Sütpınar'dan bedeni kopsa da ruhu hep onlarla beraberdi...

A -
A +

Lütfü Hoca:

 

-İşte o dostlar taş atmazlar, ola ki herhangi bir sebepten dolayı atmak mecburiyetinde kalsalar da onların attığı taş bile baş yarmaz. Dost dostun eyerlenmiş atı gibi ‘Hadi gidiyoruz…’ dediklerinde hiç tereddüt etmezler, yani akıllarına kötü bir şey gelmez, her şeye hazırdırlar zira…

 

Bir ağaçta gül de biter diken de… Dikenine katlanmayan gülü sahiplenemez, sevemez, koklamayı hak edemez… Sakın ola ki gülleri soldurmayın, kuvvetiniz yetiyorsa onları, hatta bütün mahlukatı yaşatın. Unutmayın ki onlar da canlı. Bu gül “dikenli” deyip dalından koparmayın, bir taraflara atıp ölüme terk etmeyin! Sonra bir başkası kurtarınca ve vazosunda saklayınca, “Aaa ölü taklidi yapıyormuş, dikenleri de mesele değilmiş…” demek mecburiyetinde kalmayın. “Canlı, kanlı, faydalı, güzel, kendine hasmış bu…" diye şaşırmayın…

 

Balık demiş ki: “Etimi yiyen doymasın, avımı yapan gülmesin…” Bozuk düşüncelerle, düşmanca tutum ve davranışlarla vakit kaybetmek istemem. Ebedî saadet yolunda; sevgi tohumları saçarak, muhabbet ilmekleri atarak çoğalmaya harcayacağım bütün ömrümü… ve son olarak ecdadımızın dediği gibi: ‘Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun…’ ‘Hakiki dost, başa bakandır, ayağa değil...’ Ne demiştik? ‘Et tırnaktan ayrılır mı?’ Ayrılmaz elbette. Ayrılıyorsa o etle tırnak bir bütün olmamıştır. Biz bir bütünüz o ruhla yaşayacak, yine o ruhla da ebedî istirahatgâhımıza gideceğiz. Muhabbetimiz sınırsız ve nihayetsiz olsun inşallah…”

 

Öyle de oldu. En uzun müddet kaldığı Sütpınar köyünden bedenen kopsa da kalben hep beraber oldu.

 

Hayat bazen iyi, bazen de kötü gider, sevdiklerinizden koparılırcasına yollarınızı ayırır. Kendinizden başlayarak bütün dünyayı suçlar, hatta düşman olmaya bile başlarsınız o ruh hâliyle. Tarifsiz acı çeker, lüzumsuz şeyler düşünür, hatta bazılarını hırçın saldırgan bile yapar, adamı körleştirir, sağırlaştırır da… uykunuz kaçar ve yemeniz içmeniz yani iştahınız hepten kesilir, dengeniz düzeniniz bozulur, hayatınız sekteye uğrar.

 

Ayrılık herkes için kolay değildi. Lütfü Hoca için de öyle oldu. Evde hanımefendisiyle bu meseleyi konuşurken “Hayriye Hanım biliyor musun? İstanbul’a gitmemiz kesinlik kazandığı sabahı uyandığımda suçluymuşum gibi aha şuracığımda bir acı hissettim. Size, bilhassa çocuklara belli etmemek için yorganın altında öylesine kıvranıp durdum bir müddet. Ertesi gün yine yatmaya giderken, çoluk çocuğun ne olacağını, bizi nelerin beklediğini, iyi kötü karşılaşacaklarımızı düşünerek uzun zaman gözlerim kapanmadı. Geç saatlerde uykuya dalıp bazı şeyleri unutmuş olsam da uyandığımda tokat gibi patladı suratımda ayrılık acısı. İçim daraldı, canım sıkıldı. Daha iyi bir yer bulmadan, o kanaat oluşmadan rahat etmemiz çok zor görünüyor. Kötü ihtimallere karşı ne yapabileceğimizi düşünüp duruyorum gayr-i ihtiyari. Suçluymuşum gibi sesim titrek, nefesim soğuk, ifadelerim iğneleyici olabilir. Kusuruma bakmayın bu geçiş dönemimde!” demiş içinde bulunduğu ruh hâlini bütün çıplaklığıyla hülâsa etmiştim… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.