-Regâib Kandiliniz mübârek olsun-
20 Aralık 2025 tarihli yazımızda şunu haber veriyorduk:
-İsrail, Türkiye’ye çoklu cephe açtı!..
Söz konusu devlet, SDG’yi 10 Mart Mutabakatından caydırabilmişti. SDG-Suriye Demokratik Güçleri, ayak sürüyordu. Anlaşmaya riayet için son tarih olan 31 Aralık 2025’e pek bir şey kalmadığı hâlde Suriye PKK’sı başına buyruk hareket etmekteydi…
Bu pervasızlık, "Terörsüz Türkiye-Terörsüz Bölge" hedefimize karşı çıkmaktı. Suriye için de ülkenin bütünlüğüne kastetme, ordu içinde ordu gibi kabulü mümkün olmayan bir direnişti...
Tabiatıyla bu keyfîliği seyredecek değildik:
Hariciye Bakanımız Hakan Fidan, Savaş Bakanımız Yaşar Güler ve MİT Başkanımız İbrahim Kalın, 22 Aralık 2025 günü Şam-ı Şerîf’e gittiler. Suriye Savunma Bakanı Murhef ebu Kasra, Suriye Dışişleri Bakanı Hasan el Şeybânî ve İstihbarat Reisi Hüseyn el Seleme de hazır olduğu hâlde Reis-i Cumhur Ahmed eş Şârâ, temsilcilerimizi Halk Sarayı’nda kabul etti. Ardından iki hey’et, kendi aralarında toplandılar. Öğleden sonra da basının önüne çıkıldı. Sn. Hakan Fidan ve Sn. Hüseyn Şeybânî, kararlı bir dille SDG’ye yanlış yaptığını, Siyonist İsrail’in tuzağına düştüğünü ihtar ettiler…
Bu toplantının icra edildiği aynı gün ve aynı saatlerde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Rum cemaat temsilcisi Nikos Hristodulis de Batı Kudüs’te bir araya geldiler... İlân edilen gündem, Doğu Akdeniz’di. Rahatsızlıkları şuydu:
-Türkiye’nin bölgede ve Akdeniz’de artan ağırlığından, Libya ile kurduğu MEB-Münhasır Ekonomik Bölge ve oluşan Mavi Vatan’dan, Suriye ile Anadolu’nun giderek ayniyet kazanmasından ve Türkiye’nin savunma sanayiinde kaydettiği gelişmelerden tedirginlerdi. Yüz binlerin katili eli kanlı Siyonist Netanyahu şöyle konuştu:
-Türkiye, bunları, yeniden imparatorluk olmak için yapmakta! Aklından bile geçirmesin, müsaade etmeyiz!..
Lunapark aynasında bir dev, milleti güldürüyordu. Şam ve Batı Kudüs’te bunlar olurken yine aynı 22 Aralık Cumartesi günü akşamında YPG, İsrail’e emir tekrarı yaparcasına Haleb’in Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerinde yangınlar çıkarttı, ölümlere sebep oldu. Bu iki mahalle, Türkiye’den Haleb’e açılan kapı gibidir. Sığınmacıların dönüş yolundadır. Dönüşü engellemek, Suriye’nin nüfus yapısıyla oynamak ve Tel-Aviv’den taşeronluk yevmiyesini almak için bu suçu işledikleri söylenebilir…
22 Aralık dünde kalıp 23 Aralık Salı gününe geldiğimizde ülke gündeminde ağırlıklı olarak şu konular vardı:
-Külliye’de TÜBA ve TÜBİTAK Bilim Ödüllerinin verilmesi, Asgari Ücret, Gazze…
Ve:
Birtakım kızlı-oğlanlı gençlerin namazla alay ettikleri çirkin ötesi gösteriler yaparak bunları sosyal medyada yayınlamaları.
Bir üç, beş değil. Bir yerden üretiliyormuş gibi videolar lağım suları misali akıp geliyordu. Vatandaşlar, haklı olarak bu edepsizlik, inançsızlık ve utanmazlığa kırılmış olarak Savcılığı, Adalet Bakanlığını ve Millî Eğitim Bakanlığını vazifeye çağırıyorlardı:
Sınıfta ders anlatmakta olan öğretmeni, arsızca videoya alıp sosyal medyada paylaşan liseli gençler hakkında idari muamele yaparak onların eğitimle alâkalarının kesilmesi gibi namazla, Kur’ânla, İslâmiyetle, Sevgili Peygamberimizle -aleyhi’s selâm- ve yüce Allah ile alay eden bu terbiye mahrumları için de aynı işlemin yapılmasını talep ediyorlardı. Elbette haklılardı, bu korkunç suçun cezası mutlaka verilmeliydi, verilmelidir… Geçiştirilecek, hafife alınacak bir hareket değildir. Şüphe edilmesin ki bu vahim eylem, câhil mankurtlar kullanılarak yurdumuza ve onun değerlerine karşı açılmış psikolojik tahribattır! Libya uçağının düşmesiyle çakışması da tesadüf değildir.
23 Aralık günü böylece dolup, asgari ücret açıklandıktan, şikâyet ve memnuniyetsizlikler dile geldikten, sözde ateşkese rağmen İsrail’in bugün de kaç çocuğu silah, açlık ve soğuktan öldürdüğüne dair haberler geçildikten sonra sıra ekran yorumlarına gelmişti, görüşler dile geliyordu. Bu esnada saat 22.15’te İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Nsosyal medyada bir mesajı yayınlandı. Kamuoyu bununla öğrendi ki Libya Genelkurmay Başkanı Org. Muhammed Haddad, Libya K.K. Komutanı Futurî Gribel, gün içinde Ankara’dalarmış. Mevkidaşlarıyla görüşmüş ve saat 20.10’da geldikleri uçakla Tripoli’ye dönmek için Esenboğa Havaalanından ayrılmışlardı. İçişleri Bakanı, 20.52 itibariyle uçakla irtibatın kesildiğini haber veriyordu. Kaygılandırıcı haber üzerine gündem, değişti. Uçak, Libya tarafından İtalya’dan kiralanmıştı. 5 yolcusu vardı. Saatlerce bu mevzu konuşuldu. İhtimaller kurcalandı. Konuşmaların ağırlığı, vak’anın kaza mı suikast mı olduğu şeklindeydi…
Acı gerçek, gece yarısı öğrenildi:
Kurtulan yoktu!..
Uçaktakiler şehîd olmuşlardı!
Bölgemizin 20, 22, 23 Aralık 2025 tarihli haritasını çıkarttık. Hiçbir delil olmasa bile Şam, Batı Kudüs, Halep ve Ankara’da çakışan şu olaylar silsilesi, Libya uçağına bir siber saldırının olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde TÜBA ve TUBİTAK Bilim Ödüllerinin sahiplerine tevdi edildiği merasimde Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, bir konuşma yapmış ve bir de müjde vermişti:
-Türkiye, 2028/29’da Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında Dijital Köprü ve bölgenin veri üssü olacaktır!..
Bu konuşmanın üzerinden 3 saat bile geçmeden, üzücü haberi aldık. Uçak, Haymana Kesikkavak Köyü yakınlarına düşmüştü…
Ankara’ya ihtar verilmişti!
Soykırımcı zâlim, Türkiye’yi kastederek ne demişti?
-Aklından bile geçirmesin!..
Bıçak kemiği kesmeye başlamıştır.
Azîz milletimiz, kuduza nasıl muamele edileceğini iyi bilir!..
Şehîdlerimize gelince:
-Makamınız, mübarek olsun!
‘Üç Aylar’da vatan toprağına düşmek, herkese nasip olmaz. Mekânınız, cennet olsun…
Âmin!

