarak tanınsa da O, aslında kendini setreden bir Hak âşığıydı. Manevi derecelerini, üstün hâllerini, büyük sırlarını gizlemek için köpekleri dost edinmiş bir veliydi hiç şüphesiz. Zira sır tutmanın bu dünyada en zor emanetlerden biri olduğunu pekâlâ biliyor, ona göre nefsini dizginliyordu. Hele manevi bir sırsa; bunu ifşa etmeden yaşamak biraz maharet isterdi bu devirde.
İşte manevi sırlarını kapatmaya uğraşanlardan biri olan Köpekçi Hasan Baba’nın o sırlarından birkaçı:
Uğradık berekete,
Başlandı harekete,
Köpeklerin babası,
Ar olsun memlekete.
HALK İÇİNDE “HAK İLE”...
Hasan Baba, uzun boylu, yakışıklı, dışarıda çok dolaşmasına rağmen oldukça temiz giyimli biriydi. Daima yanında beş altı sokak köpeğiyle gezip dolaştığı için; “Köpekçi Hasan Baba” diye meşhur olmuştu. Sokak köpeklerinin her semtte, her mahallede sınırları vardı. Bu hududa, başka semtlerin köpekleri giremezdi. Girerlerse kavga eder, yer yerinden oynardı. Buna rağmen Hasan Baba’nın herhangi bir semtten çağırıp o gün için yanına aldığı köpeklere, başka mahalleden hiçbir köpek ses çıkaramazdı. Hasan Baba bazen bütün bir mahallenin köpeğini yanına alır, onlarla şehri bir baştan öbür başa dolaşırdı.
Kalp yapma ustasıyım,
Muhabbet postasıyım,
Doktor çare bulamaz,
Ben gönül hastasıyım.
ŞEHİR TEFTİŞİ KÖPEKLERLE...
İstanbul’u her gün teftiş ederdi sanki. Onu tanıyanların söylediğine göre; "O aslında İstanbul’u manen teftişe çıkıyordu. Nerede ne var, ne yok, kim ne yapıyor” diye bakar, darda, zarda-zorda kalanlara yardım ederdi. Kendisi edemezse de birilerini bulur o sıkıntının def-ü ref olmasına önayak olurdu… İstanbul’a ve halka zarar gelmesine mâni olan manevi bir paratonerdi aslında Hasan Baba. O, zamanındaki bütün meczupların reisi gibi idi. Kendisine bir şey sorulduğu zaman yanlış kafiyeli cümlelerle cevap verirdi. Ve ehemmiyet verdiği mesele olursa; “Yazın” der ve söylediklerini de kayda geçirirdi.
DEVAMI YARIN

